Dava Adamlığına Giden Yol
Elbette ki Müslüman bir “Dava Adamından (insanı)” bahsedeceğim.
Dava adamı, öncelikle kendisiyle barışık olmalı. Toplumunu, yaşadığı zaman dilimini doğru okumalı ve bunların okuryazarı olmalı.
Yaradılışı itibariyle insan mukallit bir varlıktır. Dava adamı, hayatında falsoları olmayan, yalpalamayan insanların güzel yönlerini alarak, nefsine ve kendi menfaatlerine rağmen, taklit ettiği kamil insanların hallerini kendine mâl etmelidir.
Yukarıdaki tarif kapsamında, o halleri ve idraki hazmetmelidir. Varsa, gençliğinde düştüğü hataların tam tersini açıkça yaparak, hâli ile tövbe halinde olmalıdır. Derin yanılgılar yaşamamış ise, derin bir idrak ve basâra sahip olmalı, bu noktaya giden yolları daima araştırmalıdır. Kısaca, istikamet üzere kalmalı, tabir-i asıl; “Sırat-ı Mustakim’de” olmalıdır.
Yapmadıklarını söylememeli, söylediklerini yapmalıdır. Es kaza yapmadığını söylemiş ise, derhal sözüne ve davasında sadâkaten o fiili icra etmelidir.
Bir yandan sahih ilimle donanmış, hesabı ahirete kalan meseleleri gündeminde tutmadan, asıl vazifesine, örnek insan olmak ve haliyle tebliğde bulunmaktan hayalinde bile geri durmamalıdır.
Özellikle toplum içinde parmakla gösterilen ya da kendi çevresinde “makbul bir insan, adam gibi adam” statüsünde ise, onlara hali ile fetva verdiğini kesinlikle unutmamalıdır! Her durumda hesap verebilir bir hayat sürmelidir. Öyle bir hayat yaşamalı ki, en karanlıkta bile deniz feneri gibi daima yanmalı, yerinden milim dahi kıpramamalı. Her aklına geleni söylemekten zinhar kaçınmalıdır! Yanlış anlaşılacak bir söz ağzından – kaleminden çıkmışsa, gerekirse muhataplarının maksadı tam anlaması için saatlerce konuşmalı, ciltler dolusu kitaplar yazmalı. İçten ve samimi olmayan tek hareketi, tebessümü veya kızması olmamalı!
Arz ettiği duruşu, tevazu dolu olmalı. Temsil ettiği dini ve mukaddes değerlerinden, kendisine Yüce Allah’ın verdiği nihayetsiz nimetlerine şükran bâbında vakar dolu olmalıdır. Tevazu göstereceğim diye yapay bir tevazu gösterip, ikiyüzlü olmamalı; vakur duracağım derken, kibre kaçmamalıdır.
Hepsinin altındaki tek saik, Allah’ın razı olacağı, murad-ı ilahiyi sezip, onun rızasına mâtuf olmalıdır.
Muhabbetlerimle
YORUMLAR