SU KOÇU KAMURAN KARAKOÇ:
“TOPRAĞINIZ SUSUZ KALMASIN”
“Yüreğiniz umutsuz, toprağınız susuz kalmasın…”
“Bir beyin on petrol kuyusundan daha değerlidir.”
“Eğer bir toplum teknolojiyi üretmiyorsa, teknolojinin ürettiği topluma dönüşür” der İranlı Sosyolog Ali Şeriati…Teknoloji ancak toplumun teknik düşünmesi ile gelişir. Bu nedenle Kamuran Karakoç’un öyküsü ilgimi çekti.
TOPRAĞA HAYAT TAŞIMAK
Kamuran Karakoç, kendini su koçu olarak tanımlıyor. Su Koçu ne demek? İlk kez duyuyorum. Yaptığı işi sosyal medyadan gördüm. Her hangi bir enerji kullanmadan suyu alçak bir zeminden yüksek bir zemine taşıyor. Bana ilginç geldi.
Ülkemizde tarım toprakları için çok değerli bir keşif. Hani biz tulumbalardan su çekeriz. Ama bunu çekerken kol kuvveti uyguluyoruz. Ancak bu sistem ne kol kuvvetimize ne de başka bir enerjiye ihtiyaç duymuyor. Sistem, kendi kuvveti ile çalışıyor ve suyu istenilen yere pompalıyor. Sanki kendi kendine çalışan bir devr-i daim makinesi gibi.
Merak ettim. Sağ olsun, misafirim oldu. Hikâyesini dinledim…
“Sayın Karakoç, gerçekten hiçbir enerjiye yani elektrik, mazot, güneş paneli, rüzgâr gücü vs… ihtiyaç duymadan çalışan motorla su mu pompalanıyor…”
“Evet…”
“Nasıl olur… Leonordo Da Vinci, ömrünü harcadı devr-i daim makinesini bulamadı…”
“Bulundu… Bulundu… Sistem gücünü, var olan suyun basıncından alıyor…” deyince gönlüm rahatladı.
“Bunu nasıl keşfettin lütfen hikâyesini anlatır mısın?”
“Öncelikle bilinmesini isterim ki bu şahsımın bir keşfi değil, ben sadece dünyada uygulanan bir sistemi geliştirdim…”
“Ne güzel işte… Teknoloji toplumu böyle oluşur zaten.”
“Hikâyeme gelince… Feke’de yaşıyoruz. Orada yaylalık yerde bahçemiz, evimiz var. Ama su sorunu da var. Su yamacın alt tarafında akıp duruyor, biz yukarıda susuzuz. Boşa akan suyu yukarıya çıkarmayı başarabilirsek sorunumuz çözülecek.
Babam, bir pompa alıp onu monte ederek suyu yukarı taşımamız gerektiğini söyledi. Ben de tamam diyerek biraz da mekaniğe olan merakımla pompa araştırmaya başladım.
Araştırma yaparken, Endonezya, Malezya ve Filipinler gibi Uzak Asya ülkelerinde bu sorunun nasıl çözüldüğünü öğrendim. Orada insanların enerjiye ulaşımı burada yaşayanlardan daha zor... Öyle ya Feke’de elektriğimiz vardı. Ya olmasaydı, suyu basıl taşıtacaktık?
Biz onlara göre şanslıyız. Bizim enerji dağıtımımız o ülkelere göre çok lüks.
Ve suyun basıncı ile yükseklere su taşıma sistemini kullanıyorlar.
Bu mekanik sistemin ABD ya da Avrupa’daki versiyonlarına baktım. Anladığım kadarıyla, bu tekniği ülkemize getiren olmuş. Ancak, çiftçiler sorunlarını çözememişler. Aksaklık, sistemin kendisinde değil, uygulanan hizmet aşamasında. Çiftçi hizmet alamıyor. Nedeni de şu:
Her ülkenin, her şehrin hatta abartı olmasın her tarlanın kendine has özellikleri var, su ihtiyacının miktarı, toprak yapısı, yüksekliği vs… Bunların hepsi birer değişkendir. Bir sistem ve aparatlarını tek tip olarak her yere uygulamak verimli değildir. Sorunu da çözmez.
Bunu yurdumuzda uygulayanlar tek tip modeli pazarlama ile ilgileniyorlar, diğer hizmetler yok. Tabi ki tek tip sistem, her ihtiyaca cevap vermiyor.
Ben sistemi çözdüm ve tarlanın niteliklerine göre, değişik versiyonlarda kendi kendine çalışan motor ürettim. Bunu başardım. Ayrıca servis hizmeti sunmanın yanında her türlü bilgilendirmeyi de yapıyorum.YURDUN KAZANMASI HEPİMİZİN KAZANCIDIR
Ben biraz idealistim. Tek amacım şahsımın kazancı değil, yurdumun kazancıdır. Türkiye’nin kazanması hepimizin kazanmasıdır. İşin ticari boyutu önceliğim değil. Çünkü bu toprağın yetiştirdiği bir insanım. Suyun önemini biliyorum. Toprak ve su bağlantısının ne olduğunu kendi yaşam tarzımdan biliyorum. Uzakta bir kaynağın olduğunu bile bile su taşıyamadığı için tarlasını ekemeyen çiftçinin duyduğu sıkıntıya şahit olarak büyüdüm. Bu açıdan birçok kişinin aksine bilgilerimi kamuoyuna açtım.
Bu konuda yeter ki yapabileceğim bir şey olsun. Kaçınmadan koşarım.
HİZMETİ DE TAŞIYORUM
“Sonuç”
Türkiye’de yüzünü görmediğim yüzlerce çiftçi öğrencim oldu. Onların verilerine göre aparatları oluşturuyor ve ancak ihtiyaç duyabilecekleri şekilde sistemi kuruyorum.
Bir sıkıntı olduğu zamanda, telefon veya diğer iletişim araçları ile çözmeye çalışıyorum. Bu da yetmezse, nerede olursan olsun oraya bizzat gidiyorum.
Kamuran Karakoç’u yolcu ettikten sonra – Hiç alışkanlığım olmadığı halde - sosyal medyada onun hakkında yapılmış yorum ve yazıları merak ettim.
Derlediğim bilgileri toparladım: Şöyle yazıyor, bizzat konuyla ilgili olanlar:
“Kamuran Karakoç, su yönetimi, su tasarrufu ve çevre bilimi konusunda aktif bir uzmandır.”
“Su koçu olarak tanınan Karakoç, Karakoç, su kaynaklarının verimli kullanımı, su tasarrufu sağlanması ve suyun sürdürülebilir yönetimi üzerine eğitimler vermekte ve çeşitli danışmanlık hizmetleri sunmaktadır.”
Amacı, suyun korunması ve verimli kullanılmasına dair farkındalık yaratmak ve bu alanda insanların doğru bilgiye sahip olmalarını sağlamaktır.
Kamuran Karakoç aynı zamanda çeşitli seminerler, atölye çalışmaları ve proje bazlı eğitimler düzenleyerek bireyleri, işletmeleri ve toplulukları su yönetimi konusunda bilinçlendirmeye çalışmaktadır.
Su Koçu Kâmuran, Türkiye’de özellikle elektriksiz ve yakıtsız çalışan su pompaları (Hidrolik Ram Pompa) konusunda tanınan bir girişimci ve mucittir.
Kendi geliştirdiği sistemlerle, kırsal bölgelerde elektrik veya motor gerektirmeden su taşınmasını sağlayan projeler üretmektedir.
Öne Çıkan Özellikleri:
Su Koçu deyimi, onun geliştirdiği veya tanıttığı Hidrolik Ram Pompaları sayesinde kazanılmıştır.
Bu sistem, sadece suyun kendi basıncını kullanarak yüksek yerlere su taşır. Elektrik, mazot gibi ek enerji kaynaklarına ihtiyaç duymaz.
Özellikle köyler, dağ evleri, tarım arazileri gibi yerlerde su taşımada büyük kolaylık sağlar…
DEMEM O Kİ…
20. yy’ın başında ABD imparatorluğunun kuruluşu planlanırken birçok ilke ortaya konmuştur. Bu ilkelerden en önemlisi şudur: “Bir beyin, on petrol kuyusundan daha değerlidir.”
Bu nedenle ABD, beyin göçüne çok değer verir. “Bizim en büyük sermayemiz, kendi yurttaşlarının beyin gücünün farkında olmayan yöneticilerdir” diye düşünür.
Karakoç’un düşündüğü sulama sisteminin bütün Türkiye’de yayılmış olduğunu hayal ettim.
Ve hayalimde şu sonuca ulaştım:
Verimli üretim, maksimum su tasarrufu, minimum enerji tüketimi ve mutlu, üretken bir çiftçi…
Yöneticiler, bu hayal ülkemde herkesin hayali. Böyle beyinlere destek vermek, ülkeye destek vermektir.
Özellikle Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru’ya sesleniyorum: Lütfen
YORUMLAR