İSLAM’IN BAZI ÖZELLİKLERİ
Bir fikrin, bir inancın hayata geçmesi, yaşanılan hayat haline gelmesi için, önce o fikrin, o inancın bilinmesi, anlaşılması, ilmî yapılması sonra da o inanca inanılması gerekir.
İnanılan fikrin de talim ve terbiyeden geçmiş bir kadro vasıtasıyla halka mal edilmesi gerekir. Çünkü bir fikir bilinir, inanılır, bilen ve inanan kişi de öğretim ve eğitimden geçirilirse o fikir ve o inanç sahibi hayata aksettirir.
Öyleyse önce İslam’ın özellikleri nelerdir onları bilmek gerekir.
İslam’ın Bazı Özellikleri
1. İslam’ın ana kaynağı beşerî değil ilahîdir. Yani İslam vahye dayalıdır. Değişmeyen, eskimeyen, pörsümeyen, değişmeye ihtiyaç duyulmayan vahye dayanmıştır. Hem de Allah celle celâlüh tarafından korunmaktadır. Ancak İslam, şartlar değişince hükümlerin değişmesini sağlayacak ictihad kurumunu getirmiştir.
2. İslam, yeni bir tevhide, yeni bir ilaha çağırmamaktadır. Bütün peygamberlerin tebliğ ve tatbik ettiği “Lâ ilâhe illallâh” tevhid çizgisine çağırmaktadır.
3. En üstün ilim, en üstün ahlak, en üstün devlet adamlığı kazandırılmış olan Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in rehberliği etrafında toplanmaya davet eder.
4. Bütün zamanlara ve bütün insanlara, ihtiyaçlarını tam karşılayacak şekilde, yaratılışlarına uygun olarak kâinatı ve insanı yaratan Allah Teâlâ tarafından tanzim edilmiş ve Allah’ın özel öğretip eğittiği ve masum/korunmuş kıldığı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile kıyamete kadar gelecek en alt ve en üst derecedeki mü’minlere örnek olacak şekilde ortaya konulmuştur.
5. İslam, insana insan olarak değer vermiş, ırk, renk, dil ve servet farkı gözetmeksizin üstünlüğün ancak iman, takva ve güzel ahlak bakımından kim daha ileride ise o kimsenin üstün olabileceğini ortaya koymuştur.
6. İslam hem beden hem ruh temizliğine önem vermiştir.
7. İslam, ilim öğrenmeyi kadın-erkek her mü’mine farz kılmış; rızık için çalışıp kazanmayı da ibadet saymış, dünya ve ahiret arasında bir denge kurarak her ikisi için de çalışmayı emretmiştir.
8. İslam’a davet metodunda zorlama, baskı, korkutma ve işkence yoktur. İnsanların sevgi ve ikna yoluyla İslam’a gönül vermesi asıldır.
9. İslam, marufun (İslam’ın ve aklın iyi gördüğü şeylerin) emredilmesini, münkerin (İslam’ın ve aklın kötü gördüğü şeylerin) yasaklanmasını emretmiştir.
10. İslam, kendi aleyhimize de olsa bile doğruluktan ayrılmamayı istemiştir. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kızı Hz. Fâtıma radıyallahu anhâ bile suç işlese cezalandıracağını, Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh ise ilk halife seçildiğinde “zayıf bile olsa haklı olan benim yanımda kuvvetli, kuvvetli bile olsa haksız olan benim yanımda zayıftır” anlayışını ilan etmiştir.
11. İslam, bütün mü’minleri kardeş ilan etmiştir.
İslam’ın asıl kaynağı, müsbit delili yani hüküm koyucu olan iki delil, Kur’ân-ı Kerîm ve Hadîs-i Şerîf’lerdir.
Mü’min olarak Kur’ân-ı Kerîm’i tanımamız, bize ve bütün insanlığa olan mesajını anlamamız ve kavramamız gerekir. Kur’ân-ı Kerîm’i, Kur’ân-ı Kerîm’le, Hadîs-i Şerîf’lerle ve Arabın edebiyatı ile tanımamız gerekir.
Kur’ân-ı Kerîm’i, Hadîs-i Şerîf’lerin açıklamasını Kur’ân-ı Kerîm tayin etmiştir. (Nahl, 16/44)
Evet, Kur’ân-ı Kerîm, Kur’ân’ın ifadesiyle “Bu kitap hiçbir bakımdan içinde şüphe olmayan bir kitaptır.” (Bakara, 2/2) Fazlalık, noksanlık, tutarsızlık, belli bir zamana ait başka zamanlara ait değildir gibi şüphenin olmadığı kitaptır.
“Bu Kur’ân, muhakkak (insanları her konuda en sağlam olana irşad eder, açıklar.”
(İsrâ sûresi 17/9)
Düşünün ki bu kitabın ilk inen ayeti, ilk emir ilim için “oku” olmuştur.
İslam’a giren ilk dört kişinin erkeklerden Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh, kadınlardan H. Hatice radıyallahu anhâ, çocuklardan Hz. Ali radıyallahu anh, kölelerden Hz. Zeyd radıyallahu anh gibi insanların her çeşidinin İslam’a girmesi, Kur’ân-ı Kerîm’in her çeşit insan aklına, kalbine çare olabildiğini gösterir.
“Biz bu Kitab’ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.”
(Nahl sûresi 16/64)
Kur’ân-ı Kerîm yalnız bir itikad, ibadet ve ahlak kitabı değil hem inanç ve ibadet hem ahlak hem de insanlar arası münasebetleri düzenleyen, fert ve toplum hayatını düzenleyici hükümleri kapsayan bir kitaptır.
İslam’ın asıl kaynağı, müsbit delili yani hüküm koyucu olan iki delil, Kur’ân-ı Kerîm ve Hadîs-i Şerîf’lerdir.
Mü’min olarak Kur’ân-ı Kerîm’i tanımamız, bize ve bütün insanlığa olan mesajını anlamamız ve kavramamız gerekir. Kur’ân-ı Kerîm’i, Kur’ân-ı Kerîm’le, Hadîs-i Şerîf’lerle ve Arabın edebiyatı ile tanımamız gerekir.
Kur’ân-ı Kerîm’i, Hadîs-i Şerîf’lerin açıklamasını Kur’ân-ı Kerîm tayin etmiştir. (Nahl, 16/44)
Evet, Kur’ân-ı Kerîm, Kur’ân’ın ifadesiyle “Bu kitap hiçbir bakımdan içinde şüphe olmayan bir kitaptır.” (Bakara, 2/2) Fazlalık, noksanlık, tutarsızlık, belli bir zamana ait başka zamanlara ait değildir gibi şüphenin olmadığı kitaptır.
“Bu Kur’ân, muhakkak (insanları her konuda en sağlam olana irşad eder, açıklar.”
(İsrâ sûresi 17/9)
Düşünün ki bu kitabın ilk inen ayeti, ilk emir ilim için “oku” olmuştur.
İslam’a giren ilk dört kişinin erkeklerden Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh, kadınlardan Hz. Hatice radıyallahu anhâ, çocuklardan Hz. Ali radıyallahu anh, kölelerden Hz. Zeyd radıyallahu anh gibi insanların her çeşidinin İslam’a girmesi, Kur’ân-ı Kerîm’in her çeşit insan aklına, kalbine çare olabildiğini gösterir.
“Biz bu Kitab’ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.”
(Nahl sûresi 16/64)
Kur’ân-ı Kerîm yalnız bir itikad, ibadet ve ahlak kitabı değil hem inanç ve ibadet hem ahlak hem de insanlar arası münasebetleri düzenleyen, fert ve toplum hayatını düzenleyici hükümleri kapsayan
Kur’ân-ı Kerîm’in getirdiği hükümler üç çeşittir:1) İnanç hükümleri, 2) Ahlakî hükümler, 3) Amelî hükümler.
a) İnanç Hükümleri
İnanç hükümleri “Âmentü”de belirtilen ve mükellefin inanması ile ilgili olan hükümlerdir ki bütün sistemin temelini yani dinin aslını, prensibini, metodunu, oluşturur. Çünkü amele yön veren imandır; iktisâdî, siyâsî ve sosyal hayatın temeli imandır.
b) Ahlâkî Hükümler
Ahlâkî hükümler, imanın güçlenmesine, ihlas, takva ve fazilet sahibi olmasına, beşerî münasebetlerinde en güzel davranışları kazanmasına yönelik hükümlerdir. Peygamberlerin ibretlerle dolu kıssaları, özendirme veya sakındırma anlamı taşıyan âyetler bu gruba girer.
c) Amelî Hükümler
Amelî hükümler, mükellefin ibadet, söz, fiil ve akitler gibi insânî ilişkilerini ve tüm toplum hayatını düzenleyen pratiğe yönelik hükümlerdir. Fıkıh ve fıkıh usulünün inceleme alanına girenler bu nitelikteki âyetlerdir.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerini de böyle bir tasnife tabi tutmak mümkündür.
Kur’ân-ı Kerîm’deki amelî hükümleri de ikiye ayırarak incelemek mümkündür: 1) İbadetlerle ilgili hükümler, 2) Muamele hükümleri.
a) İbadet hükümleri
Kur’ân-ı Kerîm bütün farzları kısa anlatımla emretmiş, uygulama şeklini ve ayrıntıyı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e bırakmıştır. Namaz, oruç, hac, zekât, adak, yemin gibi ibadetlerin yapılış şekilleri Rasûlullah Efendimiz tarafından bizzat yaşanmış ve ümmetine gösterilmiştir.
Şu hadîs-i şerîfler, ibadetlerdeki uygulamanın Hz. Peygamber’den alınması gerektiğini açıkça ifade eder:
“Ben namazı nasıl kılıyorsam siz de öyle kılın!”
(Buhârî, Ezân, 16.)
“Hac menasikini benden alın, benden gördüğünüz gibi yapın!”
(Müslim, Hac, 310.)
b) Muamele hükümleri
Bunlar İslam hukukunda belirtilmiş olup insanların birbirleriyle, devletle, devletlerin birbirleriyle ilişkilerinde nasıl hareket edileceğini belirten hükümlerdir. Kiralamadan alış-verişe, devlet yönetimine varıncaya kadar bütün amelî hükümler bu kısma girer.
Evet, bu din, mutlak kâmil olan Allah Teâlâ’nın ve kemale erdirilip gönderilen Hz. Peygamber Efendimizin hüküm ve uygulamasıdır.
YORUMLAR