Şair Meydanı

Şair Meydanı

Şair Meydanı

Sessiz Gece... / Turgay Başboğa

06 Şubat 2024 - 00:22


SESSİZ GECE...
"Sabredin Ey Yasir Ailesi" dedi peygamber;
Yıldızlar kora dönüşürken, düşler kaymakta
BU KAPIDAN;
Ancak feda edersek girebiliriz düşlerimizi!..

"Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;
Esten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez."

                                   (NECİP FAZIL KISAKÜREK)


Ve bir yürek ,yaralanmış ölesiye,
Yoksul günlerinin ötesinde.
Gece, ve fısıldayan bir soru;
Bilmez misiniz ,sessizliğinizle 
Daha sesli alevlere boğmaktasınız bizi?
Acılarımız karşısında donup kalmış dünya
Acılarımız ve açlığımız  karşısında
Taştan bir gülümseme  maskeli suratlaınızda
Bir kaya, bütün ölümlülerin çarpınca kırıldığı,
Sen ey kapkara yürek, ey karanlık gece,
Kimdir koruyan, en kutsal mekanlarınızı,
Ve yaşatan  kötücülüğünüzün son vadilerinde?


Mescid'i Aksa'nın gölgesinde bizler
Yitip gitmekteyiz terk edilmişliklerde
Körler gibi kulak kabartmışız, 
Fısıltılarımızın yitip gittiği sessizliğe.
Bizler, yani umursamazlıkta yitirilenler,
Kurbanlarız, zalimin pençelerinde...

Bulutlarız bizler , hain rüzgârlarda dağılan,
Ya da ölümün soğuğunda üşüyen çiçekler,
Yerimizden kopartılmayı bekleyen.
Toprakta ölüşlerini duydum çiçeklerin,
Ve acizlerin sarhoş yakınmalarını,
Bir de çocukların söylediği bir şarkıyı...

Bırak, suskunluğum senin şarkın olsun!
Ne ifade edebilir ki fısıldayışları sana,
Hayatın bahçesinden ayrılmış bir yoksulun?
Bırak, hiç adın olmasın iç dünyamda 
Ruhumda oluşmuş, ama düşlerden yoksun,
Artık sesi kalmamış bir bülbül gibi,
Tatlı gelini acılarımın,
Ve uykularımın pembe gülleri.
Ve sonra dikildiğinde karşımıza bir zalim  düşman,
Alaylarıyla aşağılayarak ölesiye direnişimizi,
O zaman daha bir hüzünlü olur şarkılarımızın ezgileri
İçimizde ağlayan ise kalır anlaşılamadan.


Şimdi bir gölge oturmakta yüreğimde,
Bir gölge, hissetmeyen günün çoraklığını
Gün ortasında ölü bir gölge.
Suskundu karanlık, beni söndürdüğünde,
O zaman çıkıp mutlulukların evinden
Yürüdüm gecenin derinliklerine.
 

Ey gece, acılarımın önündeki dilsiz kapı,
Gör artık bu karanlık yara izinin kanadığını
Ve kabından taşmak üzere olduğunu  sabrımın!
Ey gece, ben hazırım artık!
Ey gece, unutmuşluğun bahçesi, darmaduman,
Yoksulluğumun dünyaya kapalı ihtişamında,
Salkımlarla, dikenli çelenkler de solmakta,
Gel, ey en yüce zaman!


Yitip gitmiş bir gölgeyim bahçelerde
Ve ölüm karası eşliğinde,
Bir gece yarısının sessizliğiyle dolaşan.
Ben, bir ışıktım sancılı bahçelerde,
Kadere boyun eğişin eşliğinde,
Parıltısıyla, yoksulluğun evini nura boğan.
Ben, şimdi güzel danslarla kanamaktayım
Ve taçlandırmak zorundayım acımı şehadetle!


Sen, ey acıların tatlı anası, sen 
Barışın, yani ölümün enginliği.
Sar o serin ve sevecen ellerinle,
Sar bütün yaralarımı
Böylece içten kanasınlar yalnızca 
Sen, ey acıların tatlı anası!
Zavallı dualarım sana ulaşma çabasında,
Hıçkıran feryadım  ise yitip gitmekte karanlıkta.
Bırak gireyim senin tapınağına.
Ve sessiz bir duayla önünde eğileyim...

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum