Tarihe Nam Salan, Yedi Düvele Meydan Okuyan Yiğitlerin Mekânı ;
Yeşiloba Şehitliği Müzesi ve Milli Mücadele Kütüphanesi
Şehre gam salmış kalabalıklar var. Boş sokak arıyor gözlerim. Bazen de hissizce gezsin insanlar derim. Çünkü kafalar dolu, zihinler kalabalık, gözler tek noktada bentli ama tek nokta değil düşünceler, âdeta kementli... Çifter çifter dökülüyor ağızdan kelimeler. Kimi boş, kimi nahoş ama bir tane söz çıkmıyor ağızdan hoş...
Yokluğun tarifini yapamıyor özler, dünya'ya dalan gözler, karşılıksız sözler, kaybolmuş izler var şimdilerde... Bulmaya niyetlendik kaybolmuş hisleri, almayı denedik olmadık gönülleri, kalmaya ikna ettik kıymet bilmeyen yürekleri, unuttuk geçmişi, yazdık durduk sadece günü ve geceyi...
Tarihi okumak, anmak, yaşamak şöyle dursun, hissedemedik şehitleri, bilemedik asli kıymetleri, yazamadık aşktan öte aşk olan ve sevdaya meydan okuyacak şahitleri...
Halbuki onlar koymuşlardı bir kere kafalarına şehâdeti, niyet ettiler ölmeye rıza için vatan erleri, bayrak ve vatan uğruna çarpan o yürekleri tefekküre gidiyorum. Menzile az kaldı Yarabbi!
Geliyorum eyy bu topraklar için kan dökmüş şühedalar. Geliyorum süngü ile can verdiğiniz vatan için, gittiğiniz cennet diyarına. Geliyorum mis gibi toprak kokusuna karışan cennet kokusunu almaya. Geliyorum kapalı kapılara rağmen tefekküre boyanmaya, geliyorum adım adım kapınıza dokunmaya...
Geliyorum gelmesine amma...
Göremez olduk biz acizler kör olmuş gözlerle o temiz mabetleri, anlayamaz olduk biz gafiller o halis niyetleri, koklayamaz olduk biz hissizler devlet bekası için her evden verilen bir kurbana yakılan kınaları, soluyamaz olduk biz dünya kokmuşlar, cennet kokan bu mekanda size özel kokuları...
İşte geldim, buradayım... Adana Seyhan Yeşiloba Şehitliğinde!
Sıradan bir gece değil bu gece, sıradan bir yerde olmadığım gibi. Eyy gece ve geceye damgasını vuran mekan, büyülenen gözlerimi, titreyen ellerimi, adımlasamda sana doğru, koşuyor gibi hissettiğim ayaklarımı, dalıp giden hallerime sendeleyerek uyarı veren bedenimi, bir şerefe daha nail olmak için yüreğimi ve herşeyi geride bırakıp tefekkürle yazdığım kalemimi getirdim sana...
Şimdi çocukların şen sesiyle oynaşan, onlarca insanla dolup taşan, halk ile kucaklaşan parklar kurulmuş bu şehitlik abidesinin önüne, ışıklanmış her yanı, aydınlanmış karanlıkları, sadece gün değil gece de var olmuş tarihi yanı..
Gecesine ayrı, gündüzüne ayrı yazılası beyitler, mısralar dönüp duruyor zihnimde, meraklı gözlere inat bir sağa bir sola gidip gelerek, neyi nasıl ne şekilde en güzeliyle anlatırım, yaşatırım diye kıvranıp dururken, bir de zihnimde dolaşan deli sorularla boğuşuyorum.
Onca insan konup geçerken bu illerden, ne kadarı bildi, tanıdı, okudu, anladı, yaşadı, yaşattı seni. Ne kadar var oldu tarihte sahne aldığın o yıllar. Sahneye kendini koyabildi mi acaba akıllar. Düşündükçe sana çıkar mı yollar. Peki ya biliyor mu seni şimdiki komşu sakinlerin. Gecene, gündüzüne ne kadar tefekkürü var, bu şehirde ben de varım diyenlerin. Yanından gelip geçenler nedir, ne değildir diye araştırdı mı seni. Bahçende biten ota, yeşermeyen toprağına, yanıp kavrulan duvarlarına dokunabildiler mi hissederek. Avluya açılan kapılarda, yüzlerce şehidin ardından ağlayan çocukların feryadını duydu mu kulaklar. Gördü mü gözler dünya'ya değilde ahirete atılan tohumları. Gece'nin serinliğinde gönderde gururla salınan bayrağın Nazlı hilâl'ini izledi mi gözyaşlarıyla aşıklar ve bir fatiha gönderdi mi şimdi kapı önünde duranlar. Vatan ve Bayrak uğruna şehid olan siz ehli gubûra selam durdu mu yarınlar...
Yâ siz Ey vatan uğruna göğsünü siper eden, şehadeti yanarak değil de çarpışarak kazanmak isteyen yüzlerce kahraman!
Şimdi kalkın dönün geriye ve bir bakın desem, gelipte bir siz daha görür müsünüz bugünlerde...
Gelin de bir bakın, sizde ki yürek var mıdır bu nesillerde. Uyanında bir sorun desem ne halde tarihine saygısı insanların.
Ve ne haldeyiz sana karşı milletçe...
Hazır mıyız?
O halde kapıları aralayalım artık kıymetli okurlarımıza tarihçe.
Kâhyaoğulları Çiftliği katliamı olarak bilinen, 11 Haziran 1920 de gerçekleşen, 150 kadar Türk'ün Ermeni zulmünden korkarak daha güvenli bölgelere kaçmak için oruçlu oldukları halde yola çıktıklarında, bir gurup Ermeni çetesi tarafından yolları kesilerek, Kâhyaoğlu Çiftliğinde ki binaya getirilirler. Çiftlik terk edilmiştir. Erkekler bir odaya, kadınlar ve çocuklar ise başka bir odaya koyularak, önce erkekler sonra da kadınlar ve çocuklar katledilirler. Bu olay sonrası çiftliğe gelen Türk çeteleri ve sıradan vatandaşlar gördükleri manzara karşısında gözyaşlarını tutamazlar. Hiçbir suçu günahı olmayan 43 erkek, 21 kadın ve sayıları belirlenemeyen çocuk, Ermeni çeteleri'nin Türk düşmanlığına esir olmuşlardır. Bu olaydan yaralı olarak kurtulan 4 erkek ve 18 kadın ise hayatta kalıp kurtulduklarına sevinemeden, kaybedilen onca canın yanı başında ağıtlar yakmışlardır. Olayın Mustafa Kemal Paşa'ya bildirilmesinin üzerine yapılan gerekli uyarılarına rağmen Adana'nın kurtuluşuna kadar Ermeniler Türklere zulmetmekten geri durmamışlardır.
Adana kurtuluş mücadelesinin meş'alesi' nin yakıldığı yer olarak tanımlanır tarihçilerin tabiriyle. Esaret altında kalmayı kabullenemeyen ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Adana topraklarına gelip, İskenderun'a çıkartma yapma palnıyla birlikte, Fransız ve Ermenilere karşılık verileceği, tarihte vatan ve millet sevdalısı Adanalılar için bir gurur kaynağı olmuştur. Nitekim 5 OCAK Adana'nın kurtuluşu olarak tarihin sayfalarında ki yerini almıştır.
Şehitliğimizin içerisinde bir müze ve Milli Mücadele Kütüphanesi bulunmaktadır. Müzede yaşanan olayları minyatür olarak gözler önüne seren, canlı gibi hissettiren görseller bulunmaktadır. Üzerinden 103 sene geçmesine rağmen bizlere milli mücadele ruhunu yaşatan şehitlik, müze ve milli mücadele kütüphanesini hafta içi 08.00 - 17.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz kıymetli okurlarım. Ayrıca Milli mücadele kütüphanesinde bir arşiv araştırması yapabilir, doğum tarihinize ait gazete ve mecmualara ulaşabilirsiniz.
Peki adres? dediğinizi duyar gibiyim. Teknoloji'nin tavan yaptığı böyle bir zamanda, birazda sizler yorulup bu tarihi şölenin adresine ulaşıverin derim.
Bir gün yazılarımızdan ilham alarak, Adana tarihini merak eden siz kıymetli okurlarımız, şöyle bir Adana tarihi turu yapmak isterse, burayı mutlaka görmeli ve tefekkür etmeliler. Tarihe nam salan, yedi düvele meydan okuyan yiğitlerin toprağına sizlerde bir gül bırakıverin. Cennet kokan şehitliğe gül kokusuyla bir rayiha da siz yayın.
Her tarihi mekâna gönül gözüyle tefekkür ederek ulaşabilmek, yüreklerde bulunan vatan sevdasına bir nebzede olsun katkıda bulunabilmek, tarih meraklılarına o ruhu yaşatabilmek, genç dimağların şuurunu açabilmek duasıyla, bir başka tarihte buluşmak dileğiyle.
Hoşça kalın sevgili okurlarım.
Esra Gül
YORUMLAR