Öncelikle Yunusî Ekol Nedir? Yoksa Yunusî Ekol Teslimiyet ve İtminanın Yolu mu?Yunusî ekol, ismini Yunus Emre gibi teslimiyet ve tevekkülü temsil eden isimlerden alır. Bu yolun, bu ekolün temel özelliklerini kısaca şöyle sıralayabiliriz:
Teslimiyeti Öğreniriz: Bu ekolde insan, evrendeki yerine ve ilahi kadere boyun eğmeyi, olaylara rıza göstermeyi, şükrün ve tevekkülün yolunu ve dahi kendilerini öğrenir. Teslimiyet, burada edilgen bir duruş değil; aksine, huzura ermenin aktif bir seçimidir. Yani aslında huzuru yakalamanın haz doruğudur.
İtminan Denilen Kalp Huzuru ve Hûşûsu: Yunusî anlayışa göre, insanın kalbi ancak tam anlamıyla ilahi huzura erdiğinde dinginleşir. Bu dinginlik, dünyevi sorunların ötesine geçerek kişinin ruhunda derin bir barış meydana getirir. Kimseye ve bir şeye takılıp kalmadan, yuvarlanıp düşmeden hakikatteki tam kalıp duruş, huzurun hem kapısı hem de anahtarı niteliğini taşır.
Ee, Peki Ya Tevekkül Dediğimiz Şey Ne? Hayatın her alanında ilahi takdire güvenmek, bu yolun temel taşlarındandır. Bu tevekkül, bireyin içsel çatışmalarını azaltır ve onu daha anlamlı bir yaşam yolculuğuna çıkarır. Sebebi ne olursa olsun gelenin ve gidenin hep Allah’ın takdiri ile olduğunu kabullenmek kişideki kemal kabulün bir göstergesidir.
Yunusî ekol, insanı kendi kabuğunun derinliklerine; kendi özüne dönüşün haykırışına çağıran bir adımdır. Bu yolun yolcuları, hakikatin derinliklerine ulaşarak hem kendilerini hem de çevrelerini dönüştürürler. Yalnız dikkat çekmek istediğim bir hususu da zikretmeden geçemeyeceğim: Yunusî ekolün teslimiyeti yanlış yorumlanmamalı ve kişiyi pasifliğe iten, bireysel sorumluluktan kaçan bir açık hava maphushanesine dönüştürmesin. Gökyüzünü görmek demek sadece başı kaldırıp da gökkubeyi görmek değil, aksine en özgür hal ve duygularla oralarda süzülmektir.
Kâsimî Ekolün Neliğine Dair
Kâsimî ekol ise daha analitik ve eleştirel bir bakış açısıyla tanımlanır. Lakin bu eleştirel tavır çoğu zaman bir yıkıcılığa dönüşür. Eleştirel bakış açısı, hatalar, eksiklikler veya aksayan noktaları tespit ederek daha iyiye ulaşmayı amaçlayan yüzeysel bir düşünme biçimidir. Ruhsal ve zihinsel bir yıpranışın tek yön yol alışıdır.
Kabukta Kalmayı Tercih Etmek:
Kâsimî ekol, yüzeydeki sorunlarla meşgul olup derinlere inememe durumunu temsil eder. Olayların özünü görmek yerine, şekilsel unsurlar üzerinde yoğunlaşır. Özün ihtiyacı olanı ve gerekeni değil de şekilcilik unsurlarının varlığını dikkate alır.
Eleştiricilik ve İtiraz Yolu:
Bu yolun takipçileri yani Kâsimîler, sürekli bir eleştiri hali içinde dönüp dururlar. Ancak bu eleştiriler, yapıcı olmaktan çok yıkıcıdır. Bu durum, kişiyi içsel bir huzura değil, sürekli bir memnuniyetsizliğe sürükler. Yanlış üzerine yanlışla doğrulara ulaşmanın mümkün olmayacağı bir yolda boşa kürek sallayan kayıkçılar ya da süzgece su doldurmaya kalkan bir bedbaht gibi davranırlar.
Bedbahtlık Ne Peki?
İtiraz ve eleştiriden beslenen bir yaşam tarzı, ruhu daraltır ve insanı mutsuz kılar. Bu ekolde, birey sürekli bir eksiklik ve tatminsizlik içinde yaşar. Ne yaparsa yapsın, kiminle nerelere giderse gitsin ne alıp ne verirse versin bir türlü dinginlik ya da eminlik olgusunun varlık izlerine rastlanamaz.
Kâsimî yol, insanın kendi kabuğunda sıkışıp kalmasına neden olur. Bu yolculuk, ruhsal derinlikten uzak, yıpratıcı bir yolculuktur. Yani bireyselliğin, kişiselliğin, bencilliğin, seyrin ve fonsal aldatıcılığıyla dolu bir yoldur. Hatta bu bir mahkumiyettir. Silkelenip çıkmak, kurtulup rahat nefes almayı isteyenlerin bir an bile durmak istemeyeceği bir tariktir.
İki Yolun Karşılaştırmasına Gelince!
Yunusî ekol ve Kâsimî ekol, aslında insanın yaşamına dair iki temel bakışı temsil eder. Mevcut insanların tercihlerinin iki ayrı istikamet ismidir. Kemale ve zevale doğru istikametlerdir. Bir bakıma Yunusî ekol, insanı derinleşmeye ve özü bulmaya teşvik ederken; Kâsimî ekol, yüzeydeki sorunlara takılıp kalmayı temsil eder. “Yerinde say!” komutuyla geçilen hareketin aynı noktadaki devamı anlamına gelir. Yunusî ekol huzur ve dinginlik oluştururken; Kâsimî ekol, sürekli bir çatışma ve memnuniyetsizlik doğurur. Kimse ve hiçbir şey kolay kolay tatmin sağlayamaz.
Nihayetinde dostlar demek istiyorum ki bu iki yol, kişinin hayata bakışını ve haleti ruhiyesini derinden etkiler. Yunusî ekol, insanı hakikatin derinliklerine çağırırken; Kâsimî ekol, bireyi yüzeyde tutar ve içsel huzurdan mahrum bırakır. Yani başına bağlanan mekanizmaya asılı olan bir yiyeceğe doğru koşan ve asla yetişemeyecek olan bir mahlukatın yorgunluğundan başka bir şeyin elinde kalmayacağı kimse gibidir. Ancak her birey, bu iki yol arasında bir tercih yapma şansına da sahiptir. Yazımızın sonunda, kendimi ve sizleri kendi yolculuğumuzu tekrardan sorgulamaya davet ediyorum: Hayatımızda derinliği mi seçmişiz yoksa yüzeyselliği mi seçmişiz? Yani huzura mı demir atmaya çalışıyoruz yoksa rotasız ummanlarda sürüklenmeyi mi umursamıyoruz? Hangisi?
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog Yazar
YORUMLAR