Düşünen Adam heykelini yapan Rodin’e sormuşlar:
Böylesine muhteşem insan heykellerini nasıl yapıyorsun?”
“Kolay” demiş Rodin: “Kayaya şöyle bir bakıyorum, insana benzemeyen taraflarını çıkarıp atıyorum, geriye insan kalıyor.”
Bu mantıktan olmak üzere, insanlığın hiçbir şey icat etmediğini, sadece keşfettiğini iddia ederim. İnsan icat edemez, sadece doğada var olanı ve var olanlar arasındaki ilişkiyi keşfeder.
Öyle söylediğimde hemen, Ama televizyon? İnsanlığın icadı değil midir?
Hayır efendim, televizyon veya cep telefonları da icat edilmemiştir, sadece keşfedilmiştir. Havada elektromanyetik dalgalar yoktu da insan mı bunu ekledi. Var olan, maddi ilişkiler tespit edilerek, hayatı kolaylaştıran araçlar yapılmaktadır.
Bir de şu yeni yıla bakalım… Her yıl hüzünle eski yıl geride bırakılır ve umutlar yeni yıla bağlanır. Sanki her yıl kötüye gidiyor da yeni yıla umut bağlanıyormuş gibi…
Biz 2022 yılını geride bıraktık… Gerçekten öyle mi?
2022 yılı nereden çıktı? Miladi Takvimde Hz. İsa’nın doğumu sıfır kabul edildi. Güneşe göre hareketler esas alınarak her yılın 365 gün olduğu hesabıyla, 2022 kere 365 gün geçti… Ve bu gün 31.12.2022 oldu. Hesap bu.
Peki, Hicri takvimi kullanacak olsaydım ne olacaktı? Başlangıç Hz. Muhammed’in Hicret’i kabul edilecek ve Ay’ın hareketleri esas alınacaktı. O zaman tarihi 2022 değil de 7 Cemaziyelahir 1444 olarak yazacaktık.
Netleştireyim:
Miladi takvim’e göre 31 Aralık 2022 olan tarih
Hicri Takvim’e göre 7
Cemaziyel- Ahir 1444 ve
Rumi Takvim’e göre de 31 Kanun-i Evvel 1438 olacaktı.
Şimdi hangisi doğru? Üçü de doğru… Hatta bu doğruların sayısı çoğaltılabilir. Örneğin düşünün taşı kullanmak bir çağ başlatıyor, yontma başka bir çağın başlangıcı oluyor. İstanbul’un Fethi bir çağı kapatıp yeni bir çağ kapatıyor.
Dünyaya hâkim bir güç, insanlığa yeni takvimler sunabilir. Bana göre bu gerçekliğin değil, imajın zaferidir.
Türkler binlerce yıl 21 Mart’ı, Romalılar de 1 Nisan’ı yeni yılın başlangıcı olarak kutluyorlardı. Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu tarafından benimsenmesiyle, yeni yıl 1 Ocak oldu. Hatta 25 Aralık olsun mu diye uzun bir süre tartışıldı. Bu da olabilirdi.
Bu olaylar gerçekliğin değil, imajın sonuçlarıydı.
Yeni yıl insanlığın icadı değil, keşfidir. Tarihler mutlak gerçeklik değil, sanaldır. Önce Hıristiyan halkların sonra da diğer inanç mensuplarının “doğru” kabul ettiği bir imaja dönüştü. Ama bu gün, Hicri takvim’i kullananlar için, 1 ocak yeni yıl başlangıcı değildir.
Bana soruyorlar kaç yaşındasın diye 66 diyorum… Neden 66? Çünkü bu dünyada yaşıyorum. Güneş etrafında dönüşümüz 365 günde tamamlanıyor.
Mars’ta yaşasaydım, 35 yaşında olacaktım. Ama Venüs’te olsaydım 107 yaşındaydım. Çünkü Mars, güneşin etrafında dönüşünü 687, Venüs ise 224 günde tamamlar.
Yani benim 66 yaşında olmam sadece bu dünyada geçerli, başka hiçbir gezegende bu bilginin hükmü yoktur. (Bu dünya da da hükmü yok da… Neyse.)
Yeni yıl yoktur, değerli dostlarım. İnsanlığın, ortak kabul ettiği bir değer olduğu için var olduğunu kabul ediyoruz. Bütün günah ve hatalarımızı eski yıllara yükleyerek avunmak kolayımıza gelmiş. Beklentilerimizi gelecek yıla bırakmışız. Oysa ne geçmiş yıllar günah yüklüdür, ne de gelecek yılların elinde bir sihirli değnek vardır.
Dünyayı anlamak, kavramak, dünyayı var eden maddi ve manevi nesneler arasındaki ilişkileri saptamak ve bu ilişkileri insanlığın yaşamını kolaylaştıracak hale getirmek…
Yani insana ve insani değerlere benzemeyeni atmak geriye erdem yüklü insanı muhteşem insanı bırakmak…
Bunu ne zaman yaparsan o zaman yeni yıldır.
Hangi tarih olursa olsun…
YORUMLAR