1/3
BİR BİLGEYE ELVEDA, BİR BİLGEYE MERHABA!
2 Şubat 2024 Cuma günü aramızdan ayrılan (vefat eden) İlim ve Fikir insanı Bilge Yazar Alev Alatlı'nın Batı'ya gidip Doğu'ya varmasını sağlayan biricik etken tavır sahibi olmasıdır.O’nu değerli kılan da bu ’’tavır sahibi olma’’ hasletiydi şüphesiz.
Sonraki yıllarda, "Müslüman olmak kolay değildir... Ben ciddi Müslümanım..." demesi de bu tavrın göstergesiydi zaten.
Müslüman olmak hem tahkik hem pratik ister, gerçekten de kolay değildir.
Mesela, zalime-müstekbire karşı her daim mazlumun-haksızlığa uğratılmışın yanında durmayı gerektirir.
Alev Alatlı, İsrail'in Gazze halkının üzerine bomba yağdırmaya başladığı günlerde Nai Barghouti'nin "Mum, Sing to the Wind" şarkısını için şöyle demişti: "Filistinli bir arkadaşım yolladı. Bizden niye çıkmaz? Nasıl bir kireçlenmedir bu?"
Ah bizden çıkmayan sadece şarkıcı olsaydı!(Hoş bizden çıkanlara gereken ilgi ve değeri gösterdik mi? Hayır tabi ki.Oğlum henüz 15 yaşındayken Gazze için bir Rap şarkısı yazmış ve söylemişti. Müthiş bir eserdi.Ama o günlerde kıymeti bilinememiş ve hatta çok sert eleştirilere maruz kalmıştı.) Celtic taraftarları gibi Filistin'e omuz veren taraftarlar da çıkmadı ne yazık ki…
Alev Alatlı ; Tastamam bizdendi. Çoraklaşan entelektüel hayatımıza, şehrin karşı kıyısından vaha mesabesinde koşup gelendi.
Alev Alatlı ;Derin ve gerçek aydındı. Dahası, bize bizi gösteren/hatırlatan, özgüven aşılayandı.
Alev Alatlı ;Müstağrib olmaya başkaldıran has aydınlardandı. "Biz kaç bin yıllık ulusuz. Okyanuslar taşar Türkiye'ye bir şey olursa!.." diyendi.
Alev Alatlı ; "Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır. Çünkü her yasal hak helal değildir..."diyendir.
Alev Alatlı'ya sonsuz rahmet diliyorum.
İşte Hüseyin Acarlar kardeşim de tastamam bizden olanlardan, çoraklaşan entelektüel hayatımıza şehrin öbür yakasından koşup gelenlerden…
Derin ve gerçek aydınlardan. (Şüphesi olanlar lütfen üçlemesini okusunlar (Taun, Pendname ve Kolezyum). Dahası, bize bizi gösteren/hatırlatan, özgüven aşılayan bir aydın ve mütefekkir.
Kendisiyle 35 yıla varan dostluğun yanı sıra ‘’Dünür’’ olma bahtiyarlığı nasip olmuş bir kardeşim.
Kendisi 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde Saadet Partisi Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı.
Ekseriyetle Adliyesi,kavurucu yaz sıcakları,kebabı , şalgamı ve maalesef ‘’Dünyanın En Büyük Köyü’’ünvanıyla meşhur Adana’mıza hizmet etmek amacıyla ‘’Haydi Bismillah’’ parolasıyla yola çıktı.
Belediyecilik açısından makus talihini bir türlü yenememiş ve yüzü hiç gülmemiş Şehrimiz için ciddi bir alternatif olacağından hiç şüphem yok. Çünkü Adana insanı Çolak siyasetçilerden, Durak’lama dönemlerinden, tutulmayan Söz’lerden,Kara’lama tahtası yap bozlardan bıkmış usanmış ve yeni bir ‘’Koca-Kara’’ belediyeciliğine de tahammülü yok ve ciddi alternatif arıyor.
Neden mi Hüseyin Acarlar ciddi bir aday; 26 Haziran 2020 Tarihli Yeni Akit teki köşe yazısından bazı bölümleri buraya alıyorum(yazının tamamı internetten okunabilir). Buna yazıyı okuyunca siz karar vereceksiniz…
Hüseyin Acarlar Der ki;
2/3
Hayat, ev merkezli olmaktan çıktı. İş hayatın merkezine oturdu. İbadet merkezli şehirleri yıkıp, yerine ticaret merkezli kentler inşa edip bununla böbürlenenler ihtirasları ile bir toplumu, bir tarihi, bir medeniyeti de beraberinde boğuyor. Neden şehirler insana huzur vermekten uzak şeytana gülücük dağıtan merkezlere dönüşüyor dersiniz?
Tevhitten uzaklaşmanın faturası çok ağır oldu. Zira şehirden medeniyeti, medeniyetten şehri nazar, tevhitten ne anladığınızla doğrudan ilgilidir.
Hakikat şu ki;
Şehirlerin kutsal ve şöhretli oluşlarının arkasında her zaman kendini hissettiren kadim tarihi vardır.
Allah (cc), İbrahim’e (a.s) ve onun soyundan gelen Muhammed’e (sav) Mekke'yi "Beldet-ül Emin" yani "Güvenilir Şehir" kılıp, bu şehir üzerine yemin ediyor. Şehir üzerine yemin ne anlam geliyor? Modern kent planlamacıları bundan ne anlar acaba?
Kâbe’nin (Beytullah’ın) şubeleri hükmünde Anadolu’nun her bir mahallesini süsleyen camiler (Allah’ın evleri) etrafında beytler ( gecelenilen evler) inşa edip, meskenlerden (sakin olunan mekânlar) mahalle (içinde dirilen yerler) oluşturan idrakten ne kadar uzaklaştık?
Hüseyin Acarlar Der ki;
Seküler anlayış; sonuç itibarı ile şehirleri "Aristokrasinin" ve "Totalitarizmin" “hızın ve hazzın” “eğlencenin ve finansın” merkezi yaptı.
Kültürel travmanın boyutunu anlatmak, çözülmüşlüğün faturasını okumak inanın çok çok acıtır.
Ufuk sahibi olan, gelecek hakkında düşünebilen, salt dünle ya da anla değil, gelecekle de hesaplaşan, hesaplaşabilecek duruşa sahip olandır. Böylesi bir duruş ancak faziletli şehirleri inşa manevrasına sahip olur. Bu iş şehirleri katleden tokicilikle, imani imardan uzak halleriyle imara girişmiş belediyelere terk edilmeyecek kadar önemlidir. Çok ağır olduysa biraz daha keskin bir ifade kullanayım o vakit. Bu ülkede kendi şehrinde Peygamberlerin kabir ve makamlarından habersiz ne çok belediye başkanı var bir bilseniz? Bu ülkede Baraj altında Peygamber kabirleri bırakan ne kadar cahil cühela mühendis olduğunu bir bilseniz? Daha ağır ifadeleri kullanacağınızdan eminim.
Hafıza ile birlikte irade ve tefekkürü yok eden modernizm iki yüz yılı aşkındır şehirlerin ruhunu şeytana satıp duruyor. İslam'ın anlam yüklemeye çalışarak karakter kazandırdığı şehirler tarumar ediliyor.
Hüseyin Acarlar Der ki;
Hava kirliliği, gürültü, trafikte boşa harcanan saatler, sürekli bir yerlere yetişme telaşesinde kalabalıklar, sürekli tedirgin, biteviye gerilmiş sinirler…
Kulağa yapışık telefonlardan peş peşe gün yüzü görmemiş sin kaflı cümleler…
Yalanlar, desiseler, maskeler ardına gizlenen riya ruhlar diyarında kibir kokan hareketler…
Tıklım tıklım AVM’ler, tıkış tıkış otobüslerin metrobüslerin minibüslerin vızır vızır yudumladığı asfaltlar…
Ağaçsız, çiçeksiz, bahçesiz betonarme tarlalarında geçen hayatlar…
Her dakika yaprak döken bedenler ile her yanı bahar bahçe sananlar ortak mekânda.
Meyvenin, sebzenin süpermarket depolarında yetiştiğini sanan şehir çocukları,
Alın size, bugünkü insanın kent dediği şehir bu değil mi?
3/3
Siz ne dersiniz; eskimeyen yeninin ışığı altında yeni bir hizmet anlayışı için var mısınız?
Görünmeyen ordular (sessiz çoğunluk; ihmal edilmişler, yok sayılmışlar, birileri tarafından koyun gibi görülenler) harekete geçerse şayet neden olmasın?
‘’HAYDİ BİSMİLLAH’’ o zaman…
YORUMLAR