Geçtiğimiz yıllarda da yazmıştım sanırım Ak Parti’nin ilk kurulduğu dönemlerde daha önce oy kullanmanın haram olduğunu iddia eden 'radikal Müslümanlar' 28 Şubat zulmünün bitmesi ve bir daha yaşanmaması adına Ak Parti şapkalarıyla miting meydanlarında boy göstermeye başlamıştı.
Sağcısı, solcusu, liberali, Alevisi, Sünnisi Ak Parti hükümetini bir ümit olarak görüyor ve hem vesayetin son bulması adına hem de mutfaktaki yangının söndürülüp ekonominin düzelmesi adına Ak Parti kadrolarını destekliyordu. Az önce saydığım kesimlerin tamamından hatta daha farklı fraksiyonlardan insanı bünyesinde barındırsa da Ak Parti’nin yönetim omurgasını Milli Görüş’ün yenilikçi kanadı, oy alacağı kesimlerin çoğunluğunu da Anadolu’nun dindar insanları oluşturuyordu.
Hal böyle olunca kadrolar da 'dava' şuuru ile oluşturulmaya çalışılıyor araya bazı 'pekmezin tatlı olduğunu gören sinekler' Bağdat’tan gelse de onlar da yokmuş gibi davranılıyordu.
Hâlbuki virüsün bünyeye bir kere girdiğinde bir daha kolay kolay çıkmadığı gibi bu sinekler de pekmezi kirletiyor ve daha kötüsü başka sinekleri de yanında getiriyordu. Bir zaman sonra Ak Parti’nin seçimlerde ortaya koyduğu listeye kimse itimat etmese de Recep Tayyip Erdoğan’ın hatırına partiyi tek başına iktidarda tutmaya devam ediyordu.
Zamanla yola çıkılan insanların neredeyse tamamı yolda bulunanlarla değiştirildi. Kalanlar da zaten milletin pek haz etmediği tiplerdi.
Sorumlu olduğu illerde tek bir seçim bile kazandıramamış ama 'şehrin abisi' konumunda olduğu için bazen tehdit ve baskılarla bazen çeşitli hediyelerle itiraz eden ya da ağzı laf yapanlar susturulmuştu. Onların suskunluğu Ak Parti’ye İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok şehri kaybettirmişti.
Haklarını da yemeyelim; Ak Parti azgın azınlık ve oligarşik bürokrasi ile çarpışa çarpışa iktidarını sürdürüyordu. Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu vizyon o azgınlara ters geliyor ve bazen istifalar, bazen örtülü ve açık ihanetler, bazen parti kapatma girişimleri, kaos söylemleri ve 367 gibi garabetlerle her fırsatta darbe vurmaya hazırlanıyorlardı.
17-25 Aralık Operasyonları, Gezi Provokasyonu, 15 Temmuz hain darbe girişimi bütün bunların bir başka tezahürüydü.
Güçle düşüremeyeceklerini anlayınca iki katına çıkardıkları dua seansları ve algıya yönelik çalışmalarla alaşağı etmek istediler Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti iktidarını. Yine de başaramadılar.
Onlar başaramadı ama millet her defasında daha da uzaklaştı partiden. Milletin asil unsurları uzaklaştıkça da nerede bir ahlaki çöküntü yaşamış, parası olan ama onuru olmayan, ağzı laf yapsa da eli iş tutmayan, rant peşinde koşan varsa çöreklendi partinin üzerine.
Birkaç gün içinde kesinleşecek. Kader seçimi olarak görülen ve Türkiye Yüzyılı vizyonunu geleceğe taşıması düşünülen Milletvekili adayları açıklanacak. Göreceksiniz çoğu yine halktan kopuk, cebini doldurmaktan başka derdi olmayan, Cumhurbaşkanı’na ve Ak Parti’ye hiçbir faydası olmayacak insanlardan doldurulacak.
Nereden mi biliyorum? Geçen akşam iftar sofrasında Adana için kafa yoran, çalışan, bu milletin değerlerine sahip çıkan birkaç kişi ile kendimizce liste çıkaralım dedik. Listeyi de hali hazırda Adana Milletvekili olmak için aday adaylığı başvurusu yapan 128 kişi arasından oluşturalım istedik. Sosyolojik ve demografik gerçeklere uygun bir liste yapalım derken 5 kişiden sonra tıkandık kaldık. Onların da sıralamasını yapamadık. Yaklaşık bir saat boyunca 15 kişilik listeyi yapamayınca; "Allah! Recep Tayyip Erdoğan’ın yardımcısı olsun" diyerek kapattık konuyu.
Gelinen noktada çok fazla sayıda küskün var. Onların yeniden partiye kazandırılması gerekiyor. Bunun ötesinde seçimlerde oy isteyecek adamların ne kadar parası olduğuna değil, toplumda ne kadar karşılığı olduğuna, Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesine çıkması noktasında nasıl bir katkı koyabileceğine bakmak gerekir.
Oysa duyuyoruz; Ak Parti’deki bazı makam sahipleri, belediye başkanları, meclis üyeleri, parti yöneticileri şimdiden ön almaya, algı yönetmeye ve başka adaylara haber göndererek; "Boşuna uğraşmasın. Onu listeye almazlar" diyerek kendine yakın isimlere alan açmanın beyhude gayreti içindeler.
Açıkçası muhafazakâr camianın Cumhur İttifakı’ndan (diğer üyelerin edilgen tutumlarından ya da henüz ittifaka yeni katılmış olmalarından dolayı hadi daha açık yazalım; Ak Parti’den) en büyük beklentisi samimi, derdi olan insanların listelerde yer alması. Çünkü onlara göre Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilme ihtimali kuvvetle muhtemel ancak Ak Parti’nin Meclis’te çok fazla sandalye kaybına uğrayacağını düşünüyorlar. Çünkü açıklanmamış listelerden ümitleri yok.
Ekonomik anlamda yaşanan zorlukların giderilmesi noktasında beklenti ise önce devletteki israfın bitirilmesi. Bir de partinin il ilçe ya da Genel Merkez’inde görev alanların büyük çoğunluğunun kısa yoldan zengin olmaları konusu var ki kime dokunsanız bin ah! işitirsiniz.
Zengin ile fakir arasındaki uçurumun kapanması için fakirden daha az zenginden daha çok vergi alınması bir başka konu. Zenginlerin vergi borçlarının bir kalemde silinip fakiri yıllarca mahkemelerde süründüren bir sistemi istemiyorlar.
Aile konusunda da çok dertli muhafazakâr camia. Henüz kendisi bir aile olmamış, kocasına bir trip atmamış, çocuğuna sinirlenmemiş, kaynanası ile küsmemiş kişilerin Aile Bakanı olması, üstüne feminizm soslu açıklamalar yapması hepsini rahatsız ediyor.
Eğitimdeki fecaat konusunda ise en büyük istekleri sitemin yerli ve milli hale getirilmesi. Burada kendi zaaflarını da kabul ediyorlar. Bazıları gençliğin halinden dem vurup suçu onlara atsa da sorumluluk ve vicdan sahipleri; "Şu an imkânımız var ama konfor alanımızdan çıkamıyoruz" diyebiliyorlar.
Muhalefetin dilinde sakız ettiği adalet ve liyakat konusu da maalesef büyük bir yara olarak gün gibi ortada. Yapılan çalışmaları yeterli görmüyorlar. "Ankara’da dayım var" klişesini Ak Parti’nin de bitiremediğini düşünüyorlar. Makam sahiplerinin, bakanların, milletvekillerinin medya önündeki bazı anlamsız ve gereksiz açıklamaları için ise diyecek laf bulamadıklarını ifade ediyorlar.
Bürokrasideki atamaların büyük kısmının belli bir cemaate kanalize edildiğini söyleyen de var bu makamların tamamen MHP’li kadrolarla doldurulduğunu ifade eden de. Bence iki taraf da söylemlerinde haklı.
Yazıyı uzattıkça uzatabiliriz ama son tahlilde asıl beklentiler bunlar. Bakalım ne kadarı uygulanacak?
Yazarın Konuyla ilgili diğer yazıları:
Muhafazakâr Camia Millet İttifakı'ndan Ne Bekliyor?
Muhafazakâr Camia Seçimlerden Ne Bekliyor?
Sağcısı, solcusu, liberali, Alevisi, Sünnisi Ak Parti hükümetini bir ümit olarak görüyor ve hem vesayetin son bulması adına hem de mutfaktaki yangının söndürülüp ekonominin düzelmesi adına Ak Parti kadrolarını destekliyordu. Az önce saydığım kesimlerin tamamından hatta daha farklı fraksiyonlardan insanı bünyesinde barındırsa da Ak Parti’nin yönetim omurgasını Milli Görüş’ün yenilikçi kanadı, oy alacağı kesimlerin çoğunluğunu da Anadolu’nun dindar insanları oluşturuyordu.
Hal böyle olunca kadrolar da 'dava' şuuru ile oluşturulmaya çalışılıyor araya bazı 'pekmezin tatlı olduğunu gören sinekler' Bağdat’tan gelse de onlar da yokmuş gibi davranılıyordu.
Hâlbuki virüsün bünyeye bir kere girdiğinde bir daha kolay kolay çıkmadığı gibi bu sinekler de pekmezi kirletiyor ve daha kötüsü başka sinekleri de yanında getiriyordu. Bir zaman sonra Ak Parti’nin seçimlerde ortaya koyduğu listeye kimse itimat etmese de Recep Tayyip Erdoğan’ın hatırına partiyi tek başına iktidarda tutmaya devam ediyordu.
Zamanla yola çıkılan insanların neredeyse tamamı yolda bulunanlarla değiştirildi. Kalanlar da zaten milletin pek haz etmediği tiplerdi.
Sorumlu olduğu illerde tek bir seçim bile kazandıramamış ama 'şehrin abisi' konumunda olduğu için bazen tehdit ve baskılarla bazen çeşitli hediyelerle itiraz eden ya da ağzı laf yapanlar susturulmuştu. Onların suskunluğu Ak Parti’ye İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok şehri kaybettirmişti.
Haklarını da yemeyelim; Ak Parti azgın azınlık ve oligarşik bürokrasi ile çarpışa çarpışa iktidarını sürdürüyordu. Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu vizyon o azgınlara ters geliyor ve bazen istifalar, bazen örtülü ve açık ihanetler, bazen parti kapatma girişimleri, kaos söylemleri ve 367 gibi garabetlerle her fırsatta darbe vurmaya hazırlanıyorlardı.
17-25 Aralık Operasyonları, Gezi Provokasyonu, 15 Temmuz hain darbe girişimi bütün bunların bir başka tezahürüydü.
Güçle düşüremeyeceklerini anlayınca iki katına çıkardıkları dua seansları ve algıya yönelik çalışmalarla alaşağı etmek istediler Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti iktidarını. Yine de başaramadılar.
Onlar başaramadı ama millet her defasında daha da uzaklaştı partiden. Milletin asil unsurları uzaklaştıkça da nerede bir ahlaki çöküntü yaşamış, parası olan ama onuru olmayan, ağzı laf yapsa da eli iş tutmayan, rant peşinde koşan varsa çöreklendi partinin üzerine.
Birkaç gün içinde kesinleşecek. Kader seçimi olarak görülen ve Türkiye Yüzyılı vizyonunu geleceğe taşıması düşünülen Milletvekili adayları açıklanacak. Göreceksiniz çoğu yine halktan kopuk, cebini doldurmaktan başka derdi olmayan, Cumhurbaşkanı’na ve Ak Parti’ye hiçbir faydası olmayacak insanlardan doldurulacak.
Nereden mi biliyorum? Geçen akşam iftar sofrasında Adana için kafa yoran, çalışan, bu milletin değerlerine sahip çıkan birkaç kişi ile kendimizce liste çıkaralım dedik. Listeyi de hali hazırda Adana Milletvekili olmak için aday adaylığı başvurusu yapan 128 kişi arasından oluşturalım istedik. Sosyolojik ve demografik gerçeklere uygun bir liste yapalım derken 5 kişiden sonra tıkandık kaldık. Onların da sıralamasını yapamadık. Yaklaşık bir saat boyunca 15 kişilik listeyi yapamayınca; "Allah! Recep Tayyip Erdoğan’ın yardımcısı olsun" diyerek kapattık konuyu.
Gelinen noktada çok fazla sayıda küskün var. Onların yeniden partiye kazandırılması gerekiyor. Bunun ötesinde seçimlerde oy isteyecek adamların ne kadar parası olduğuna değil, toplumda ne kadar karşılığı olduğuna, Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesine çıkması noktasında nasıl bir katkı koyabileceğine bakmak gerekir.
Oysa duyuyoruz; Ak Parti’deki bazı makam sahipleri, belediye başkanları, meclis üyeleri, parti yöneticileri şimdiden ön almaya, algı yönetmeye ve başka adaylara haber göndererek; "Boşuna uğraşmasın. Onu listeye almazlar" diyerek kendine yakın isimlere alan açmanın beyhude gayreti içindeler.
Açıkçası muhafazakâr camianın Cumhur İttifakı’ndan (diğer üyelerin edilgen tutumlarından ya da henüz ittifaka yeni katılmış olmalarından dolayı hadi daha açık yazalım; Ak Parti’den) en büyük beklentisi samimi, derdi olan insanların listelerde yer alması. Çünkü onlara göre Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilme ihtimali kuvvetle muhtemel ancak Ak Parti’nin Meclis’te çok fazla sandalye kaybına uğrayacağını düşünüyorlar. Çünkü açıklanmamış listelerden ümitleri yok.
Ekonomik anlamda yaşanan zorlukların giderilmesi noktasında beklenti ise önce devletteki israfın bitirilmesi. Bir de partinin il ilçe ya da Genel Merkez’inde görev alanların büyük çoğunluğunun kısa yoldan zengin olmaları konusu var ki kime dokunsanız bin ah! işitirsiniz.
Zengin ile fakir arasındaki uçurumun kapanması için fakirden daha az zenginden daha çok vergi alınması bir başka konu. Zenginlerin vergi borçlarının bir kalemde silinip fakiri yıllarca mahkemelerde süründüren bir sistemi istemiyorlar.
Aile konusunda da çok dertli muhafazakâr camia. Henüz kendisi bir aile olmamış, kocasına bir trip atmamış, çocuğuna sinirlenmemiş, kaynanası ile küsmemiş kişilerin Aile Bakanı olması, üstüne feminizm soslu açıklamalar yapması hepsini rahatsız ediyor.
Eğitimdeki fecaat konusunda ise en büyük istekleri sitemin yerli ve milli hale getirilmesi. Burada kendi zaaflarını da kabul ediyorlar. Bazıları gençliğin halinden dem vurup suçu onlara atsa da sorumluluk ve vicdan sahipleri; "Şu an imkânımız var ama konfor alanımızdan çıkamıyoruz" diyebiliyorlar.
Muhalefetin dilinde sakız ettiği adalet ve liyakat konusu da maalesef büyük bir yara olarak gün gibi ortada. Yapılan çalışmaları yeterli görmüyorlar. "Ankara’da dayım var" klişesini Ak Parti’nin de bitiremediğini düşünüyorlar. Makam sahiplerinin, bakanların, milletvekillerinin medya önündeki bazı anlamsız ve gereksiz açıklamaları için ise diyecek laf bulamadıklarını ifade ediyorlar.
Bürokrasideki atamaların büyük kısmının belli bir cemaate kanalize edildiğini söyleyen de var bu makamların tamamen MHP’li kadrolarla doldurulduğunu ifade eden de. Bence iki taraf da söylemlerinde haklı.
Yazıyı uzattıkça uzatabiliriz ama son tahlilde asıl beklentiler bunlar. Bakalım ne kadarı uygulanacak?
Yazarın Konuyla ilgili diğer yazıları:
Muhafazakâr Camia Millet İttifakı'ndan Ne Bekliyor?
Muhafazakâr Camia Seçimlerden Ne Bekliyor?
YORUMLAR