Gökmen CAN

Gökmen CAN


Yeni Şeyler Demek Lazım Cancâzım

26 Ağustos 2023 - 12:31

YENİ ŞEYLER DEMEK LAZIM CANCÂZIM

Kelime hazinemizi merak ettik mi hiç? Günde kaç kelime kullanıyoruz? Peki, kelime hazinemiz ile düşünmemiz, anlamamız ve yorumlamamız arasındaki ilişkiyi kavrayabildik mi?

Kitap okuyor muyuz? Bir derginin düzenli takipçisi miyiz?

Fikri ve aksiyoner bir mücadelemiz var mı? Gündemi takip etmekte ne kadar objektif ve sorunların giderilmesi için çevremizde ne kadar etkin bir rol üstleniyoruz?  

Algılarımız ne kadar açık? Geçmişten ders alma ve geleceğe yön vermek için bugünü ne kadar yaşıyoruz?

Dertli miyiz? Aman haaa! Para derdi demiyoruz! Üretken olmanın ve çorbada bir tanecik tuz olmanın derdinde miyiz?  

Bir şeyin ya da şeylerin anlatılması, anlaşılması ve toplumsal hafızaya yerleşmesi için ne kadar ciddi kararlılıktayız?

El cevap; ne kadar bilirsen bil ne kadar anlatırsan anlat, bildiklerin ve anlatacakların karşındaki kişilerin anlayabildikleri ve bilebilecekleri kadardır. Mevlâna Hazretlerinin bu yöndeki tespiti böyle.

Son yazımızda değindiğimiz konuyu okuyanlar hatırlayacaktır. Okumayanlar ve hatırlamayanlar için tekrar etmeyeceğim. Mesele onları merak ettirmek falan değil. Yalnız bu yazı sonrası “ben dertliyim”, “hadi tedaviye başlayalım” diye yanan bir dostun varlığının güzelliğini zikredeceğim size. Son yazımızın yayınlanmasından sonra sözünü ettiğim kıymetli kardeşimin, üstadımın bana attığı mesaj üzerine onunla aramızda geçen hususi ve hasbi olduğuna inandığım mevzunun özetini sizlerle paylaşmak istedim. Tabi üstadımın bunu hoş karşılayacağının hüsnü zannıyla paylaşıyorum. (Bu noktada aradım ve kendisinden izin aldım.)

Yeni şeyler demek lazım cancâzım! Çok doğru, gerçekten çok doğru ve toplumsal gelişme ve ilerleme için sürekli yeni şeyler demek lazım. Üstadım, kardeşim doğru söylüyor/söyledi; yeni şeyler yazmak lazım ama yeni şeylerin sahaya sürülmesi ve o ânâ kadar söylenilenlerin etkilerini sağlamak için de “Recai’yi sarsmak” lazım. Şimdi Recai kimdir, nereden çıktı derseniz de onun hikâyesini de başka bir seferde kaleme alalım.

Evet, gerçekten de yeni şeylerin denilebilesi için, var olan, söylenmiş şeylerin anlaşılması gerekmektedir. Çok önceleri Adana Yeşilevler Mahallesinde bir mevki vardı. Bu mevkiyi biz yaştakilerden öncekiler daha iyi hatırlarlar. Burası Bakkal Diyap’ın orasıdır. Konuşmalarda “Diyap’ın oraya gidiyorum, Diyap’ın oradan geliyorum, Diyap’ın yakınlarında, Diyap’ı geçince, Diyap’ın arka tarafında” diye ifadeler geçermiş. Yani nereye ve ne için gidersen git illa ki “Diyap’ın orası” zikredilecek kadar benimsenmiş ve hayatın merkezi gibi bir yer halini almış. Yani şu andaki anlattığımız/anlatmaya çalıştığımız şeylerin seviye atlaması/geçmesi için ille de bugünkü anlatılanların anlaşılması gerekir. Anlatılmaya çalışılanların anlaşılması için de “Recai’yi sarsar gibi sarsmalıyız” muhataplarımızı ve dahi kendimizi. Ama Recai’yi bir baba, bir abi yüreğiyle sarsmalıyız. Öyle içten olmalı ki bu sarsış; dilinden dökülenler, elinden zuhur edilenler, gönlünden yayılanlar bir hava misali her zerreye nüfuz edecek, yayılacak nitelikte olmalı.

Söylemden eyleme geçmek, teşhisten tedaviye geçmek için koca yürekli, aksiyoner, gönül eri, sadık, davasına adam olan, dilini ve elini kutsal saydığı şeylerde kullanan tabip gönüllülere ihtiyaç var. Partiler üstü, menfaatler üstü, çıkarların bertaraf edilerek sırf Recai’nin sarsılmasındaki halis niyetin özüyle bir araya gelinerek pozisyon alan “baba yürekli” ehil kimselere ihtiyaç var. Bu kimseler konuşmalı, tartışmalı, hassas noktalar belirlenmeli ve konsültasyon kararı ile iş birliği içinde tedavi yoluna koyulmalı.

Toplumun düzelmesi bir kişiye ya da bir gruba zimmetlenmiş değildir. Madem her bir kalem her bir söylem ve fikir sahibi (alanlarında uzman/ilim ehli kimseleri kast ediyorum yoksa herkes bu gruba giremez) teşhis konusunda bir şeyler söylüyor, hadi buyurun o zaman bir araya gelinsin tedaviye başlansın. Ayrılıktan değil birlikten güç doğar. Madem derdimiz nesilleri ve dolayısıyla da toplumun kendisini ve hatta inanç noktasında sınırları kalkmış mekanlardaki bulunan insanların tedavi edilmesi ise tedavinin birinci safhası;

- “bir olarak”,
- “birlik olarak”,
- “benlik ve bencilliklerden sıyrılarak”,
- “şartsız ve beklentisiz” olarak aynı masa etrafına “ulvi bir niyetle” oturmaktır. Bu başarılırsa gerisi tıkır tıkır işleyen bir sisteme geçiş olacaktır.

Unutmayalım ki, her eylem yeniden diriltmeli ve nehirler düşletmeli çöl kenarındaki bizlere. Yeter ki, “Recai’nin sarsıldığı” niyette olalım/kalalım.

Kalın sağlıcakla…

Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog

 

Reklam

YORUMLAR

  • 3 Yorum
  • Fatma öztürk
    1 yıl önce
    Toplumun düzelmesi hepizin istedigi iste tam olarak bu degilmi?Allah bunun icin elini tasin altina sokan ehil insanlari maaffak eylesin bizde arkalarinda destekle...
  • Sarah şimşek
    1 yıl önce
    Faydalı dünyevi bir alanda iyi olmalı insan. Bu iyiliği ile hizmet etmeli diye düşünüyorum. Başta kendine, ailesine, yalın çevresine faydası olmalı. Ardından topluma… elinden geldiğince karşılığını yalnızca bu iyiliği takdir edenden beklemeli. Bu iyiliğin Şükrü olarak daha da hizmet etmeli. Birincil amaç para olmamalı. Para, iyi yapılan işin peşini alacaktır. Toplumu yürekten güçlendirme çabanızı takdir ediyorum hocam.
  • Fethullah Kaçmaz
    1 yıl önce
    Evet konusunda ehil ve branşıyla denetlenmiş bir şeyler. Üretmiş, bulmuş ve topluma örnek olmuşların yeniden toplumu irdelemesi eksik, aksak yönlerini tespit etmeli ve eksiklik aksaklıkları giderecek öneri ve yöntemleri ortaya koymalı toplumu daha mutlu huzurlu yaşayabilmenin odağına getirmeli. Bizlerde kendimizden başlayarak bizi ileriye taşıyacak adımları atmalı ve en iyi gelişimleri sağlayacak yola revan olmalıyız. Aydınlatıcı yazılarınızın devamını dilerim. Sağlık ve huzurla kalın.