Özel okulların fonksiyonları, misyonları, sorunları ve öneriler üzerine geçtiğimiz yıl nisan ve mayıs aylarında üç makale kaleme alarak özel okulların sorunlarını dile getirmiştim. Özel Okullar – Maarifin Sesi
14-15 Aralık’ta (2024) Kocaeli ilinde Özel Öğretim Kurumları Birliği Derneği (ÖZKURBİR) tarafından düzenlenen ve teması “Kurumlarımızın Bugünü ve Geleceği” olan 3. Geleneksel Eğitim Sempozyumuna katıldım. Orada dünyada ve Türkiye’de özel öğretim, zihin, zemin, zaman ekseninde kurumlarımız, yapay zekâ uygulamaları, özel öğretim kurumlarında SGK, İŞKUR, yatırım teşvikleri, sürdürülebilirlik stratejileri, mali ve hukuki uygulamalar gibi konularda verilen seminerleri ilgiyle izledim. Program boyunca özel sektör yetkililerinin bu konuda ne kadar dertli olduklarını fark ettim, eğitimle ilgili umut vadeden konuşma ve heyecanlarına ortak oldum.
Türkiye’nin dört bir yanından eğitimcilerin katıldığı sempozyuma Millî Eğitim eski bakanlarından Prof. Dr. Ömer Dinçer, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Fethullah Güner, Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Baran, TÖDER Başkanı İbrahim Taşel, çeşitli STK başkanları, bakanlık yetkilileri, sektör temsilcileri, akademisyenler, eğitimciler, alan uzmanları, özel öğretim kurumlarının kurucu ve yöneticileri katıldı.
ÖZKUR-BİR Başkanı Enis Şener açılış konuşmasında “Kamu kurumundaki okullara göre iki kat personel çalıştırıyoruz. Ayrıca okulların maliyetleri %650 arttığı hâlde ancak %400 oranında bunu müşterilerimize, velilerimize yansıtabildik. Türkiye’de 12.500’ü özel okul olmak üzere toplam 35.000 özel öğretim kurumu var.” sözleriyle özel okullar için ayrı bir özel okullar yönetmeliği yapılmasının gerekliliğini vurguladı.
TÖDER başkanı İbrahim Taşel; “Özel öğretim kurumlarına yedi ayrı devlet kurumu tarafından denetleniyor; çalışanlarımız işçi mi memur mu, belli değil.” diyerek özel okul sektöründe alınması gereken tedbirleri sıraladı.
Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Fethullah Güner; öğrencilerin zihinsel, duygusal, fiziksel, sosyal ve manevi boyutlarıyla bütünsel bir yaklaşımla ele alınarak hedefi ‘yetkin ve erdemli insan’ yetiştirmek olan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile değerler eğitimi temelinde öğrencilere bütüncül bir vizyon kazandırılacağını vurguladı. “Bu bağlamada özel okullar tarafından MEB’in yayınladığı ders kitaplarını okutma zorunluluğunu getiriyoruz.” dedi. Ayrıca 2014’te 450.000 olan özel okullardaki öğrenci sayısının 2024’te 1 milyon 500 bine ulaştığını belirtti.
Sempozyumda çok kıymetli konuşmacıları dinledim, notlar aldım. Ancak bunların başında “MEB’de Türkiye tarihinde Hasan Ali Yücel’den sonra -AK Parti dâhil- şimdiye kadar köklü değişiklik olmadı. Ben biraz uğraştım ama ne kadar başardım onuda sizler gördünüz.” diyen eski Millî Eğitim Bakanımız Ömer Dinçer’in konuşması bir manifesto gibiydi. İşte o konuşmadan bazı pasajlar;
• Eğitim, bizde ideolojilerin çatışma alanı oldu. 70 yıldır sürdürülen sığ inatlaşmaların terk edilmesiyle sorunlarımızı çözebiliriz.
• İnsanlara haklarını verip güvenliklerini sağlarsak daha huzurlu bir toplum oluruz.
• Zihniyet değişmedikçe müfredat bir şeyi değiştiremez. Müfredat, öğretmen ve öğrenciye inisiyatif bırakmıyor, öğretmene güvenmiyor.
• Sadece müfredata odaklanan bir eğitim sisteminde öğretmene ve öğrenciye yer yoktur.
• Öğretmenler bilgi dağıtan şebeke merkezi olmamalı. Özgün şeyler söylemeli.
• Okullarımıza ideolojik amaçlı çok ders koyuyoruz.
• Allah insanları tek tip yaratmamış, tek tipçiliğezorlamamış. Bize ne oluyor da herkesi tek tip yapmaya çalışıyoruz.
• Dindar kesim geleceğe hiç bakmıyor, hepsi geçmişten bahsediyor. Asrısaadet dönemine dönersek her şey iyi olacakmış gibi servis yapılıyor.
• Eğitimde sıra dışı insanlara yönelik pozitif ayrımcılık yapmamız gerekiyor.
Özel Eğitim Kurumları Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Baran: “Şimdi veliler çocuklarını bize farklı istekler; değerler eğitimi, müzik sanat kursları için getirecekler. Biz bunu karşılamazsak veliler dışarıya daha fazla para ödeyerek alacaklar. Sadece sınav merkezli eğitim yaparsak, farklı yaklaşımlar getirmezsek alanımızda daralma olabilir. Özel okul oranı %18 öğrenci oranı %9 civarında. Özel okul kontenjanları doluluk oranı %50. Hâlâ da dersliklerimizin yarısı boş.” diyerek görüşlerini belirtti.
“Zihin-Zaman Ekseninde Kurumlarımız” başlığındaBursa Yedirenkli Çınar okulları kurucusu İsmail Güler; “Eğitim bir inşaat projesidir doğrudan insanı, dolaylı olarak hayatı inşa eder. Eğitimde model şahsiyetler çok önemlidir. Öğretmenler de model şahsiyetler olmalıdır.” diyerek model şahsiyetlerimizi tanıtmanın gerekliliğini vurguladı.
“Yapay Zekâ” üzerine konuşan Serkan Kal; “Sınıf yönetiminde bir problem varsa büyük ihtimalle farklılaştırılmamış ders modelleri ile ders anlatılıyordur. Bu nedenle yapay zekâ ile ders planı zenginleştirme, soru çözme, benzer soru yazma, puantaj oluşturma, rapor oluşturma, sınav sonuçlarını değerlendirme ve analitik değerlendirme tespit yapılabilir. Hikâye yazdırabilir. Prompter hazırlama, görsel video oluşturma, şarkı, oyun hazırlama, ders planı hazırlama yapılabilir.”sözleriyle düşüncelerini ifade etti.
“Özel Öğretim Kurumları Sürdürülebilirlik Stratejisi” üzerinde duran Asfa Eğitim kurumları kurucusu Olcay Topraklı; “Her okulun kendi sosyoloji tabanı farklı olabilir. Bu nedenle her okulun kendine ait bir stratejisi olmalı” vurgusuyla farkındalık üzerinde durarak “Özel okullar olarak nereye gidiyoruz gelecekte ne olur ne olabilir?” sorusuna cevaplar aramaya çalıştı.
• Bizler özgürce düşünebilen son insan nesliyiz. İnsani özellikler makinalara verilirken makinaların özellikleri insanlara veriliyor.
• İnsan gelişimine önem veren eğitim sistemi anlayışı çalışmalardan vazgeçilmiş. Çocuklarımızı büyütürken, beşeri hasletlerle buluşturacak bir eğitim sistemi oluşturmalıyız.
• Mevzu çocukların nitelikli eğitim almasıysa eğer, eğitimle ilgili “yeni şeyler düşünmekten” ziyade “doğru dürüst” düşünmeye odaklanmalıyız.
• Küçük, ilkokul yaşındaki çocuklara üniversite çağındaymış gibi yoğun bir eğitim vermekten vazgeçmemiz gerekiyor.
• Eğitim, uluslararası bir sıralama oyunu değildir.
• Öğretmenlerin istediği bir okul olmazsak velilerin istediği bir okul da olamayız.
Yeni kayıt döneminin yaklaştığı bu günlerde sosyal medya gündeminde sadece para, pul mevzularıyla ilişkilendirilen özel okulların aslında eğitim için ne kadar büyük bir çaba sarf ettiğini anlıyoruz. Özel okulların çoğu kâr etmeyi falan unutmuş durumda. Sadece zarar etmeden çarkı döndürmeye çalışıyorlar.
Güçlü ve köklü olan birkaç tane özel okul dışında birçok özel maddi problemlerini aşmaya çalışıyor. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil. Birçok özel okul ya başladığı işi bırakmak istemediği için ya da idealleri uğruna mücadelesini sürdürüyor.
Sonuç olarak; Türkiye’de özel okulculuk veliden parası alınarak verilen eğitim hizmetidir. Özel okullar; kira, öğretmen gideri, vergi ve benzeri her şeyini kendi karşılayan kurumlardır. Bu nedenle sosyal medyada “özel okullar keyiflerine göre hareket ediyorlar, çok para kazanıyorlar, para kırıyorlar” şeklinde yazılıp çizilenlere, manipülasyonlara inanmamak gerekiyor. Çocuklarımızı emanet ettiğimiz bu kurumları yıpratmaya çalışmak kimseye bir fayda sağlamaz.
Mustafa ALTINSOY
05 Ocak 2025
YORUMLAR