DEM VE GAM.
Dem ve gam arasında sıkı bir etkileşim ve iletişim vardır. Dem(zaman) çoğumuzun şikayetci olduğu sıkıntılarının kaynağı olarak gördüğü bir olgudur.
Hayatı sadece dünya hayatından ibaret görmek gam ve sıkıntılarımızın en önemli nedenlerinden biridir.
Kanunî’ye veya babası Yavuz’a ait olduğu bildirilen şu mısralar da aynı hakikati ifade etmekte:
Gamına gamlanıp olma mahzun!
Demine demlenip olma mağrur!
Ne dem bâkî, ne gam bâkî, yâ Hû!
Yani bu dünyada ne gam ne dem bâkîdir.
Kalıcı olan yegâne varlık, bizi ve kâinâtı yaratan yüce Allah’tır.
Dünyanın fânîliği, bize âhireti hatırlatmalı ve oraya hazırlanmayı öğütlemelidir. Aksi takdirde, dünyada miskin bir şekilde yaşayıp gitmeyi ve gayesiz bir hiçliği yücelten uzak doğu dinlerinin telkinlerinde bir fazîlet yoktur.
Fazîlet, gözünü sonsuz âhirete dikerek, dünyaya meyill etmemektedir.
Yûnus Emre bu hakikati ne güzel söyler:
Bu dünya kahır evidir, hem bâkî değil fânidir,
Aldanıp da kalma buna, tîz tevbeye gelmek gerek.
Ne durur dünya çokluğu, eşkere durur yokluğu,
Varlık sarâyın hakîkat âhireti bilmek gerek.
Vaktiyle sultanlardan biri, kendisine çok farklı çok müstesnâ bir yüzük yapılmasını ister. Birçok kişi sultana yüzük yapmak için çalışmıştır ama sultan hiçbirini beğenmemiştir.
Sonunda bir yüzük yaparlar ve üzerine «Bu da geçer yâ Hû!» yazısını nakşederler. Sultan işte bu ifadeleri okuyunca çok beğenir ve bu yüzüğü parmağından, bu güzel tavsiyeyi de gönlünden hiç eksik etmez.
Atalar nur içinde yatalar ne güzel söylemişler;
Musibetler misafirdir evde sabrı görmezse yatıya kalır. Nimetlerde misafirdir evde şükrü görmezse çeker gider.”Evet, sabır ve şükür konusunda oldukça hassas olmalıyız.
Rabbim, cümlemize her durumda; «Elhamdülillâhi alâ külli hâl» diyebilmeyi nasip eylesin.
Sait ÖZDEMİR
Uzman Psikolojik Danışman