Sedat Memili

Sedat Memili


Adana'da Bir Dönem; "Ders Var, Kahveye Gidiyorum"

23 Ocak 2023 - 11:44

ADANA’DA BİR DÖNEM: “DERS VAR; KAHVEYE GİDİYORUM”

İnsanlar bilgisiz doğar, eğitim ile cahilleşir veya âlimleşir.

Cumhuriyet tarihinde ilk ve tek olarak sadece Adana’da kahvehaneler, bir nevi insanlara eğitim veren okullara dönüştürülmüştü.  “Yurt Konuşmaları” olarak adlandırılan bu etkinlikte konuşmacılar, halkı bir yere toplamıyor, halkın toplandığı kahveler giderek onları eğitiyordu.

SERVER TANİLLİ’YE SAYGIMLA…
“Her şeyin başı eğitimdir” görüşünün eksik ve yanlış olduğunu yıllar sonra öğrendim.  Sanıyorum 2001 yıllarıydı. Şimdi saygı ile anıyorum Prof. Dr. Server Tanilli Fransa’dan yeni dönmüş, “Uygarlık Tarihi” eserinin bir bölümünü sohbet ediyoruz. (O, öyle bir eser ki, sadece bir paragrafından – Kendini Arayan Tanrı- kitabı doğmuştu!)

Konu eğitime geldi. “Her şeyin başı eğitimdir” dedim. Orada bana “Nasıl Bir Eğitim” adlı kitabını armağan etti. O kitabı okumakla yanlışımı da öğrenmiş oldum.

Cepçiliğin, yankesiciliğin, yolsuzluğun ve hatta ahlaksızlığın da bir eğitimi vardır. Kötülük yapabilmek için inanın bilgisizlik yetmez. Cahil olmak gerek. Cehaletin de bir eğitimi vardır.

Şimdi çevremde eğitim ile cahilleştirilmiş bunca insan gördükçe insan olarak azap duyuyorum.

Koca adam, dersiniz ki üniversitede öğretim görevlisi. Hz. Nuh’un oğlu ile cep telefonu ile görüştüğünü söylüyor. Bilgisiz adam bunu yapamaz, bu ancak cahil işidir.

Her şeyi şiddetle çözmeye çalışan, kendisinde bir yetenek olmadığı için bir parti gölgesine sığınıp kişilik edinmeye çalışan, üretmediğini tüketen insanlar bilgisiz değil, eğitim ile cahilleştirilen insanlardır.

 

KURBAĞALAR SENFONİSİ
Şimdi çocuklar pek bilmez. Evlerimiz tek katlı ve tarla veya bahçeler arasındaydı. Özellikle bahar aylarında su birikintileri oluşurdu. Bu birikintilerde kurbağalar yaşam bulur. Gece olunca, sesiz olan akşamın içerisinden tek bir kurbağanın sesi yükselir ve ardından binlerce kurbağa aynı anda vıraklardı.

Tek kurbağa vıraklar, ardından öteki kurbağalar aynı tonda…

Sosyal medyaya bakıyorum (çok değerli ve özgün görüşleri olan az sayıda kişiyi tenzih ediyorum) aynı görüşü paylaşan ve o görüşe hiçbir şey katmayan insanlarla dolu. Bir düşünürün, bir siyasinin veya bir mutasavvıfın sözü alınıyor ve kopyala yapıştır. Arkadaş senin hiçbir fikrin yok mu?

Ülkenin kültür ve birikimi, kurbağalar senfonisine kurban edilmiş durumda.

CHP’ye kızıyorlar. (Ki ben de zaman zaman şiddetle eleştiriyorum. Eleştirmek, beklentimin kaybolmadığının ifadesidir.)

 

CUMA KÜLTÜRÜMÜZ
İslam inancında Cumaya gitmek, sosyal yaşamın bir parçasıydı. Görüşen, konuşan, karışan, barışan insanların oluşturduğu bir kültürdür Cuma. Nihayetinde o da yozlaştırılarak, “Kim geldi / gelmedi? Şu ne yapıyor? Bu ne yapıyor? İle başlayan göstermelik ve mesaj içerikli bir eyleme dönüştü. (Elbette yine halis duygu ve inançla katılan az sayıda kişiyi tenzih ederim)

 

VE KAHVE KÜLTÜRÜ
Camide buluşmak sosyal hayatımız için ne denli değerliyse kahvede buluşmak da o denli değerlidir. Kahve, sadece oyun oynanan yer değil, cami avlusu gibi konuşan, kaynaşan insanların bir mekânıdır. Kahvenin bir kutsiyeti yoktur ama yaşantımız için değeri büyüktür.

KAHVELERİN İLİM YUVASINA DÖNÜŞMESİ
Eğer, bir devlet içinde yaşıyorsak, İnsanların eğitilmesi bir devlet politikasıdır. İnsanların cahilleştirilmesi de aynı politikanın bir parçasıdır. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda devlet, insanların eğitim, bilgi ve beceri düzeylerinin artmasını bir politika edinmişti.

Adana’da başta CHP olmak üzere Halkevleri bu politikanın parçası olarak Türkiye’de ilk ve tek olarak kahvelerde “Yurt Konuşmaları” adı altında konferanslar düzenlemişlerdir.

İnsanları bir yere toplamak yerine, konuşmacılar insanların toplandığı yere gitmekte ve konuşmalarını yapmaktadır.

Dönemin aydınları ve seçilmiş 20 öğretmen, belirlenen konularda halkı aydınlatmak için kahvelere gider konuşmalar yapardı.

1938 yılının nisan ayında kahvelerde yapılan konuşmalar için bir rapor yayınlandı. Bu rapora göre; 1933yılında 61 kahve konferansı verilmiştir. Ardından yıllara göre verilen konferans sayısı şöyle gerçekleşmiştir;

1934 yılında 93, 1935 yılında 171, 1936 yılında 100, 1937 yılında da 235 olmak üzere toplamda 660 konferans verilmiştir. (Görüşler Dergisi 10. Sayı Nisan/1938)

*

OKUL OLAN KAHVELER
Adana’da kuruluşundan kapanışına kadar geçen süre içinde Adana Halkevi’ni gün gün araştırdım. Bir kitabımız daha oldu. Önümüzdeki ay yayınlanacak. Konuyu o kitaptan anlatmaya devam edeyim.

Cumhuriyetin 10. Yılı olan 29 Ekim 1933’te planlanmış olan kahve konferansları şöyle gerçekleşmiştir

Halkın topluca bulunduğu beş kahvede 14 Aralık akşamından itibaren sıhhat, hukuk, yurt bilgisi ve inkılâp duygularını anlatacak konferanslar verilecektir. Konferans sayısı 20 olarak planlanmıştır. Bu konferanslar ilgili münevver zevat tarafından verilecektir. Konferans verilecek kahveler belirlenmiştir. Bunlar; Yıldız, Postahane, İstanbul Oteli, Melekgirmez ve Çukurova kahveleridir. Konferanslar ve alınacak tedbirler hakkında kahve sahiplerine bilgi verilmiştir.

Konferansları Halkevi’nin Dil ve Edebiyat; Dershane ve Kurslar; Sosyal Yardım Şubeleri üyeleri vermiştir.

 

KİMLER HANGİ KONUDA KONFERANS VERECEK

Bu beş kahvede konferans verecek olanlar;

Cumhuriyet Müdde-i Umumîsi (Savcı) Münir Sabit,

Belediye Tahrirat Müdürü Vedat,

Ticaret Mektebi Müdür Muavini Fahri,

Orta Mektep Tarih Muallimi Ömer Kemal,

Ayrıca Sabri Çıtak, Cavit İhsan, Muallim Sait, Sedat, Vasıf, Sulh Hâkimi Hadi, Doktor Ali Hikmet, Ahmet, Ragıp Ziya Beylerdir.”

 

AYDIN OLMANIN KOŞULLARI

Kahvelere gidip konferans verenler arasında, hâkim, savcı, doktor, öğretmen ve bürokratlar var. Bana aydını sormayın. Listeye bakın, aydının ne anlama geldiğini görürsünüz.

Şikâyet etmek, durumdan yakınmaz, sızlanmaz aydın vasıflarından değildir.

Avrupaya bakıp, gereksiz aşağılık kompleksi üretmek yerine, fikir ve proje üretmektir aydın vasfı.

 

Türkiye’de Cumhuriyet, kahveleri bile eğitim yuvasına dönüştüren bir sistemin adıdır. Burada cahilliğin değil, üretkenliğin eğitimi verilmiştir. Esas ihanetin kaçakçılık, üretimin insanlaşma yolunda atılmış en değerli adım olduğu, demiryollarının iktisadi kalkınmanın unsuru olduğu gibi değerler öğretilmiştir.

Özgür olmayan topraklarda özgür ibadet yapılamaz. Ezanın özgürce okunabilmesinin temelinin dahi bağımsızlık olduğu öğretilmiştir.
Cumhuriyet, kahveleri bile okul yaptı; şimdi okulların kahve olduğunu gördükçe içim yanıyor. 

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum