BİREY VE KİŞİ KAVRAMLARININ ANLAM FARKLARI
(Etimolojik, Sosyal ve Psikolojik Açıdan Kısa Bir İnceleme)
Bu yazımızı bir arkadaşın ve bir dostumun hatırlatması üzerine kaleme alıyorum. Bazen dikkatimizden kaçan şeylerin aslında taşıdıkları anlamlarını ve gerçekliklerini idrak edince kötü oluyoruz. Bizim art niyetimiz ya da herhangi bir ajanda dahilinde değil de sadece konuya dikkat etmememizden dolayı ortaya çıkan hâlin düzeltilmesi gerekecekse de düzeltmekten imtina etmeyiz.
Hepinizin malumu olduğu üzre Türkçede sıkça birbirinin yerine kullanılan “birey” ve “kişi” kavramlarının incelendiğinde farklı anlamlar ve çağrışımlar barındırdığını görmekteyiz. Bu iki kavramın etimolojik kökenlerinden başlayarak sosyal ve psikolojik boyutlarına dair kısa bir analizini sunmak istiyorum.
Etimolojik Açıdan
Birey;
“Birey” kelimesi, Türkçe kökenlidir ve “bir” kökünden türetilmiştir. Tekliği, özgünlüğü ve ayrışmayı vurgular. Modern Türkçede “individual” kelimesinin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Birey kavramı, özellikle Tanzimat sonrası “aydınlanma döneminde” (!) topluma Batı’dan gelen bireysel özgürlük ve hak kavramlarının etkisiyle yaygınlaşmıştır.
Kişi;
“Kişi” kelimesi eski Türkçe kökenlidir ve “kişi” ya da “kişilik” kavramlarıyla ilişkilidir. Tarihsel olarak, “kendi varlığının farkında olan, toplum içinde bir rolü olan” anlamına gelir. Daha çok toplumsal kimlik, görev ve sorumluluklar üzerinden şekillenir. Yani “duyarlılık” ve “sosyallik” yanlarının oldukça insana yakışır düzeyde/seviyededir.
Sosyal Boyut Açısından
Birey; Sosyal bağlamda birey, toplumdan bağımsız bir varlık olarak ele alınır. Birey, modern toplumlarda özgürlük, hak ve kişisel tercihlere vurgu yapar. Batı felsefesinde bireycilik (individualism) akımı, bireyin toplum karşısında özerkliğini savunur. Türkiye’de birey kavramı, özellikle eğitim ve hukuk gibi alanlarda bireyin hak ve özgürlüklerinin korunması bağlamında önem kazanmıştır.
Kişi
Kişi kavramı daha çok toplumsal ilişkiler bağlamında ele alınır. Kişi, bir toplumun parçası olarak rolleri ve sorumlulukları ile tanımlanır. Geleneksel Türk toplumunda kişi, ailesi, mahallesi ve milleti gibi aidiyetlere göre değerlendirilir. Toplumun değerleri ve normları, kişinin kimliğini şekillendirmede belirleyicidir.
Psikolojik Boyut Açısından
Birey
Psikolojik olarak birey, kendi benliği, düşünceleri, duyguları ve ihtiyaçları üzerinden tanımlanır. Birey olma hali, öz farkındalık, öz yeterlilik ve özerklik gibi kavramlarla ilişkilidir. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde bireyin kendini gerçekleştirme süreci, bireysel kimliğin oluşumuyla ilgilidir.
Kişi
Psikolojide kişi kavramı, bireysel özelliklerin yanı sıra sosyal roller ve ilişkilerle şekillenir. Kişilik kuramları, kişinin çevresiyle olan etkileşimlerini merkeze alır. Örneğin, Erikson’un psikososyal gelişim kuramı, kişinin toplum içindeki rollerine ve kimlik krizlerine odaklanır.
Farklılıkların Kısa Özetine Gelince
Meselenin yani bu iki kelimenin anlamları ve içerdikleri noktasında kısanın da kısasına gidecek olursa, kavramsallığın tanımlarına uzanmak istersek bu ikilinin anlamlarını şöyle dile getirebiliriz: Birey; merkez kişilik, her şeyin kendi menfaatleri etrafında dönmesi, kararlarının benlik ve bencillik merkezli olması, şahsi çıkarlarını toplum yararına ve toplum menfaatinin önünde tutması, telkinlerinin öncelenmesidir diyebiliriz. Kişi kavramı için ise, çevrenin bir parçası, tamamlayıcı unsuru, parçası olduğu topluma karşı sorumluluk, uyumluluk, aileden başlayarak insanlığa karşı ödevleri olduğu bilincini vicdanında ve aklında taşıyandır diyebiliriz.
Nihayetinde “birey” ve “kişi” kavramları, dil, kültür ve psikoloji perspektiflerinden bakıldığında, insanın hem kendi iç dünyası hem de toplumsal bağlamdaki yerini anlamlandırmak için farklı açılar sunar. Modernleşmeyle birlikte birey kavramının önemi artsa da kişi kavramı toplumun değerlerini ve aidiyetlerini vurgulamaya devam etmektedir. Her iki kavramın bir arada değerlendirilmesi, insanın hem kişisel hem de toplumsal boyutunu anlamada daha kapsayıcı bir yaklaşım sunar.
Demem o ki; her iki kelimeyi birbiri yerine kullanan kimseler de aslında “içerik” olarak ayrılık ve aykırılık görmeyip anlamasalar bile “bireyselliğin” psikolojik ve sosyal yozlaşma ağırlıklı olması hasebiyle kullanmasak iyi olur.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog Yazar
YORUMLAR