Sedat Memili

Sedat Memili


TAHTACILARIN TARİHİ YOLCULUĞU (2)

03 Mart 2025 - 13:55

Meşe meşeliğini, çam çamlığını bilir.
Ormanda hiçbir ağaç başka ağacı kendisi gibi olmaya dayatmaz…”
Akdeniz’den Ege’ye Tahtacılar Belgeseli’nden

AÇILIŞ

Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu, büyük bir kutlamanın eşiğind gibi doluydu. Belediye Bandosu yerini alana kadar herkes eşi ve dostuyla içten bir yarenlikteydi. O sırada binanın merdivenlerinde konumlanan Belediye Bandosu İzmir Marşını çalınca, herkes tek nefes tek yürek marşa eşlik etti. Böylelikle 1940 yılının Cumhuriyet Bayramı’nda bu binanın açılış konuşmasını yapan nevzat Güven’in tespiti bir kez daha gerçekleşti:
“Fakat Türk Milleti dün olduğu gibi bu günde de şu anda da muhtemel bütün hadiseleri karşılamaya hazır ve sükûnet içindedir. Hiç birimizin yüreğinde en küçük bir tereddüt, en küçük bir zaaf numunesi yoktur. Hepimizin kararı birdir. Ve bu karar çoktan verilmiştir…”
Bu kararın ne olduğu Belediye Bandosunun marşlarında ve salona girer girmek karşılaştığımız manzara ile anlaşılmıştı: Ortada Hz. Ali ve 12 İmam’ın bilinen tablosu,  cepheden bakınca sağ yanında Mustafa Kemal Atatürk, sol yanında da Türk Bayrağı asılıydı.
İşte Türk Milletinin kararı; ortada kim temsil edilirse edilsin, iki yanı Türk Bayrağı ve Mustafa Kemal Atatürk olacaktır.
Adana Tahtacılar Kültür Derneği Başkanı Hüseyin Şapkalı panelistleri tanıttı. Sırayla söz alan panelistler ve konuşmalarından özetler:
(Not alabildiğim kadarıyla – Ki, siz buna çağıl çağıl akan deryadan bir tas su – diyebilirsiniz.)

TAHTACI MI “TAHT TACI” MI?
Belgesel gösterimden notlar:
(…) Oğuz boylarında hakanın taç takma törenlerinde güvenilir kişiler olması çok önemlidir. Her an suikastların saldırıların olduğu bir yerde, hakana yaklaşmak için çok güvenilir, yurduna ve hakanına ihanet etmeyecek kişiler gerekirdi. Bunlar hakana taç giydirip, taht hakimi yapanlar anlamına “Taht Tacı” denilmektedir. Bu kişiler bugün Tahtacılar dediğimiz toplulukları atasıydı.
Kaz Ayağı Simgesi: Bir noktadan çıkan üç ışık. Orta Asya’da üç sayısının kutsiyeti:
Doğada; Dağ, Su Ağaç’a hayvanlar arasında da At, Deve ve Koyun’a kutsiyet derecesinde önem verilir. Muhammed'in "Ben bilginin kentiyim, Ali onun kapısıdır" sözüne dayanarak kapı, bilginin aydınlığına giriş simgesi olarak alınmıştır. Kapının çeşitli kısımlan Peygamber'in ailesini temsil etmektedir: Atkı taşı (lento) Muhammed'dir, bir duvar ayağı Hasan, diğeri Hüseyin'dir, eşik Fatma'dır, menteşe ise Ali'nin bizzat kendisidir…”
Sinan Kahyaoğlu’nu dinlerken, bir anlam denizinde yüzdüm, kayboluşlar ve bulunuşlar arasında hakikati tüm çıplaklığı ile gördüm.
Esas orman ve ağaç işçileri sayılan Tahtacılar’ın On bin yıl önceye uzanan tarihlerini öğrendim. Çoğunluğunun geyik yetiştirdiği Tahtacılar’ı Baha Said incelemiştir.
“Dünya üzerinde en büyük ibadet muhabbettir..”
“Her türlü gönül kırmak günahtır…”
“Türkmen’in hatırı ile yatırı yan yana gider…”
“Meşe meşeliğini, çam çamlığını bilir. Ormanda hiçbir ağaç başka ağacı kendisi gibi olmayı için dayatmaz…”

YOLCU BİLGİNÇ: Tahtacı Kültür Dernekleri Federasyon Başkanı
Sayın Bilgiç, salonda yoğun katılımı görünce:
“Tahtacıları, bulundukları doğal ortamdan kapalı mekânlara sokmak kolay değildir. Bunu başaran hükümdar olmadı, ama Adana başarmış, hepiniz hoş geldiniz” deyince alkış koptu.
“Yeşil’in adı yaş almaktan gelir…” (Dinlediğimden anladığım kadarı ile yeşil, Tanrının doğaya bir armağanı sonucunu çıkardım. En azından ben de bu çağrışımı yaptı.)
“Hıdırellez’in her dönüşümünde yeniden doğuş gerçekleşir.”
“Hıdır yanımızdadır. Hıdır, Tanrının, tanrısal dokunuşudur.”
“Dede, dedeye küsemez…”
“Bizde başlık parası yoktur…”
“Durhasan Dede bizim için önemlidir.
“Buraya geldik Cem olduk. Sık sık bir araya gelelim. Barışa ihtiyaç olduğu yer ve zamanda bize ihtiyaç vardır.”
Ben Alevi olarak, Irak’ta, İran’da, Suriye’de, Suudi arabistan’da yaşamak istemem. Ben Atatürk’ün kurduğu burada, Laik Türkiye Cumhuriyetinde yaşamak istiyorum. Bu nedenle ne terör örgütlerine teslim olacağız ne de ayrılıkçılara…”

SİNAN KAHYAOĞLU: Felsefeci, Tarihçi, Yazar
Sayın Kahyaoğu, yatır geleneğinin tarihsel sürecini akıcı bir dille anlattı. Ana hatlarıyla Tahtacılar için: “Moğollar Dönemi’nde Maraş’a geldiler, oradan bir kol Azerbaycan, bir kol da Adana’ya yerleşiyorlar. Adana üzerinde Antakya’da Halil Neccar’ı Pir kabul ediyorlar.
Bugün Türkiye’nin neresinde olursanız olun bir Tahtacı’ya rastlayıp da nereden geldiğini sorarsanız size ‘Adana’dan’ derler. Çünkü Yavuz Sultan Selim zamanında Çal Dağı’na hızarcılık için Adana’da yaşayan Tahtacılar gönderilmiştir.
Tahtacılar, Osmanlıların dağda ve ormanda yaşayan hızarcılarıdır. Ayrıca araştırma yapanlar, bizim kültürün mensupları değildir.
Bizim kültürümüze sadece ülkemizin değil, bütün dünyanın ihtiyacı vardır (…)”  

MESUT YILDIRIM: Cem Vakfı Dedeler Kurulu Başkanı
25 Yıl önce “Kendini Arayan Tanrı Kitabını” yazarken, Hermes Kültürü ile karşılaştım. Pagan döneminde dünyada var olan binlerce Tanrının ne olduğu sorusuna cevap arıyordum… Kitap çok ilgi görmüştü: Ana Tanrıça, küstüğü için giden, baharın ve yeniden doğuşun sembolü Telepuni’yi yeniden dünyaya getirmek için iknaya çalışır. Telepuni isteksiz davranınca:
“Sen kendini ne sanıyorsun, bir Tanrı olarak yüz yıllar sonra insanlar seni hatırlamayacaklar bile. Bir müzede küçücük bir biblon kalırsa şanslı say kendini…”
Êvet, öyle adı kayıtlara giren binlerce tanrı… Medeniyetlerle birlikte yok oldular… Ama bir tanesi vardı ki hiç yok olmadı: Hermes…
Her dönemde var olan ve her kültürdü adı değişik olan Hermes’i bu coğrafya Hızır olarak tanımaktadır.
Sayın yıldırım Hızır (A.S)’nin Kuran-ı Kerimin hangi ayetlerinde nasıl geçtiğinin ayrıntılı açıklamasını verdi.
Bunca yayın okur bunca konferans dinlerim… Bazı kavramlar beynime şimşek gibi çakar. Ben buna bilginin bilince çarpması derim. Sayın Yıldırım “Allah’a yardım Etmek” kavramından söz etti. Bu kavram ile birlikte zihnimi meşgul eden yüzlerce soru işareti kayboldu. Sayın Yıldırım:
“İnsan bilmediğinin düşmanıdır”  derken Maun Suresi’nde bir kulun Allah’a nasıl yardım edeceği konusunda derin bilgiler verdi.

PROF.DR. CANER IŞIK:Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi
“Kişi neye inanıyor ve neye ibadet ediyorsa o gerçektir. Bu nedenle Hızır, inananlar için gerçektir. Hızır içimizdeki tanrısal dokunuştur.”
“Alevilik öncelikle bir inançtır. O da imana teslim olmuş bir inançtır.”
“Hızır inancını kendi hayatımıza indirdik, kısmen doğrudur. İnancımıza göre Hızır vardır ve ben inanıyorum…”
“Haller ve farkındalıklarda Hızır varlığın mesajıdır.”
“Ruhsal âlemde imkansız yoktur; Hızır İdris Peygamberdir.
“Davut Sulari gibi Daimi gibi kimselerin yazdıkları bir şiir değil hayatın özüdür.”
**
Bu etkinlik insan ruhunu tedavi eden bir terapi gibiydi. Gerçekten de parçalanmış, dağılmış, moralsiz ruhlar ancak bu inançlarla tedavi olur.
Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’a, bu etkinliğin halka ulaştırılmasında emeği geçenlere teşekkür edildi. Ben de şahsım adına teşekkür ediyor ve en kısa zamanda devamını ümit ediyorum….
Çünkü gerçekten barışa çok ihtiyacımız var…


 

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum