Mustafa ALTINSOY

Mustafa ALTINSOY


MEB'den Emekli oldum ama eğitimden emekli olmadım

25 Şubat 2025 - 21:04

Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesinden 1987’de mezun oldum. 1989’da Ankara’da öğretmenliğe başladım. Görev yerimi evimin ve çok sayıda sosyal faaliyetlerimizin olduğu Erzurum’a aldırmak istedim, ancak olmadı. Dört ay sonra askere gittim. Askerlik dönüşünde ise istifa ettim. 1992 yılında tekrar öğretmenlik sınavına girerek Konya’ya atandım. Bu kez Erzurum’da İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünde yüksek lisans yaptığım için Konya’daki göreve başlamadan Erzurum için yeni kararname düzenlendi. Ancak dönemin İl Millî Eğitim Müdürü Fevzi BUDAK, Erzurum’da tekstil bölümü olmadığı gerekçesiyle kararnamemi geri çevirdi. Birkaç defa “Yüksek lisans mazerettir, görev verin.” denilerek Ankara’dan talimat gönderilse de Fevzi BUDAK her seferinde kabul etmedi. Bunun üzerine Bakanlık tarafından, nokta tayini ile Halk Eğitimi Merkezinde görevlendirildim. İki ay sonra da Erzurum Kız Meslek Lisesinde tekstil dersleri olduğu anlaşılınca oraya verildim. Bu okulda on üç sene tekstil ve girişimcilik derslerine girdim.

Erzurum Kız Meslek Lisesinin o zamanki müdiresi Belkıs KAÇTIOĞLU’nun odasına ilk gittiğimde kendisi bir hanımefendi ile konuşuyordu. Ben, acemilik ederek hemen söze girdim. “Efendim, benim tayinim bu okula çıktı. Üniversitede yüksek lisans yapıyorum. Dışarıda da ticari işlerim var. Stajyerliğim kalktıktan sonra ayrılmayı düşünüyorum. Ders programımın buna göre yapılmasını istiyorum.” diyerek üst perdeden konuşmaya başladım.

Daha sonra kendisinden çok şey öğrenmiş olduğum Belkıs Hanım, beni sakince dinledi. Yanındaki hanımefendiyi gönderdikten sonra bana dönüp “Mustafa Bey, hoş geldiniz. Hayırlı olsun. Şimdi bu öğretmenimiz öğretmenler odasında ‘Stajyer bir öğretmen gelmiş, Müdire Hanım’la pazarlık yapıyor.’ der.” diyerek bana bir ayar çekti. Sonra da “Mustafa Bey, bu işler böyle başlar da bir daha bırakamazsınız.” dedi. Öyle de oldu. Bir sene sonra ayrılmayı düşündüğüm Millî Eğitim’deki öğretmenlik ve idarecilik serüvenim tam otuz beş sene sürdü.

Bu süre içinde Erzurum Kız Meslek Lisesinde on üç, İstanbul Üsküdar’da beş sene öğretmenlik yaptım. Özellikle Erzurum’da ticaretle uğraştığım için idareci olmaya hiç niyetlenmedim. Ancak 2009 yılında Dr. Muammer YILDIZ’ın İstanbul İl Millî Eğitim Müdürlüğü’ne atanmasından sonra birçok ara kademede görev yapmadan Muammer Bey’in takdiri ve Valilik Oluru ile İl Millî Eğitim Müdür Yardımcısı olarak göreve başladım.

Ara kademelerde görev yapmadan böyle bir göreve başlamam belki garip gelebilir. Fakat Muammer YILDIZ Bey geçmişte benim özel yurt ve özel okul açıp işlettiğimi, ticaretle uğraştığımı, vakıf müdürlüğü yaptığımı ve pek çok çalışmamı yakından bildiği için ‘önce refik sonra tarik’ (önce arkadaş sonra yol) düsturuyla kendisine güveneceği bir refik olarak beni seçmiş, verilen görevlerin üstesinden geleceğime inanarak Valilik Oluru ile yanına almıştı.

Üç yıl kaldığım İstanbul İl Millî Eğitim Müdür Yardımcılığında hem Muammer Bey’in her konuda danışmanı oldum hem de özel okullar ve dershaneler bölümlerin iş ve işlemlerini yürüttüm. Bu süre; Millî Eğitim bürokrasisindeki bazı iş ve işlemleri, devletin işleyişini görme ve tanıma açısından çok güzel tecrübelerle dolu yıllar oldu. Ayrıca İstanbul bürokrasisi ile beraber, yürüttüğüm bölüm nedeniyle İstanbul’daki tüm özel okulları daha yakından tanıma fırsatım oldu.

İstanbul İl Millî Eğitim Müdürlüğünde göreve başladığım 2009 yılında Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU’ydu. Göreve gelmeden önce Millî Eğitim’le tek irtibatının kendi ifadesiyle “Çocuklarının velisi olmaktan ibaret olduğunu” söyleyen Nimet Hanım; işi, bürokratlara ve bazı imtiyazlı gruplara havale etmişti. 2011 yılında Ömer DİNÇER, Çalışma Bakanlığı’ndan Millî Eğitim Bakanlığına geçince geçmişte devletin yapılandırılmasıyla ilgili devrim niteliğinde birçok değişime imza attığını bilen herkes onun Millî Eğitim Bakanlığında da yeni yapılandırmalara gireceğini biliyordu. O nedenle herkes tedbirli davranmaya başladı. Millî Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER ilk iş olarak birçok bürokratı ve 81 il müdürünün 60’tan fazlasını değiştirdi. Ben de Manisa İl Millî Eğitim Müdürlüğüne görevlendirildim. Ömer DİNÇER; siyasiler ile sendikaların isteklerine mesafeli durması ve FETÖ’cülerin sürekli altını oyması nedeniyle Bakanlıkta ancak 17 ay kalabildi.

Bu arada Manisa’da üç yıl görev yaptım. Diğer illerdeki müdürlere kadro verildiği halde benim kadrom bir türlü verilmedi. Ben de Haziran 2015 seçimlerinde Erzurum’dan milletvekili adayı olabilmek için 10 Şubat 2015 tarihinde istifa ettim. Bana üç yıl boyunca kadro verilmezken (ne hikmetse) benden sonraki İl Millî Eğitim Müdürüne kısa süre içinde kadro verilmesi ayrıca manidardı.

2015 yılı Ağustos ayında, TBMM Başkanı İsmet YILMAZ’ın isteği doğrultusunda Sivas İl Millî Eğitim Müdürlüğü’ne atamam yapıldı.15 Eylül’de başladığım buradaki görev sürem ise yaklaşık üç yıl sürdü. Sivas’ta da Başbakan değişikliği ve 15 Temmuz sürecinden dolayı ancak 2016 yılının EKİM ayında asaleten kadro alabildim. Kadroda asaleten çalışmakla vekâleten çalışmak arasında hem etrafınızdakilerin algısı hem de özlük hakları açısından çok fark olduğunu bürokrasiyle ilgili olanlar iyi bilirler.

2016 yılı Haziran ayında İsmet YILMAZ, Millî Eğitim Bakanı oldu. Bu arada Sivas’ta da çok güzel tecrübe ve birikimler edindim. 2018 yılı Haziran ayında yine İsmet YILMAZ’ın talimatıyla olduğu söylenen, ancak arka planda başka işlerin döndüğünü çok sonradan öğrendiğim bir oldubitti ile Adana İl Millî Eğitim Müdürlüğüne görevlendirildim. Adana siyasetinin bu atamadan habersiz olduğunu tahmin ediyorum. Yeni MEB Bakanının Ziya SELÇUK olmasından sonra MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürü, benim yerime çok yakın bir hemşehrisini getirmek istediğinden Adana’da sadece dört ay kalabildim. Yerime gelen arkadaşın uygulamalarıyla Adana’da yaşanan süreci ve Adana’dan nasıl ayrıldığını takip edenler bilirler.

Görevim süresince kendilerinden çok şey öğrendiğim, istifade ettiğim değerli devlet adamları, bakanlar, milletvekilleri, valiler, genel müdürler, kaymakamlar, kurum müdürleri ile çalıştım. Bunun yanında altındaki koltuğu alındığında, başındaki “Sayın” ismini hak etmeyecek ama kendini önemli göstermeye çalışan insanları tanımanın da üzüntüsünü yaşadım.

Eğitim camiasında ve dünyada hoş bir sada bırakmak için gayret ettim. Hiç kimseye kasten, özellikle bilerek yanlış yapmamaya çalıştım. Ancak görev yaptığım süre içinde mutlaka siyasilerin, sendikaların ya da amirlerin yönlendirmesiyle yapmak zorunda kaldığım hatalar olmuştur. Hakkı geçenlerden helallik diliyorum. Kamuda çalışanlar görev yaptığı esnada anlaşılmasa bile sonraki zamanlarda daha iyi anlaşılabilmektedir.

Başta söylediğim gibi MEB’den Emekli oldum ama eğitimden emekli olmadım. Aktif görevden uzak kaldığım sürenin son üç yılında sorumluluk hissederek eğitim ve kültürle ilgili düşüncelerimi yazıya döküp kamuoyuyla paylaştım. Bu yazılarımın eğitim ağırlıklı olanlarını ,dostlarımın da destekleriyle, iki kapak arasına toplayarak “Nasıl Bir Eğitim?” ismiyle kitap haline getirdim Elhamdülillah. Şimdi ise İstanbul’da Özel Derya Öncü Eğitim Kurumlarında ideallerimiz doğrultusunda yeni nesilleri yetiştirmeye gayret edeceğim.

Selam ve dua ile…

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum