Bir gün gideceğiz bu hayattan.
Ne zaman, nasıl, nerede… Bilinmez.
Belki bir sabah güneş doğmadan,
Belki bir akşam yatsı ezanı okunurken…
Ve o gün geldiğinde, arkamızdan kapanacak bir kapı, sessizce.
Ne bir alkış, ne de bir uğurlama beklenir.
Sadece “Nasıl yaşadı?” sorusu yankılanır kalplerde.
Geride ne mi kalır?
Bir mezar taşı… Belki bir isim…
Ama asıl kalan;
Kimin yüreğine dokundun?
Kime derman oldun?
Hangi yetimin başını okşadın, hangi gözyaşını sildin?
Çünkü insan, arkasında bıraktığı dua kadar yaşar.
Kimi ardından gıyabında rahmet okur,
Kimi de içinden susarak, “Beter olsun” der.
Ve işte o an anlarsın, hayat sadece nefes alıp vermek değilmiş.
Hayat, başka bir kalpte yer etmektir.
Bu dünyada başın ak olsa ne fayda,
Kalbin kara kaldıysa…
İnsanlar seni “iyi giyinirdi” diye mi anlasın,
Yoksa “iyi adamdı, gönlü zengindi” diye mi?
Çünkü iyilik unutulmaz.
Unutulsa bile, göğe yazılır.
Ve unutma…
Birinin duasında gizlidir belki de kurtuluşun.
Sen bilmeden ettiğin bir iyilik,
Rabbin katında açar sana sonsuzluk kapısını.
Dünya malı…
Bir gün başına yastık, bir gün tabut olur.
Ama bıraktığın bir tebessüm,
Büyür…
Bir çocuğun yüreğinde çiçek açar.
Bir garibin sofrasında ekmek olur.
O yüzden, bir gün ansızın gidecekmişiz gibi yaşamalı…
Kimsenin ahıyla değil, dualarıyla uğurlanmalı…
Çünkü sonunda hepimiz aynı toprağa karışacağız.
Farkımız, ne kadar iz bıraktığımızda saklı olacak.
YORUMLAR