ÇİMEN, ÇİMENTODAN UZUN YAŞAYACAKTIR.
TRAKTÖRDEN İNİP BULDOZER’E BİNDİLER
Yaşadığım mahallede altında zincir marketler olan sitelerin dışında hepsi duvarla kapatılmıştır. Duvarlar sadece aynı zincir markete gitmek için kaldırılmıştır.
ÇİMEN İLE ASFALT SAVAŞI
İnsana dair ne varsa kentler için de geçerlidir. Bazı hastalıklar için doktor, ömür biçer ve ardından ekler: “Gerisini Allah Bilir…” Kentlerin de sağlığı bozulabilir. Ciddi olarak Adana incelenirse yaşanabilir kent olarak kaç yıllık ömrü kalmıştır.
Buna, kent plancıları, mühendisler vs… yanıt vereceklerdir elbette…
Ama benim gördüğüm şu: Adana Kent olarak ölüyor, hem de hızlı bir şekilde.
Kentin yetkilileri ve kenti kurtarmak için kurulan STK’lar el birliği içinde kentin ölümünü izliyor. Adana’yı kurtarmaya çalışıyorlar ama şehri öldüren girişimleri durdurmak için bir çaba harcamıyorlar. Böyle giderse kurtaracakları bir Adana kalmamış olacak.
Evet, kentler de insanlar gibidir.
Doğar, büyük ve ölürler…
Kent, yapısal olarak öldürülür ve kentte yaşayanların ortak kültürü de öldürülür.
Toprağını, otonu, böceğini, kültürünü, bakışını, yaşayışını, tanımayanlar, bu güzelim coğrafyayı lanet olası rant anlayışlarına kurban edip namusunu kirletiyorlar. …
Adana’nın sadece kenti öldürülmüyor; mevsimleri de çalınıyor.
İşgal kuvvetleri bir kente bu denli zarar vermemişti.
Ortalarında marketler, AVM’ler ile ticareti öldürülen bir kentin kültürleri ve otları da öldürülüyor. Daha 20 yıl önce koyunların, keçi davar ve Camusların dolaştığı topraklar şimdi buldozerlerle dökülen asfaltla öldürülmektedir.
ÇİMENTO, ÇİMENE YENİLECEKTİR
Toprağın nefes almaması için her yönden havası kesilmiştir.
Ama dikkat edin, asfalta ve kilitli parke taşlara karşın inadına aralarından yeşerecek otları görebilirsiniz.
Çimen yumuşaklığı, asfaltın gaddarlığını yenecektir; uzun vadede..
Çimenler, çimentolardan uzun yaşayacaklardır.
ADANA’NIN MEVSİMLERİ ÇALINMIŞTIR.
Traktörden buldozere geçtik… El işinden, ay yarışlarına; üretimden, talih oyunlarına…
Gerçek dünyadan sanal âleme geçtik.
Aşklarımız, sevgilerimiz, komşuluk ilişkilerimiz sanallaştı; ama açlığımız hala gerçek…
Ölümlerimiz ve sefaletimiz gerçek. Bu kent iğfal edilmiş namusu kirletilmiştir.
Kendi yaşadığımız toprağın egemenlik hakkı ile ilgili kaygılarımızı kaybederken, üstelik toprağımıza düşman olduk.
Köylüm, asfaltı evinin önüne kadar istemeye başladı. Belediye’m de hizmet adı altında toprağın öldürülmesine destek veriyor ve sabanı, traktörü kullanmayı teşvik edeceğine buldozerleri çalıştırıyor.
Toprağı yeniden üretimin ana unsuru yapacak politikalar üreteceğine en kolayını yapıyor; toprağı öldürüyor.
Kentsel Dönüşüm adı altında öldürülen şehrimizin topraklarına bakın, otomobiller ve yollar için insafsızca dökülen asfaltların altından yeşeren güzelim otları görebilirsiniz.
Doğa, insanın vahşetine karşı direniyor.
Öldürülen sadece doğa mı? Hayır…
KÜLTÜRLERE KAPALI MARKETLERE AÇIK
Kent yaşamı ve kent kültürü de öldürülmektedir. İnsanlığı, solcu sağcı / Türk, Kürt / Alevi, Sünni diye ayırmak yetmiyormuş gibi şimdi de sitelerine ayırdılar. Bir sitenin insanları diğer sitenin insanlarına ayrı bir şehir kadar uzak.. Ne çocuklar kaynaşabiliyor ne de büyükler selamlaşıyor.
Ortak acıyı paylaşan mahallelinin duygularına beton döküldü, duvarlar çekildi.
Çimento ve beton sadece büyük markete gitmek için kaldırıldı.
Kültürlerin kaynaşması, dostluklar, yakınlaşma, ortak duyguların oluşması, batan güneşi birlikte seyretme ve doğan güneşle birlikte güne başlanma duygularına set çeken duvar ve çitler, sadece markete gitmek için kaldırılmıştır.
İnanca duygularını birlikte paylaşma duygularını yok eden duvarlar sizi aynı markette buluşturmaktadır.
Duvarlar, engeller, çitler ve teller, insanları birbirinden ayırmak için var ama aynı markete gitmeleri için kaldırılmış durumda.
Bu utanç verici yapılaşmaya “kentsel Dönüşüm” diyorlar…
Bir heykele “ucube” deyip düşman olmanızı anlayamadığım gibi bu şehrin toprakları ile birlikte öldürülmesini de anlayamıyorum. Ama vakit geçmemiştir.
Ya ben anlayacağım ya da siz…
01.08.2015 – Adana
YORUMLAR