Kanuni Sultan Süleyman, Seyhülislam Ebüssuud Efendi'den, manzum bir beyitle, Topkapı Sarayının bahçesindeki meyve ağaçlarına zarar veren karıncaların yok edilmesinin dinen caiz olup olmadığını sordu.
Beyit şöyle:
"Dirahta ger ziyan etse karınca
Günah var mıdır anı kırınca?"
(Eğer karınca ağaca zarar verir, onu kurutursa onu yok etmenin bir günahı var mıdır?)
Şairliği de bulunun Ebüssuud Efendi, manzum soruya manzum bir cevap verdi:
"Yarın Hakkın divanına varınca,
Süleyman'dan hakkın alır karınca..."
***
Vali Rüstem Paşa, Kanuni Sultan Süleyman, kızı Mihrimah Sultan'ı; zeki, bir devlet adamı olan Rüstem Paşa'ya vermek istiyordu. Rüstem Paşa bu sırada Diyarbakır Valisiydi. Saraya damat olacağı duyulunca hakkında bir sürü dedikodu çıkarıldı. Bunların en önemlisi, Rüstem Paşa'da cüzzam hastalığı bulunduğu iddiasıydı. Kanuni, sarayın hekimbaşını çağırarak cüzzam hastalığının en çok tanınan belirtisinin ne olduğunu sordu. Hekimbaşı, cüzzamlı bir kimsede bit barınamayacağını söyledi.
Bunun üzerine Diyarbakır'a adamlar gönderildi. Bunlar gizlice Rüstem Paşa'nın çamaşırlarını kontrol ettiler ve bite rastladılar. Böylece Rüstem Paşa'nın cüzzamlı olmadığı anlaşıldı.
Bahtı açık olunca...
Bu hadise üzerine devrin bir şairi şu beyti söyledi:
"Olacak bir kimsenin bahtı kavi, talihi yar,
Kehlesi (bit) dahi mahallinde onun işe yarar."
(Bir kimsenin bahtı açık, şansı da yaver olursa, onun biti bile yerinde, zamanında işe yarar, yükselmesine yardım eder.)
YORUMLAR