Gökmen CAN | Eğitimci | Sosyolog

Gökmen CAN | Eğitimci | Sosyolog


Mıknatıs Saygı ve Yalın Ben

14 Haziran 2024 - 22:26

SAYGI-MIKNATIS METAFORİK İLİŞKİSİ

Magnetism | ArtWork Series | Ahmad Mater
Saygı ve mıknatıs… Hani Türk filmlerinde bir replik vardır: “Sen ve ben ayrı dünyaların insanlarıyız.” Yazacağım konuyu “duyunca” işte bu replik aklıma geldi. “Yazacağım” diyorum evet, doğru duydunuz. Ramazan Dostumla muhabbetin tam bam teli denilen yerde konuyu üstlendim ve yazmak istiyorum dedim. Sağ olsun “buyur üstadım, önden buyur” dedi ve bizi ateşleyerek radarlara da dikkat ederek yazmaya başladık. 

Saygı ve mıknatıs arasındaki ilişki, yüzeyde oldukça “farklı” görünen iki kavramı bir araya getirir. Saygı “sosyal” bir kavram olup, insanlar arasındaki ilişkileri ve toplumsal bütünlüğü etkileyen önemli bir değerdir. Mıknatıs ise, “fiziksel bir olgu” olup, manyetik alan meydana getirerek fiziksel nesneler üzerinde çekim kuvveti uygular. Bu kısa yazımızda saygı ve mıknatıs arasındaki “metaforik” ilişkiye değinip bu iki farklı/birbiriyle alakasız iki kavramın benzerlikleri ve farklılıklarına değinmeye çalışacağım.

Öncelikle saygı kavramının tanımına bakalım. Saygı, bireylerin birbirine ve topluma karşı duyduğu değer verme, takdir etme, beğeni ve hoşgörü gösterme duygusu ve eylemidir. Saygı, bireylerin birbirlerinin haklarına ve sınırlarına saygı göstermesi, birbirlerini anlamaya ve kabul etmeye çalışmasıyla ortaya çıkar. Sosyal ilişkilerde saygı, toplumsal düzenin ve uyumun sağlanmasında hayati bir rol oynar. Saygının varlığı, topluluklar içinde güven, iş birliği ve pozitif iletişimi artırırken, saygının eksikliği ise çatışmalara ve sosyal problemlere yol açabilir. Aynı iş yerinde çalıştığımız mesai arkadaşlarımız hep kendini düşünüp, çıkarları için kul hakkına riayet etmemesinden tutun da elde etmeye çalıştığı kazancın helalliği noktasının şüpheye düşüren davranışlarına varıncaya kadar “saygıyı” saf dışı bırakan eylem ve söylemlerde bulunmasını örnek gösterebiliriz. 

Mıknatıs, çocukluğumuzun en gözde oyun nesnesiydi. Tabi benim açımdan. Çünkü mıknatısla oyun oynamayı, manyetik alanına giren ve çekebilen özellikleri -iğne, vida gibi- nesneleri hareket ettirmeyi çok seviyordum. Mıknatıs, çevresinde manyetik bir alan oluşturarak diğer manyetik maddeleri çekme özelliğine sahip bir nesnedir. Mıknatıslar, iki kutba sahiptir: kuzey ve güney. Aynı kutuplar birbirini iterken, zıt kutuplar birbirini çeker. Mıknatısların bu çekim ve itim kuvvetleri, elektromanyetik teoriyle açıklanır ve birçok teknolojik uygulamanın temelini de oluşturmaktadır.

Saygı ve mıknatıs arasındaki ilişki, metaforik bir düzlemde incelendiğinde ilginç benzerliklerin ortaya çıktığına rastlarız. Bir mıknatısın manyetik alanı gibi, “saygı” da insanlar arasındaki ilişkilerde bir çekim alanı oluşturur. Bu manyetik (!) çekim alanı, bireylerin birbirine yaklaşmasını, birbirlerini anlamasını ve birlikte daha uyumlu bir yaşam sürdürmelerini sağlamaktadır.

Hem mıknatısta hem de saygıda çekim ve itme kuvvetleri bulunmaktadır. Mıknatısların zıt kutupları birbirini çekerken, aynı kutupları da iter. Benzer şekilde, “saygı” da insanlar arasında çekim oluştururken, “saygısızlık” veya hoşgörüsüzlük de itici bir etki yapar. Saygı, bireyleri birbirine bağlayan güçlü bir bağ oluştururken, saygının eksikliği bireyler arasındaki ilişkileri zedeler ve uzaklaşmalara neden olur. Zaten toplumsal hayatta hangi ilişkisel kokuşmuşluğa/ bozukluğa/ düzensizliğe bakarsanız bakın, temelinde “saygının” umursanmamasını göreceksinizdir. Amirin memura, memurun vatandaşa, vatandaşın bir diğerine, her bir ferdin kendi dışındaki mükellef olan ya da olmayan tüm mahluklara sergilediği davranış ve çok kritik bir nokta olan “devlet-vatandaş” ikilisinin de önü sonunda birbirlerine karşı çekim yerine itme alanı oluşturduklarında “hadi hoş geldiniz tarih mezarlığına” deyip ah-vahla dövünmeleri görüyorsunuz. Lakin nafile… 

Bir “mıknatısın” manyetik alanı yani çekme ya da itme gücü, mıknatısın büyüklüğüne ve gücüne bağlı olarak değişmektedir. Aynı şekilde, “saygı” da bireylerin kişiliklerine/karakterine, toplumsal normlara ve kültürel değerlere göre farklılık gösterebilir. “Güçlü bir saygı anlayışı”, sağlam, yapıcı, sağlıklı ve uzun ömürlü ilişkilere vesile olurken, zayıf bir saygı anlayışı da ilişkilerin yüzeysel, basit, kırılgan ve hatta iğreti olmasına kadar yol açar. Yani demek istiyoruz ki güçlü ve zayıf alanlar hem saygıda hem de mıknatısta önemlidir:

Mıknatısların etkileşimi, belirli fiziksel kurallara dayanmaktadır. Aynı şekilde, “saygının” da belirli sosyal kuralları ve normları vardır. Etkileşim ve uyumlulukta bireyler, bu normlara dikkat ederek daha uyumlu ve dengeli ilişkiler kurabilirler. Saygı, bireylerin bir başkasıyla olan ilişkilerinde karşısındaki kişiyle empati oluşturmasına ve bu düzlemde anlayış geliştirmesine/sürdürmesine yardımcı olur. Bu da beraberinde toplumsal uyumu ve bütünlüğün kuvvetini artırır.

Yalın ve kavrayıcı olup istifade edilebilirliği noktası düşünülerek ele aldığımız konunun nihayetinde ise; “saygı ve mıknatıs arasındaki ilişkisel çekim alanı, iki farklı kavramın benzer işlevler üzerinden incelenmesiyle ortaya çıkar” diyebiliriz. Mıknatısın fiziksel dünyada oluşturduğu çekim ve itme kuvvetleri, saygının sosyal dünyada meydana getirdiği benzer etkilerle paralellik gösterir. Bu “metaforik” ilişki, “saygının” toplumsal yaşam için neden bu kadar önemli olduğunu anlamamıza da yardımcı olabilir. Saygı, tıpkı bir mıknatısın manyetik alanı gibidir. İnsanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen ve sürdürülebilir kılan temel bir kuvvettir. Bu sebeple, saygının bireysel ve toplumsal düzeyde teşvik edilmesi, daha uyumlu ve dengeli bir toplum için elzemdir. Aksi durumların yaşanmasına yol açacak kavramların davranışları toplumsal bozulmaları, hastalıkları ve ayrışmaları körükleyecektir. Düşünmeye gerek yok bence! Seçimimizi “saygıdan yana” kullanarak hem kendimize hem toplumumuza ve hem de top yekûn beşeriyete yardımcı olup “imarın mimarlarından olma” yönünde kullanalım. Yöresel bir ifadeyle: “HEÇ DE ZOR DEEL!”
 
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog

Reklam

YORUMLAR

  • 5 Yorum
  • Hayrettin Korkut
    6 ay önce
    Say-gı kelimesi günümüzde çoğunu bencil bireylerin oluşturduğu kuşakta çok da mana ifade etmiyor.Keşke etseydi.Saygı kelimesi onlara çok bir şey ifade etmiyor.Bir nesli kültüründen bu şekilde uzaklaştırdılar.Bu yazının saygı konusundaki duyarlılığı arttırması dileğiyle
  • Gökmen Can
    6 ay önce
    Dua ve temennilerine canı gönülden katılıyorum dostum. Durmak yok.
  • Abdullah Zengin
    6 ay önce
    En elzem şeylerden birisinden bahsetmişsin hocam. Elbisenin öözelliğini kaybetmesi bir yerindeki ipin kaçması ya da dikişin bir yerden atmasıyla başlar. Küçük şeyler yoktur hayatta. Her küçük şey büyük dalgaların bileşenleridir. Kalem ve kelamınıza sağlık hocam. İyi ki sizi. arkadaşım önerdi.İnşallah bir gün karşılaşır çayla demle muhabbetle ve Edeple vakit geçiririz. (Sizin ifadeleriniz)
  • Funda Tekin
    6 ay önce
    Değerli hocam,sevgimiz kalmadı ki saygımız olsun
  • Gökmen Can
    6 ay önce
    Değerli kardeşim, sevgi saygı ve bunları besleyen geliştiren kavramlar hep birbirleriyle ilintili ve içiçeliği yüksek kavramlardır. Dolayısıyla birindeki bir eksiklik ya da bozulma ister istemez diğerinin de varlığının niteliğinde etkili oluyor. Biz her şeye rağmen kendimizi İMARIN MİMARI gibi yetiştirip, kabul edip, çalışıp tevekkül çizgisinde olalım. Tuğla olalım ki duvarlar oluşsun. Saygılar sevgiler kardeşim