Ke MA, 1,4 milyar nüfuslu Çin’de dünyaya gelmiş, Türkiye’ye 7.531 km uzaklıkta bir ülkede büyümüştü. Ailesi ona "Ke" adını vermişti, çünkü bu isim "çalışkan" anlamına geliyordu. Soyadı olan "MA" ise bildiğimiz "at" demekti – belki de hızı ve azmi simgeliyordu.
Ke, liseyi bitirdikten sonra üniversite eğitimi için açık öğretime kaydolmuştu. Ancak onun asıl tutkusu ticaretti. Henüz ilk ve ortaöğretim yıllarında ticaretle ilgilenmiş, başarılı iş insanlarıyla tanışarak onların tecrübelerinden faydalanmıştı. Hayali, iyi bir tacir olmaktı.
18 yaşına geldiğinde, ilk iş olarak biriktirdiği parayla Türkçe öğrenmeye başladı. Ardından Türkiye’ye bir gezi düzenledi. Önce Ege’yi, sonra Akdeniz’i gezdi. Yolu Çukurova’ya düştüğünde ise dikkatini bir detay çekti: Şehirdeki inşaatların hemen hepsinde güvenlik fileleri kullanılıyordu.
Bu gözlemi, onun için bir fırsata dönüştü. Hemen inşaat güvenlik malzemelerinin satıldığı yerleri araştırdı, firmalarla görüştü, fiyatları öğrendi. Sonra aynı ürünleri Çin’deki fiyatlarla karşılaştırdığında büyük bir fark olduğunu gördü. Çin’de bu işi yapan tanıdıkları vardı. Türkiye’de kurumsal bir firma bulup onlarla iş birliği yapabilirdi.
Ke, en çok güvendiği firmanın yöneticilerine gitti. "Bu ürünleri Çin’den %60-70 daha ucuza getirebilirim" dedi. Firma sahibi teklifi ilginç bulsa da, bu genç adamın bunu başarabileceğine pek ihtimal vermedi. Ama Ke MA pes etmedi. Çin’e döndü, oradaki üreticilerle görüştü, onları Türkiye pazarına girmeye ikna etti. Ardından Türk firma sahibini Çin’e davet etti. Uçak biletinden otel rezervasyonuna kadar her şeyi ayarladı.
Türk iş insanı Çin’e gidip ürünleri görünce şaşırdı. Gerçekten de kaliteli ve çok daha ucuza üretiliyorlardı. Ke MA’nın vizyonuna güvenerek onunla ortak bir ithalat-ihracat şirketi kurmaya karar verdiler. Kısa sürede resmi işlemleri tamamlayıp ilk siparişleri verdiler.
Sistem basit ama etkiliydi: Önce bankaya ödeme yapılıyor, malzemeler limana ulaştığında gümrük işlemleri hızla tamamlanıyordu. Ürünler, Türkiye’deki inşaat firmalarına uygun fiyatlarla sunulduğu için hızla satılıyordu. Talep arttıkça Çin’den yeni siparişler yağmaya başladı.
Ke MA’nın işleri sadece Çukurova ile sınırlı kalmadı. Türkiye’nin diğer şehirlerine, hatta komşu ülkelere bile satış yapmaya başladılar. Bir turistin gözünden kaçmayan küçük bir detay, büyük bir ticari başarıya dönüşmüştü.
Neden Bizim Gençlerimizde Bu Cesareti Göremiyoruz?*
Ke MA’nın hikâyesini dinlerken en çok dikkatimi çeken şey, onun özgüveni ve girişimcilik ruhuydu. Çin’de doğup büyümüş, karmaşık bir alfabeyle eğitim almış, sonra Türkçe öğrenmiş ve hiç tanımadığı bir ülkede ticarete atılmıştı. Peki, bizim eğitim sistemimiz neden böyle cesur ve vizyoner gençler yetiştiremiyor?
Neden Bizim Gençlerimizde Bu Cesareti Göremiyoruz?*
Ke MA’nın hikâyesini dinlerken en çok dikkatimi çeken şey, onun özgüveni ve girişimcilik ruhuydu. Çin’de doğup büyümüş, karmaşık bir alfabeyle eğitim almış, sonra Türkçe öğrenmiş ve hiç tanımadığı bir ülkede ticarete atılmıştı. Peki, bizim eğitim sistemimiz neden böyle cesur ve vizyoner gençler yetiştiremiyor?
Yıllarca okullarda yabancı dil eğitimi aldık, ama çoğumuz hâlâ basit bir diyaloğu sürdüremiyoruz. Öğrencilerimize ezberletiyoruz, ama "deneme cesareti" kazandıramıyoruz. Ke MA’nın en büyük avantajı, eğitiminin onu "yapabilirsin" diye motive etmesiydi. Bizde ise sistem, çoğu zaman "riske girme, yanlış yapma" korkusu aşılıyor.
Oysa başarılı olmak isteyen herkes, Ke MA gibi adım atmalı. "Yapabileceğimiz şeyleri yapmaya başlarsak, kendimizi hayretler içinde bırakacak sonuçlar alırız." Edison’un bu sözü, eğitim anlayışımızın temel taşı olmalı.
Ne Yapmalıyız?
1. Cesaretlendiren Eğitim: Öğrencilere "deneme-yanılma" hakkı vermeliyiz. Hata yapmanın öğrenmenin bir parçası olduğunu anlatmalıyız.
2. Pratik Beceriler: Sadece teorik bilgi değil, gerçek hayatta işe yarayan yetenekler kazandırmalıyız.
3. Girişimcilik Ruhu: Okullarda girişimcilik eğitimi yaygınlaştırılmalı, gençlere küçük yaşta ticari vizyon kazandırılmalı.
4. Yabancı Dil ve Kültürler: Sadece İngilizce değil, farklı diller ve kültürlerle etkileşim teşvik edilmeli.
Ke MA’nın hikayesi bize şunu gösteriyor: Başarı, cesaretle başlar. Eğer biz de daha fazla başarı hikayesi yazmak istiyorsak, eğitim sistemimizi "yapabilirsin" diyen bir anlayışla yeniden şekillendirmeliyiz.
Unutmayalım: Büyük başarılar, küçük adımlarla başlar.
Metin ÖZEL
Selam ve dua ile...
Selam ve dua ile...
YORUMLAR