ÜZERİNE TÜRKÇE YAZILMAKLA İTHAL KÂĞIT YERLİ OLUR MU?
“Kalay ithal ama ölüm yerli…”
Dışa bağımlı olmanın bedeli genellikle
para ile değil kanla ödenmiştir…
VUR DEDİKSE ÖLDÜR DEMEDİK YA
Bir düşünceye yapılan en büyük kötülük onu olduğundan fazla savunmaktır. Bir düşünceyi uygulama alanının da belirli ölçüsü var.
Cumhuriyet ilan edileli henüz 7 yıl olmuştu. Devletin yeniden yapılandığı süreci yaşıyoruz. Dışa bağımlı olmanın bedelini her evden en az bir şehit veya gazi olarak acılarla ödemişiz.
Bedelin ağır olmasının nedenlerinden biri de ekonomik olarak dışa bağımlı olmamızdır.
1930 yılının 23 Nisan'ın da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 10. Kuruluş yıldönümleri, yerlilik ve millilik duygularının yerleştiği bir ortamda kutlanmaktadır.
İşte bu coşku içerisinde Sivas'tan bir haber gelir;
Sivas defterdarı, kâğıdı yerli değil diye okul kitaplarının parasını ödemedi.
Nasıl oldu hatırlayalım:
Sivas'ta bir kitapçı Kamil Efendi okulların açıldığı dönemde, İl Milli Eğitim Müdürlüğü adına birçok okula ders kitaplarını dağıtmıştır. Bundan dolayı, devletten binlerce lira alacağı vardır.
Günü gelince bir dilekçeye faturalarının nüshasını ekler ve parasını tahsil etmek istediğini bildirir.
Defterdarlık faturaları inceler, tamam, Kamil Efendi'nin böyle bir alacağı vardır.
Defterdar Recep Efendi, Kamil Efendi'yi makama çağırır:
"Tamam, alacağın vardır. Ama Kambiyo Mevzuatı gereği bu paranı ödeyemeyiz.”
“Neden?”
“Çünkü kağıt yerli değildir..."
YAZILINCA İTHAL KAĞIT YERLİ OLUR MU?
Kitapçı Kamil Efendi soluğu Vali Süleyman Sami Bey'in yanında alır. Vali Bey, konuyu duyunca şaşırır. Ama valiler biraz da duygularını belli etmeyen devlet büyüklerindendir. Konuyu inceleyeceğim deyip, Kamil Efendi'yi gönderir. Defterdarı çağırtır ve aralarında bir tartışma başlar. Vali:
"Sayın Mal Müdürü, Kambiyo Talimatnamesinin 2. Maddesine göre kitap bedellerinin ödenmesi lazımdır. Çünkü "Bunların yazısı, telifi ve tabı yerli olduğu için ithal edilmiş yabancı olan kağıt da yerli malı olmuştur..."
Defterdar Recep Bey, Nuh der Peygamber demez.
“Olmaz Efendim! Bu para ödenemez. Çünkü "Herhangi bir kitabın esas unsurunu teşkil eden nitelik, kâğıdın üzerine dizilen hurufat değil, kâğıttır. Kâğıt olmadıkça kitabın mevcut bulunmadığına nazaran esas unsur olarak kâğıdın kabul edilmesi zorunludur. Bu nedenle kitapların parasını ödemek mümkün değildir.."
Defterdar, Vali'nin ısrarına rağmen ödeme belgesini imzalamamıştır.
Bu konuda Maliye Bakanlığına yazı yazılmış ve görüş bildirmesi istenmiştir.
Daha sonra yurt genelinde bir tartışma başlar… İthal kağıt üzerine Türk Bayrağı basılınca yerli sıfatı kazanır mı?
Devletlerin tarihinde, insanların enerjisinin boşa harcandığı dönemler hep olmuştur. Bazen bu boş ve Adana metrosu gibi insanları hiçbir yere götürmeyen tartışmalar yüzünden binlerce insan yaşamını yitirmiştir.
Bu toz duman arasında da gerçek sorun kaybolup gitmiştir.
Bu günler gibi…
ZEHİRLENEREK ÖLMEK MİLLİ AMA KALAY YABANCI...
Bu ne demek, Defterdar Recep bey, başka bir ödemeyi daha yerli ve milli olmadığı yapmamıştır. O da şudur;
Sivas Erkek Öğretmen Okulu'nda bulunan bir doktor, mutfak eşyaları arasında bakır tencerelerin kalaylarının silinmiş olduğunu görür. Hemen müdürlüğü uyarır:
"Bu kap kacakları hemen kalaylayın. Yoksa Allah muhafaza çocuklarımız zehirlenir..."
Kapkacaklar alelacele kalaya gönderilir, çocuklar zehirlenmek ten kurtarılır. Ancak para verme aşamasında Defterdar Recep Bey parayı yine ödemez. Gerekçe:
"Kalay yerli değildir..."
Recep bey’e şunu söylemişler midir bilmiyorum: “Kardeşim, kalay ithal ama ölüm yerli…”
Bir düşünce veya anlayışın lafzı ve ruhu ile toplumda yer etmesi kolay değildir. Bir zaman gerektiriyor.
Kaynak: 23 Nisan 1930 tarihli Türksözü Gazetesi
YORUMLAR