Hayatın günlük işleyişinde birçok sorun ile karşılaşıyoruz. Bunların bir kısmı kadim ve birçok insanı mezara götürecek kadar da dirençli!
Sorun nedir? Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum olarak açıklanmakta (TDK Sözlük). Yani sıkıntı, mesele, problem anlamında. Mecaz olarak kolayca açıklanamayan, çözümü zor olan konu veya durum anlamına da gelmekte (dava, müşkül).
Sorunun tanımı bu olmakla birlikte varlığı konusunda ortak kanaat oluşturmak hiç de kolay değil. Bir kişi bir problemin var olduğunu hissederken, diğer kişi bunu ya fark etmez, görmezden gelir ya da kabul etmek istemez. Bu durumda alın size bir sorun: Sorun var mı, yok mu?
Algı farklılığı
Sorun, genellikle bir durumun iki taraf arasında farklı algılanmasından kaynaklanır. Algı (İng. perception) dış dünyanın duyusal etkilemelerinin bilinçte uyandırdığı izlenimlerdir. Uyaranların duyu organları aracılığıyla beyne iletilmesi, beyinde tanınması ve değerlendirilmesine algı denir (TÜBA Sözlük). Yani bir konuda sorun var diyeneler başka, yok diyenler başka değerlendirmektedir. Belki de bir algı operasyonunu maruz kalıyorsunuzdur. Bu nedenle Sorunun gerçekte ne olduğunu anlamak için şunlar sorulabilir:
Sorunun tanımı: Hangi durum sizi (toplum/millet) rahatsız ediyor veya sizin için problem yaratıyor?
Karşı tarafın bakışı: Sorunu dile getirdiğinizde karşı taraf ne tepki veriyor? Sorunun varlığını neden kabul etmiyor olabilir? (Örneğin: İnkar, bilgi eksikliği, farklı algı, suçlanma korkusu vb. olabilir)
Sizin duygularınız: Bu durumu çözmek sizin için neden önemli? Sorunun çözülmemesi size nasıl hissettiriyor?
Belki de esas sorun, karşı tarafın savunmacı ya da duyarsız bir tavır içinde olması. Bu noktada soru şu: Bir konudaki sorunu kabul etmeyen bir kişi (veya kendiniz) ile konuşulmalı mı, algısını değiştirmeye çabalamalı mı?
İkna
Bu tamamen sizin ne hissettiğinize ve bu kişiyle/toplumla olan ilişkinizin doğasına bağlı. Bazen şunu dikkate almak gerekir: Değişim zorunlu değildir: Her zaman karşımızdaki insanı (hedef kitleyi) değiştirmek zorunda değiliz. Belki de doğası değişime uygun değil. Bazı insanlar/toplumlar bir durumu ancak kendi zamanlarında ve kendi yöntemleriyle fark edebilir.
Ancak insanın gelişmesini, toplumun kalkınmasını istiyorsak onlara olumlu katkılar vermekte bir insanlık görevi olarak düşünülmelidir. Genel olarak, bir konuda sorunu kabul etmeyen bir kişiyle konuşmanın bazı yolları vardır:
Amaç: Konuşmanın amacı nedir? Onu ikna etmek mi, kendi bakış açınızı açıklamak mı, yoksa yalnızca düşüncelerinizi ifade etmek mi istiyorsunuz? Eğer kişi tamamen savunmada veya inatçı bir tavır içindeyse, çabalar büyük ihtimalle verimsiz olabilir.
Empati: Kişinin neden sorunu kabul etmediğini anlamaya çalışmak önemlidir. Farklı bir bakış açısına sahiptir. Savunma mekanizması devreye girmiştir. Bilgi ve bilinç eksikliği vardır. Belki de sorun olarak ileri sürülen mesele onun menfaatini desteklemektedir.
Diyalogda yapıcı olmak: Saldırgan veya suçlayıcı bir dil kullanmak yerine, "Ben" diliyle duygularınızı ifade etmek önemlidir.
Sınırlarınız: Eğer bu kişiyle konuşmak size sürekli zarar veriyor ya da kendinizi yıpranmış hissediyorsanız, konuşmayı sınırlandırmayı ya da tamamen sonlandırmayı düşünebilirsiniz. Var olmak için kendinizi korumak da önemlidir.
Bazı sorunların karmaşık yapıda olduğunu ve daha uzun süreli çabalar gerektirdiğini de dikkate almak zorundayız. Belki de iyiler en az kötüler kadar dirençli olmalı.
Sonuç olarak, sorunları kabul etmeyenlerle konuşmak yorucu oluyorsa veya bir yere varmayacağınıza inanmıyorsanız, mesafe koymak daha iyi bir seçenek olabilir. Ama çözüm arıyorsanız ve iki taraf da açık fikirliyse, sabırlı ve nazik bir diyalog işe yarayabilir.
Siz bu durumda nasıl bir yol izlemek istiyorsunuz? Bu da sizin sorunları çözmedeki dayanıklılığınıza, sabrınıza azminize bağlı…
Son söz: Sorunun çözümü varlığını kabulle başlar.
YORUMLAR