Depremle yanan kalplerimizi,akılla söndürmek.
Yardım vesilesiyle Hatay ve Samandağ'daydık.
Yüreğimiz bir kez daha yandı derinden.Koskoca bir kent,eşsiz tarihi miraslarımız bir bir çökmüş.
Hem de deprem gerçeği çok yakından bilindiği halde. Tarım alanı olması gereken ıslak zeminlerde ,fay hattına yapılan çürük yapılar,bunu onaylayan kurumlar bizi derinden sarstı.
Kendimizi çok geri kalmış,bir uzak doğu ülkesinde zannettik.Yok olmuş mahalleler,caddeler,sokaklar gördük.Yıkılmış işyerleri,küçük sanayi siteleri ve yüzlerce dükkan ...kimbilir kimlerin ekmek kapıları kapandı.
Köylerin durumu da çok farklı değildi.Çadırlara,sera örtülerinin altında yaşamaya ve tarım yapmaya devam eden köylülerimizi gördük.Bir yandan cenazelerini defnederken bir yandan mısır ekenler,budama yapanlar,seralarına sebze şitillerini dikenleri gördük.
Acılar ile yaşam türlüsü,umutlar bir arada idi.
Yandık,tutuştuk...
Bir yandan ihtiyaç malzemesi dağıtırken bir yandan da yakınlarını, evlerini ,işyerlerini yitirmiş insanlarla sohbet ettik.Müdahalelerdeki gecikmeler,organizasyondaki aksamalar ilk günlerdeki en çok öne çıkan gündemler olmuştu.Bu gün artık cenazeler toprağa verilmiş,acı ve yas kırık kalplere ve yüzlere tam anlamıyla hakim olmuş.
Insanlar arasında, artık sığınacak konteyner arayışı,banyo,tuvalet gibi kişisel sağlık gereksinimleri ve ne olacağız soruları gündemi oluşturuyor.
Kurulan mutfaklar,sahra hastaneleri,yolların açılması ve enkazların kaldırılmaya başlanmasıyla yepyeni bir sürecin başladığı görülüyor.
Şimdi en önemli soru şu ;
Yıkılan evlerimizin yerine nerede ev yapılacak ?
Kentteki yıkılan yerler ne olacak? Kent nasıl kurulacak ?
Bu sorular çok önemli.Bu gün herkes hassas ve dikkatli. Her televizyonda uzmanlar, bilim insanları anlatıyor doğruları.Türk milleti defalarca deprem yaşadı , defalarca fay hatlarının yerlerinin ve muhtemel yıkıcı hareketlerinin zamanlarını bile dinledi. Bütün bu gerçekler derinliğine biliniyorken, çok ta ders aldığımız söylenemez.
Neredeyse yerel ve genel siyaset dünyamızın aktörlerinin % 70 i inşaat işiyle yakın temaslı işler yapıyorlar.Bu radikal kararları alması gerekenler de siyaset dünyasının mensupları.Daha az katlı,daha sağlam binalar ,daha yaygın şehirler bir çoğumuza pek te cazip/ kârlı gelmeyebilir.Ancak bunu başarmak zorundayız.
Bunun için kaç can daha feda edebiliriz?
Kaç felaketten sonra aklımız başımıza gelecek ?
Tarih bu günleri nasıl yazacak?
Sorumlular hukuken ve vicdanen bedel ödeyecekler mi?
Deprem, en güzel yapı denetim kurumu gibi çalışmış.
Hiç torpil yapmamış...
Yazık oldu gerçekten...!
Ne bugünkü depremin yaşandığı 10 ilimizin geleceği, ne de diğer 71 ilimizin yapı stokları kendi başlarına bırakılmamalı.
Kontrollü yıkım,güçlendirme,
sağlam ve az katlı yapılaşma,
zemin etüdleri ve yapı denetimleri ile gerekiyorsa kentlerin yerlerinin bile değişmesi sağlanabilmelidir.
Sadece depremi yaşamış kentlerde değil,riskli şehirlerimizin hepsinin merkezlerindeki tarihi doku korunarak,güçlendirilmeler yapılarak, çevresi yeniden şekillendirilmelidir.
Tarihi ve simge yapıların etrafındaki yerleşim yerlerinin yıkılıp güvenli yerlere taşınıp,kent merkezinin tek katlı işyerleri ,
parklarla,sosyal alanlarla donatılması gerekmektedir.
Bunu başarabilirsek , aydınlanma ve gelişme sürecimizin başladığına tanık olacağız hep birlikte.
YORUMLAR