AKİF, NEYZEN VE EMİN
Mehmet Akif ile büyük yergi üstadı, 'nevi şahsına münhasır' Neyzen Tevfik'in aralarında tuhaf bir dostluk vardır.
Neyzen Tevfik, Mehmet Akif'e çok saygı duyar ve her karşılaştıklarında onun elini öpmek, onunla sohbet etmek için can atar.
Ancak Mehmet Akif, Neyzen'in çok içmesine kızdığı için karşılaştıkları meclisleri ona pek yüz vermez, hatta azarlar.
" Üstad, ben Neyzen Tevfik. Beni tanımadınız mı? Niçin elinizi vermiyorsunuz? "
Mehmet Akif, sert bir biçimde Neyzen'i tersler. " Hayır, sen Neyzen Tevfik değilsin! Ben, Neyzen Tevfik'i toprağa gömeli çok oldu."
Akif'in bu tepkisi karşısında Neyzen, küçük bir çocuk gibi kenara çekilip neyini acı acı ağlayarak üflemeye başlar.
Öte yanda Akif de bir eliyle yüzünü göremesin diye perdeleyerek için için ağlar.
Ney'e mi, Neyzen'e mi, kendisine mi ağladığı bilinmez.
..
İkisinin hayatı da büyük sıkıntılarla geçer.
Akif, Mısır'a gitmek zorunda kalır; Neyzen yıllarca kaldırımlarda, hastanelerde, tımarhanelerde sürünür.
Neyzen, hayatı boyunca Marmara Denizi kadar şarap içtiği halde uzun sayılabilecek bir hayat sürer.
Ancak hayatı boyunca ağzına bir tek damla içki koymayan Mehmet Akif, Neyzen'den çok çok önce ve hem de sirozdan ölür.
Bu ölümle tenhalarda neyine yüreğini düşüren Neyzen Tevfik 'in yergilerindeki 'gizli ağlayış' edebiyat tarihinde pek yer almaz.
Mehmet Akif, belki de Neyzen Tevfik için üzülüp gözyaşlarını gizlice dökerken yıllar sonra, Neyzen'e benzeyecek oğlu için üzülüyordur.
Çünki , baba dostlarının yardımıyla zaman zaman toparlasa da her seferinde bir şanssızlığa uğrayan; son günlerinde sabahçı kahvehanelerinde yatıp kalkan, yalınayak dolaşan, şarap, ispirto ve esrar parası için hamallık yapan , zabıta tarafından ilk kez 1939'da bir esrarkeş olarak yakalanıp akıl hastanesine sevk edilen Emin isimli bir oğulun babasıdır.
..
Çetin Altan'ı çalıştığı gazetede ziyarete giden Emin, "tıraşı uzamış, üstü başı bakımsız, yaşlıca, çelimsiz bir adam" görüntüsündedir.
Eşini 1966 başlarında kaybedince büsbütün hayata küsen ve kendini yeniden içkiye ve esrarı veren Emin , o yılın sonlarında birkaç ay akıl hastanesinde kalmıştır.
Hazırola benzeyen bir duruşla ve hafifçe boynunu bükerek "
Bendeniz Mehmet Akif 'in oğluyum! " dedikten sonra ufak bir yardım ister.
Çetin Altan, gökler tepesine yıkılmış yahut yer yarılıp içine geçmişçesine allak bullak olduğunu, hemen cüzdanını uzattığını, fakat onun cüzdanına dokunmayıp "Siz ne münasip görürseniz..." dediğini, bir onluk veya yirmilik aldıktan sonra "Çok çok teşekkür ederim, rahatsız ettim!" deyip çıktığını anlatır.
..
Aradan bir ay geçer. Gazetelerde küçük bir haber ilişir gözüne:
Tophane'de terk edilmiş bir kamyon karoserindeki çöp bidonlarının yanında 24 Ocak 1967 günü Mehmet Akif 'in oğlunun ölüsü bulunmuştur.
Emin'in trajik ölümünden sonra, babalar ve oğulları konusu yeniden gündeme gelir. Birçok isim, büyük adamların küçük oğulları için üzülür.
..
SIDDIK AKBAYIR - Ot Dergisi
YORUMLAR