ADANA LİMAN PROJELERİ
Sayın Vedat Kahyaların “Karataş Limanı ve Demiryolu”
önerisinin tarihsel altyapısı …
Değerli Dostum Vedat Kahyalar, bir proje makinesi gibi Adana hakkında sürekli yararlı projeler üretiyor. Çoğumuz bu projeleri içten alkışlıyoruz ama maalesef, sesimizi sesine, gücümüzü gücüne katma konusunu ihmal ediyoruz.
Taşköprü Gazetesi’nde 4 Temmuz 2023 tarihli yazısında orijinal bir konu açmış ve sonuçta: “Adana-Karataş demiryolu ile birlikte, Karataş limanı da inşa edilmeli ve Adana ihracatı ve turizmi için hizmete açılmalıdır…” diye bir teklifte bulunmuştur.
Önerisine kesinlikle katılıyorum.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Adana’ya Liman Projesi Osmanlı’nın son dönemlerine dayanan ve Cumhuriyetin ilk yıllarında da dikkate alınan bir projedir.
Dünya yeniden yapılanıyor, devletler parçalanıyor, sınırlar yeniden çiziliyor…
Cumhuriyetin ilk yıllarında bu proje kapsamında, Mersin’in Adana’ya bağlanması üzerinde yoğun tartışmalar yaşanmıştır.
Hatta spordan başlamak üzere birleşmenin ilk adımları atılmıştır.
İşte o dönemde Adana’nın en etkin valilerinden Abidin paşa’nın huzuruna çıkan bir Hollandalı, tarihi bir öneride bulunur:
“İzin verin Adana’ya liman yapalım…”
Vali bu projeye çok sevinir ve müjdeyi padişahlık makamına bildirir.
Eh, bu padişah… Her öneriyi kabul edecek olsaydı Padişah olur muydu?
“Hı… Olmaz…” der
Padişah, “Adana’ya liman yapılırsa Mısır’ın akıbetine uğranabilir” diye görüşünü açıkladıktan sonra, “Seyhan kıyısına yapılacak setlerin ve her taşkında dolacak bu setlerin temizlenmesinin büyük masraf olacağını” buyurur.
Öneriyi getiren Hollandalı Dr. Koursch, Padişah ile aynı fikirde değildir. E, ne de olsa bu Ademoğlu Hollandalıdır. Padişahla aynı düşünmek zorunda değildir. Padişaha ısrar eder ve şu görüşleri dile getirir:
“Kentin yanında Seyhan Nehri o kadar derindir ki, Kıbrıs ve Kuzey Suriye limanlarından küçük gemilerle Taşköprü’ye kadar inilebilir. Burada içlerinde Yüksek Latin tarzı yelkenlinin bulunduğu 8 tane gemi saydım. Bu gemiler dönüşte kereste, susam, buğday, yün ve pamuk ile biraz da diğer mahsullerden götürüyorlar. Adana’nın çarşısı Tüccar sayısı itibarıyla Tarsus’tan büyüktü. Burada bilhassa silah satışı oluyor…”
Ama padişah kararını vermiştir bir kere.
BİR BAŞKA ÖNERİ
İtibardan değil, limandan tasarruf. Bu düşünce Mersin’e yaradı.
Deniz ulaşımı açısından bir başka öneri Adana’nın Karataş ve Yumurtalık Limanlarını modernleştirmeyi amaçlıyordu. Ancak bu tasarı da geri çevrildi.
Söz konusu tasarı 240 bin liraya yakın bir harcama ile Karataş – Yumurtalık Limanlarını günün gemilerine elverişli bir yapıya ulaştırmayı ön görüyordu. Tasarının geri çevrilmesiyle, doğal koşulları liman olmaya elverişli Mersin, giderek gelişen bir kent merkezi olmaya yöneldi.
Adana ile Mersin arasındaki iş bölümü de böylece kesinleşmiş oldu. Bu iş bölümünde Adana, Çukurova’nın merkezi durumuna gelirken, Mersin’de onun limanı olacaktı.
Cumhuriyetin Kuruluş yıllarında Adana tarım ve sanayinin başkenti konumuna yükselmişti. Hızla gelişen bir kent olarak Türkiye’nin 4. Büyük şehri oldu.
Liman Adana’ya mı Yapılsın Mersine mi?
Peki tartışma bitti mi?
İşte o dönemlerde Ulus Gazetesi’nde bir yazı yayımlanır.
Sait Aydoslu imzası ile 1935 yılında yayınlanan makale bu gün bile tartışılan bir konunun fitilini ateşlenmiştir.(*22.01.1935 Türksözü Gazetesi)
Yazı şu soruya cevap Arar: Liman Mersine mi yapısın Adana’ya mı?
Değerli dostlarım, o gün başlayan tartışma çok alevlenir, etütler yapılır, Adana ve mersin’de incelenmeyen araziler kalmaz.
Karataş’ta Yumurtalık’a kadar, Seyhan ve Ceyhan nehirleri santim santim incelenir.
Aydoslu bu konuda uzun bir rapor yayınlar. (Not bu raporun tamamını Adana’nın Aynası 1950 kitabında verdim. Burada özet geçiyorum)
Rapora Göre Adana Daha uygun
“Mersin Limanı’nın avantajlarını saydım. Şimdi konuya başka bir açıdan bakalım.
Eğer 48 Kilometre boyundaki Yenice – Mersin Demiryolunu bir yana bırakırsak, Mersin’in bulunduğu açık deniz kıyısının kendi özünde, o taraflarda eşi bulunmaz bir ehemmiyet ve değer sakladığını da kimse iddia edemez.
Mersin 50 – 60 yıl önceleri küçük bir köyden başka bir değildi. Mersin’i Mersin yapan, liman yerinin daha doğrusu iskele yerinin fevkaladeliği değil onu gerilere bağlayan yoldur.
Mersin İskelesi’nde Konya – Kayseri – Malatya – Diyarbekir’den geçirilecek bir çizgi içinde kalan yerlerin denize açılmış bir kapısı olmak üzere liman yapmak kararı verildiğine ve hiç şüphesiz ki bu iş için gerekli parayı harcamak göze alınmış bulunduğuna göre, acaba bu sorumun yapış alanına götürülmesi başka türlü olamaz mıydı?
Bize, bir Adana Limanı yapmak, bir Mersin Limanı’ndan daha ziyade özene değer ve faydalı görünmektedir…”
Bu rapordan sonra, Adana’nın doğal limanları ve yeni limanın nerede yapılacağı konusunda detaylı açıklamalar var.
Sonra mı?
Liman işi çok ciddileşir ve adımlar atılır.
Kısa Adı “SEDOK” Olan ve Ticaret Odası ile Belediye’nin ortak olduğu bir şirket kurulur. Paralar yatırılır, büro ve elemanlar görevlendirilir…
Peki bu kurucular kimdir? Şirkete ne oldu?
Önümüzdeki hafta bunları anlatmaya sıra gelecek…
Demem odur ki, Sayın Vedat Kahyalar’ın önerisi eften püften değildir. Ciddiye alınmalıdır. Vakit geçmemiştir.
Gelecek Hafta görüşmek dileğiyle
YORUMLAR