AYTEN DURMUŞ
hertaraf.com
18.08.2023
Dernekler-Vakıflar-Okullar Özelinde
hertaraf.com
18.08.2023
Dernekler-Vakıflar-Okullar Özelinde
EĞİTİMCİLERDE BULUNMASI GEREKLİ NİTELİKLER
Eğitim: En genel anlamda, yetişkinlerin, yetişmekte olan yeni kuşak üzerindeki her çeşit etkisidir. Kişide istendik davranışlar oluşturmaya yönelik süreç olarak tanımlanabilir. Bu süreç ‘okuma, dinleme, araştırma, düşünme, sonuca ulaşma, uygulama’ bölümlerini içinde barındırması gerekli aşamalardan oluşur. Bu aşamalar, genel olarak insanların ‘kendilerine uygun meslek edinmesini sağlama, milli-manevi değer ve erdemleri öğretme, kişilik oluşumunda yardımcı olma’ gibi temel amaçlar doğrultusunda ‘zihinsel, bedensel, bilişsel’ gelişiminde yardımcı olur.
Eğitimin İlkeleri: Eğitim, toplumun milli-manevi değerlerine dayanan temel ilkelere sahip olmalı, bu ilkeler değerler eğitimini kapsamalı ve öncelemelidir. Toplumdaki milli-manevi değerlerin ortaya çıkmış hali olan ahlaki ilke ve ölçüleri kapsamayan bir eğitim, tek kanatlı kuşlar gibi var oluş amacını gerçekleştiremeyen varlıklar ortaya çıkarır. Çünkü bilgi, tecrübe, yetenek gibi tüm kazanımlar ancak güzel ve iyi bir ahlâkla anlam ve değer kazanır. Milli-manevi değerlere dayanmayan, ahlaki ilke ve ölçüleri öğretmeyen eğitim ancak kullanışlı, iyi yetiştirilmiş, satın alınabilir, gösteriş ve hazların tatminini amaçlayan yalnızca lüks bir yaşam isteyen kişiler yetiştirir.
Eğitimci: Eğitim işini üstlenen kişidir. Mehmet Âkif, eğitim-öğretim işini üstlenenlerde bulunması gereken nitelikleri şu dizeleriyle açıklar: ‘Muallimim diyen olmak gerektir imanlı / Edepli sonra liyakatli sonra vicdanlı’. Farabi, eğitimcileri ‘Yöneticiler, anne-babalar ve öğretmenler’ olarak üçe ayırır. Farabi’nin 3’e ayırdığı eğitimcilere 4’üncü olarak gönüllü eğitimcileri de eklemeliyiz. ‘Düşmanlarımız bizim öğretmenlerimiz olamaz.’ (A. Begoviç) ilkesi de ‘dini-ahlaki’ eğitimde benimsenmelidir. Bu yazımızda, günümüz itibariyle toplumsal değerleri sonraki kuşaklara aktarmakta ‘eylem, söz ve yazılarıyla’ görev üstlenen ‘gönüllü ve resmi’ tüm eğitimcilerde bulunması gerekli bazı nitelikler üzerinde durmak istiyoruz.
Eğitimcilerde Bulunması Gerekli Bazı Nitelikler:
Eğitimci, kendi eğitimine önem vermelidir: Bunu sağlamak için kendi eğitimini bir ömür sürdürmesi gerektiğini unutmamalıdır. Başkalarını düzeltmek ve başkalarına ‘doğru, güzel, gerekli, yararlı, iyi’ olanı öğretmek için ayırdığı süreden daha çoğunu, aynı amaç doğrultusunda kendisine ayırmalıdır. ‘Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.’ (A. İzzetbegoviç) sözünü, eğitimci kendisi için iyi anlayıp kavramalıdır. Bu nedenle eğitimci kendi eğitim sürecini ‘Gökyüzünün öğrencisi olmayanlar, bizim öğretmenimiz olmamalılardır.’ şeklinde de formüle etmelidir.
Eğitimci güzel ahlâklı olmalıdır: Eğitimcinin ‘doğru, güzel, gerekli, yararlı, iyi’ olanı öğretebilmesi için ‘yanlış, çirkin, gereksiz-anlamsız, zararlı, kötü’ olanın ne olduğunun da kendisi tarafından iyi bilinmesi gereklidir. Eğitimci bu konularda, kendisinin ve toplumunun geçici ‘beğenilerinden’ kesinlikle uzak durarak evrensel ilkeler çerçevesinde davranmalıdır. En temel ilke ise yaratan bir Allah’ın varlığı ve diriliş günü inancıdır. ‘Allah’a inanmadan ahlâklı bir hayatın gelişmesi mümkün değildir.’ (E. Kant) ‘Ahlâkın birinci temeli, yaratıcı Allah’a inanmak, ikincisi de içtimai faziletleri yapmaya çalışmaktır.’ (Voltaire)
Eğitimci, sözlerinin davranışlarıyla uyumuna önem vermelidir: Bunun için dürüst ve güven veren, sözlerini tutan, haksızlıklardan uzak duran bir kişi olmalıdır. Toplum tarafından ‘Bu hocanın/öğretmenin/kişinin dediği de yapılır yapığı da’ denilebilecek bir kişiliğe sahip olmalıdır. Çünkü eğitimcinin öğrettikleri ancak davranışlarıyla birlikte insanlar üzerinde umulan etkiyi gösterecektir. Toplum üzerinde yeterli etkisi olmayan ‘bilgili’ kişilerin etkisizliği üzerinde bu anlamda da durulmalıdır. Tabii tersi üzerinde de…
Eğitimci örnek olduğunu, alındığını unutmamalıdır: Örneklik, eğitimin en önemli yanıdır. Günümüz insanı, yaşamın her alanında, örneksizliğin sıkıntısını yaşamaktadır. En iyimiz yaşanan veya karşılaşılan sorunlarda ve konularda ‘Ne yapmalıyız?’ sorusuna yanıt verse de ‘Nasıl yapmalıyız?’, ‘Nereden başlamalıyız?’ sorularına yeterli yanıt verememektedir. Bunlara ek olarak ‘Kim yapmalıdır?’ sorusu da çoğu kere karşılıksız kalan bir soru olmaktadır. ‘Biri bunu yapmalı ama kim?’, ‘Bunlar yapılmalı ama kim yapacak?’ yaklaşımı ailevi, ilmi, fikri, siyası, toplumsal alanda egemen olan yaklaşımdır. İşte ‘Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’ (Ziya Paşa) dizesi bu yanlışa bir karşı çıkıştır. Çünkü tüm değer ve erdemler, anlatılan değil yaşanarak örneklenen durumlardır. Bu nedenle gerçek bir eğitimci, örnek alınacak tavır ve davranışların da sahibi olmalıdır.
Eğitimci yumuşak huylu, merhametli, şefkatli olmalıdır: Başka türlü olduğunda eğitim çalışmaları amacına ulaşamaz. Çünkü insanlar, sert ve katı kalpli kişilerin çevresinde bulunmak istemezler. Bu da eğitimci ile diğer kişilerin arasını uzaklaştırır. Başka kişilerle doğru bir iletişimin başlangıcı için eğitimci tatlı dilli, güler yüzlü olmalıdır. Büyük ilimler ve derin fikirler ciddiyet isterse de ciddiyet asla suratsızlık değildir. Hiç kimse, somurtkan ve suratsız kimselerle birlikte olmak istemez. Gönüllü eğitimcilerin en başarılı olanları, insanları anlayan, onların dertleriyle dertlenen, tatlı dilli, güler yüzlü olanlardır. Bireysel ilişkiler söz konusu olduğunda, eğitimcinin bilgi düzeyi her zaman bu niteliğinden sonra değerlendirilen bir özellik olmuştur.
Eğitimci alçak gönüllü ve içten olmalıdır: İçtenlik aynı zamanda doğallık demektir. Gurur, kibir, ‘Ben herkesten daha bir başkayım’ anlayışı, kişiler arasında uzaklığa neden olur, etkileşimi azaltır. Eğitimci, bu yanlıştan uzak durmalı, toplumun değişik kesimleriyle iç içe olmaya önem vermelidir. Bu birlikteliklerinde eğitimci, kendisine, ‘yaşamı, giyimi ve davranışları’ ile toplumuyla aynı olduğu için tanımayanların ‘Muhammed hanginiz?’ dedikleri bir elçiyi örnek almalı, kendini beğenmişlikten uzak durmalıdır.
Eğitimci, hoşgörülü, bağışlayıcı, anlayışlı olmalıdır: Üstlendiği sorumluluk ve omuzlandığı konumu gereği eğitimci; hoşgörülü, bağışlayıcı, anlayışlı olmaya önem vermelidir. Çünkü bir Yaratıcıya inanan ve tüm varlığın bir amaç doğrultusunda o Yaratıcı tarafından yaratıldığını bilen kişi, hoşgörülü, bağışlayıcı, anlayışlı olur. Bu niteliklere sahip olmak, esasında her kişinin karşısındakinden önce kendisine yaptığı bir iyiliktir. Bunun bilincinde olan kişi bu nitelikleri edinmekte zorlanmayacaktır.
Eğitimci fedakâr olmalıdır: Fedakârlık, kişinin üstlendiği işle ilgili olarak zorunlu olmadığı eylemler yapması, başkasını kendisine öncelemesi demektir. Karşılık beklemeden yapılan işlerin en üst düzeyidir. Bu durumun önemi ‘İnsan iyiliğin kuludur.’ atasözüyle ortaya konulmuştur. İyilik, karşılıksız yapılan yardım, destek vb. işlerdir. Karşılıklı yapılanlar ise iyilik değil bir tür alışveriştir, ticarettir.
Eğitimci karşısındaki kişilere değer vermelidir: İnsan zaten değerli bir varlıktır. Eğitimci, insanlara bunu hissettirerek davranırsa daha başarılı olur. Bu nedenle eğitim sürecinde insanın değerli, güzel, olumlu yanları öncelenmeli, eğitimci muhataplara güzel sözlerle seslenmelidir. Muhataplara değer vermenin bir göstergesi olarak yöneldiği kişileri (miras paylaşmayacağı) ‘kardeşleri’ gibi görmelidir. Ana-baba, öğrenci, komşu, yakın ve uzak çevre, iş arkadaşları ve çocuklarla ilişkisinde ‘kardeşlik’ hukukunu gözetmelidir.
Eğitimci verdiği eğitimin amacını baştan bilmelidir: Başarı, ne olursa olsun amaca ulaşmak, olarak tanımlanır ve öğretilirse bu durumda ‘amaç’ soyut bir put olmuş olur. Bu nedenle eğitimin tüm hedefleri dünyaya yönelik olmamalıdır. Doğrusu eğitimcilerin muhataplarının dünyaya yönelik hedeflerinde dahi ‘ahiret bilinci’ vermek en temel amaç olmalıdır. Bu anlamda eğitimci, muhataplarına umut ve cesaret verici olmalıdır. Kendisinin de karşısındakilerinin de moral ve motivasyonunu yüksek tutmaya önem vermelidir. Kendisi için de karşısındakiler için de ‘Karanlığa küfredeceğine bir ışık da sen yak’ sözünü, kişilik biçimlendiren bir ilke olarak gündemde tutmalıdır. Doğru bir başarı tarifi üzerinde muhakkak durulmalı, insanın her eyleminin karşılığı ‘makam-para’ olarak tanımlanmamalı, Rabbinin hoşnutluğu ve kişinin kendisinden hoşnutluğu önemli bir amaç olarak sürekli tekrarlanmalıdır. Böyle bir eğitimin yaşamın tüm alanlarını kapsaması gerektiğini ayrıca açıklamaya gerek yoktur.
Eğitimci sabırlı, azimli, kararlı olmalıdır: Dünyanın en zor işi insanı eğitmektir. Bu eğitim, günübirlik, birkaç aylık, birkaç yıllık bir iş değildir. Bu nedenle ‘Bir yıl sonrasını düşünen buğday eksin. Otuz yıl sonrasını düşünen fidan diksin. Yüz yıl sonrasını düşünen insan eğitsin.’ denilmiştir. Çünkü iyi ya da kötü her eğitimin etkisi en az üç kuşaktır. Bir kişiyi eğitmenin sonucu, bir aileyi, topluluğu, toplumu, devleti, dünyayı ve sonraki yüzyılları etkileyebilecek sonuçlar ortaya çıkarabilir. İşte bunun için de sabır, azim ve kararlılık gereklidir.
Eğitim her anlamda bir tohum saçmak işidir; meyve ağacı dikenle tahıl ekenin, sebze ekenle aynı anda ürün almak istemesi, varlığın yasasına aykırı olan bir yanlıştır. Ancak hangi tür tohum ekilmiş olursa olsun hepsi için gerekli bir bekleme süresi olduğu da ortadadır. Bu sürede de eğitimciler, muhataplarının akıl-fikir yani beyin ve kalp kapılarını tıklattıkları kadar gönül kapılarını da tıklatmalıdırlar. Çünkü gönül, tohum atılacak yerlerin en verimlisidir. İster doğru tohum için olsun ister yanlış tohum için. Ellerinde doğru tohumlar bulunanların sorumluluğu ise Üstad’ın dediği gibidir: ‘Tohum saç bitmezse toprak utansın!’
YORUMLAR