ASDEP’lilerin yaşadığı mağduriyet salt ekonomik değil; hukuki bir krize de işaret ediyor. Devlet Planlama Teşkilatı’nın 2018’deki görüşüne göre, işçi statüsündeki çalışanların sorumluluk doğrurucu imza yetkisi hukuken sorunlu görünmektedir. Bu durum aslında işçi statüsünde sosyal inceleme raporu hazırlama, sorumluluk doğuran işlemlerin altına imza atma gibi durumlarla pek bağdaşmıyor. Yani Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kendi çalışanını hele de 'Aile yılı'nda hukuki bir boşluğa itmemeli ve dokuz yılllık bu problemi bir an önce çözüme kavuşturmalıdır. ASDEP konusunda durum böyleyken aynı bakanlık bünyesinde, sınav şartı aranmadan işe alınan personelin 4B sözleşmeli statüye geçirilerek durumlarının düzeletilmesi ancak bir başka grubun sorunlarının görmezden gelinmesi adalet anlayışını zedeliyor. ASDEP personelinin yaşadığı mağduriyet, sadece bir grup çalışanın sorunu değil; devletin adalet anlayışının sorgulanması gereken bir durumdur. Devlet, çalışanları arasında ayrım yapmamalı, tüm çalışanlarına eşit haklar sunmalıdır. ASDEP personelinin geçmiş çalışma süreleri ve deneyimleri de dikkate alınarak 4D statüsünden memur kadrosuna geçirilmesi, sadece hukuki bir düzenleme değil, aynı zamanda devletin adalet anlayışının bir yansıması olacaktır. Unutulmamalıdır ki, devletin adaleti, halkının güvenini kazanmasının temelidir. ASDEP personelinin yaşadığı mağduriyetin giderilmesi, devletin adalet anlayışının güçlenmesine katkı sağlayacaktır. Buradan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Mahinur Özdemir Göktaş ve Bakanlık yetkililerine açık bir çağrıda bulunalım ve Hz. Ömer’e atfedilen bir sözü hatırlatalım; Anayasa’nın 10. maddesi, devlete 'vatandaşlar arasında ayrım yapmama' yükümlülüğü getirir. Adalet mülkün temelidir. Aynı zamanda adalet; barışın, refahın, istikrarın, kalkınma ve büyümenin de temelidir. Bu yüzden ASDEP Personellerine yönelik bu adaletsizliği ortadan kaldırın. Orhan Gazi şöyle der; “Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da geciken adalet zulümdür.” Lütfen ASDEP personellerinin sesini duyun.ASDEP personeli, 2016-2017’de devletin en temel istihdam kriterlerini uygulayarak KPSS puan üstünlüğü, mülakat ve güvenlik soruşturması ile seçtiği nitelikli çalışanlardı. Sosyal Hizmet, Psikoloji, Sosyoloji, Çocuk Gelişimi gibi alanlardan lisans mezunu bu kişiler, devletin 'en iyiyi seçme' iddiasının somut temsilcileriydi. Ancak süreç, beklenenin tam tersine evrildi. ASDEP’liler, devlet memuru alım kriterlerine uygun olarak KPSS puan üstünlüğü ve mülakat sonucunda işe başlatılıp önce taşeron şirketlere, ardından 696 sayılı KHK ile '4D’li işçi' statüsüne geçirildi. Oysa ki, aynı alım süreciyle 2020 yılında alınan personel, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi 4B sözleşmeli personel olarak göreve başladı sonrasında kadrolu devlet memuru pozisyonuna alındı. Bu durum, aynı lisans derecelerine sahip, aynı şekilde alımları yapılan ve aynı işi yapan ancak iki farklı statüdeki çalışan arasında ciddi bir eşitsizliğe, adaletsizliğe neden oldu, çalışma barışını bozdu.
YORUMLAR