Konuşmak mı susmak mı?
Confucious'un, "Büyük insanlar az konuşur, çok çalışır," der.
Socrates’ın "Yerinde konuşmasını ve susmasını bilmek akıllı insanların işidir,"
Mevlana'nın "Anlayana anlatmazsan zulmedersin, anlamayana anlatırsan yine zulmedersin," sözünde sözün yerinde ve zamanında söylenmesinin ne kadar da önemli olduğunu anlatmaya çalışmıştır..
Zamanın birinde, dört bilge dost buluşmuşlar ve "Susmanın erdemi" üzerine derin bir sohbete dalmışlar.
İçlerinden biri, "Konuşmadığıma değil, konuştuğuma pişman olurum. Kimi zaman düşünmeden konuşurum, pişman olduğumda ise dilim beni dilim dilim eder," demiş. Bir diğeri, "Söylemediğim sözün efendisi, söylediğim sözün esiriyim," diyerek karşılık vermiş.
Üçüncüsü, "Konuşanlara şaşarım ki, söylediklerinin çoğu aleyhine tanık olur. Ağızlarından çıkan sözler, sahibini yaralar," sözleriyle farklı bir yorum getirmiş konuya.
Sonuncusu ise, "konuşmayı kabul etmemek, söylediğimi reddetmekten daha kolaydır," diyerek katılmış diğer üçüne.
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (sav), "Susan kurtulur," diyerek konuşmanın tehlikelerine dikkat çekmiştir.
"Konuşmak mı, susmak mı üstündür?" sorusuna verilebilecek en doğru cevap herhalde "yerinde ve zamanında konuşmak" veya "yerinde ve zamanında susmak" olur.
Konuşmak susmaktan daha kolaydır. Çünkü susmak, sabır ve güç ister.
Diogenes şöyle der:
“Allah bize çok işitelim diye iki kulak ve az konuşalım diye bir dil vermiştir.”
Unutmayalım ki, düşünmek, düşündüğünü dile getirmek, insanları diğer canlılardan üstün en önemli nimetlerdir biridir.
Kalın sağlıcakla
Sait ÖZDEMİR
Uzman Psikolojik Danışman