MEB eski müdürleri havuzdan çıkarmalıdır
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile Hasbihal Yazı Serisi - 2
Bir devlet israf kültürüne daldığı zaman iflah olması neredeyse imkânsız hale gelir. En büyük israf ise insan israfıdır. İnsanı israf eden kurum, aile, devlet başını kaldıramaz.
Burada konu özellikle devletin çeşitli kademelerinde ilçe ve il müdürlüğü görevi icra ederken bakan değişimi veya bazı bürokratların adamcılık yapması sonucu merkeze alınan ilçe-il müdürlerinin durumlardır. Bir il müdürü görevden alındıktan sonra Ankara merkeze çekilmekte ve eğitim uzmanı adı altında veya farklı kimliklerle etkisiz hale getirilmekte ve maaş almaya devam etmektedir. Bazen gerçekten görevden alınması gereken il ve ilçe müdürleri olabilir. Bunları anlarım fakat devletini seven, canını dişine takan ve ciddi anlamda emek veren bazı müdürlerin görevden alınması merkeze çekilip oradan pasif göreve verilmesi, devlet için büyük bir kayıp, donanımlı insana ise büyük bir zulümdür.
Her ne kadar bu anlamda birçok kişi tanısam da beni en çok etkileyen Sivas il milli eğitim müdürü iken Adana il milli eğitim müdürü olarak gelen Mustafa Altınsoy’dur
Onurlu bir duruşu vardı.
Milli Eğitim'den sorumlu olan vali yardımcısı ile görüşürken “yeni il müdürü Mustafa Altınsoy ile tanışıp tanışmadığımı” sordu. Ben ise henüz tanışmadığımı söyledim. Hiç istemediğim bir şey yaptı: Hemen sabit telefondan il müdürünün özel kalemini aradı ve Mustafa Bey'in yerinde olup olmadığını sordu. Özel kalemi yerinde olmadığını söyleyince “Adnan Kalkan’a hemen bir randevu yazın, il müdürü görüşsün, kendisi ile tanışsın” dedi. Ben çok mahcup oldum, çünkü üstten indirme hiçbir şeyin hayır getirmeyeceğini tarih boyunca ve kendi hayatımda çok olayla şahit oldum. Derken dediğim de oldu. Mustafa Altınsoy randevu vermedi. Dikkatinizi çekerim, amirine rağmen vermedi. İşte bu bir duruştur. Daha sonra ben il dışı konferanslarına çıktığımda ilçe müdürü bir arkadaşım aradı ve “seninle ilgili konu açıldı, ortada bir yanlış anlaşılma var. Müdür bey de sen de insanımıza hizmet ediyorsunuz, bu yanlış anlamayı ortadan kaldırmak için müdür bey en kısa zamanda sizinle görüşmek istiyor” dedi. Dostlar meselenin anlaşılmasını sağladılar. Ben de bir hafta sonra dönüşte kendisiyle görüştüm. Önce yanlış anlamayı giderdik, ardından Adana için yapılması gereken programlardan bahsettik. Kendisi Sivas’tan yeni gelmiş ve Adana’yı tanımaya çalışıyordu. Gerçekten güzel projeleri vardı. Hem fikir hem aksiyon adamıydı.
Bir önceki İl Milli Eğitim Müdürü Turan Akpınar müsteşar yardımcısı olmuş, lakin elini Adana'dan bir türlü çekmiyordu. Müsteşar yardımcısı olması sebebiyle il müdürü Mustafa Altınsoy, Turan Akpınar’dan dolayı çalışma alanı bulamıyordu. Turan Akpınar, Altınsoy’un Adana’ya gelmesini istemediği bir il müdürüydü, müsteşar yardımcılığı makamını kullanarak Mustafa Altınsoy’u etkisiz hale getirip onun yerine çalışma arkadaşı olan Hayati Koca’yı il müdürü yapmaya çalıştığı konuşuluyordu. Bir müsteşar yardımcısı kısa zaman içerisinde Adana'ya defaatle neden gelir ki?
Turan Akpınar’ın egosunu çok iyi bilen ve görenlerden biriydim. Benim kendisiyle ilk yüz yüze gelişim şöyle bir program vesilesiyle olmuştu;
Medine Müdafii Fahrettin Paşa İmam Hatip Lisesi'nde Z kütüphane açılışı vardı. Okul Müdürü Yagup Tufan okula olan eğitim katkılarımızdan dolayı bizi de davet etmişti. Program saatine 5 dakika kala okula gelmiştim. Kaymakamın ön koltukta oturduğunu ve program saatinde programın başlamasını söylediğine şahit oldum. Okul müdürü kaymakama, il milli eğitim müdürünün de geleceğini söyledi. Kaymakam emirvaki bir üslupla “programı başlatın” dedi. Okul müdürü de amirinin verdiği bu emirle programı başlattı. Yaklaşık programdan 20 dakika sonra il müdürü Turan Akpınar yanında Hayati Koca ile birlikte okula geldi. Programın başladığını görünce atarlandı, sinirlendi, müdürü fırçaladı. Oysa müdürün ne suçu vardı? Tekrar arabaya binip çıkıp gitti. İşte bizim abdestli, namazlı, muhafazakâr dediğimiz Turan Akpınar’ın hali… Okul müdürü o kadar mahcup olmuştu ki, iki amiri arasında öyle ezilmişti ki anlatamam. Daha sonra belli başlı okul müdürleri dışında kimsenin Turan Akpınar’ın makamına gidemediğini duydum. Kendi ekibi vardı ve bu ekip dışındakilere sert duvarlar örüp başkasını bu ekibe pek almıyordu. Ha bir de Odak Projesi vardı. Adana’ya pek faydası olmayan ve idarecilerin tepkisine sebep olup seslerinin çıkmadığı, lakin Akpınar’ın reklam aracı olan…
Derken Turan Akpınar müsteşar yardımcısı oldu. Hiç ummadığımız bir zamanda Mustafa Altınsoy gibi bakanlık makamını dahi çok rahat bir şekilde yürütecek olan bir il müdürü merkeze alındı. Neticede Adana çok büyük bir devlet adamı kaybetti. Lakin asıl Türkiye bir devlet adamını harcamış oldu. Peki neden? Kimlerin egosu için? Bu adamın devlete ne zararı oldu?
Mustafa Altınsoy sadece bir örnektir. Asıl mesele gerçekten devletini seven, donanımlı ve fedakâr insanların merkeze alınıp eğitim uzmanı veya başka bir unvanla pasifize edilmesi ve bir nevi kendi tabirleri ile havuza alınıp maaş ödenmesi insan ve ülke geleceği adına nasıl bir yanlıştır? Özellikle milli eğitimde Mustafa Altınsoy gibi işinin ehli, donanımlı ve vatansever insanların bir an önce aktif görevlere alınması gerekir.
Milli Eğitim Bakanlığı bir türlü dikiş tutmamakla meşhur bir bakanlıktır.
Bunun en önemli sebebi her bakan değişikliğiyle bakanlıkta yaşanan büyük kadro değişikliğidir. MEB Türkiye'nin en çok adam yetiştirmiş ve köklü geleneğe sahip bakanlıklarından biridir. Fakat sık yaşanan bürokratik değişimler bürokrasinin bir hafıza oluşturmasına ve geleceğe yönelik köklü ve kalıcı politikalar oluşturmasına engel olmaktadır.
Özellikle milli eğitimde ve yine özellikle Ziya Selçuk döneminde ve sonrasında görevden alınan milli manevi değerlere sahip ve donanımlı bürokratların tekrar aktif görevlere getirilmesi; vatanseverliği, gayreti ve milli manevi değerlere olan yaklaşımına güvendiğim siz Yusuf Tekin bakanımın bir vazifesidir kanaatimce…
Yusuf Tekin bakanım! Muhafazakârlar için ve genelinde ülke için belki de son şanssınız. Daha önce de yazmıştım; AK Parti bir karizmatik lider partisidir ve Erdoğan'dan sonra çok da devamına ihtimal vermiyorum. Bu demektir ki bizim 4 yılımız var ve bu yıllar içerisinde ülke ve insan faydasına kim ne yapacaksa yapması lazım. Aksi halde 4 yıl sonra bunun mahcubiyeti ve mağlubiyetini acı bir şekilde yaşayacaklardır.
Yusuf Tekin bakanım, geçmiş birikim ile ve insan ilişkilerine verdiği değer ile gerçek vatan sevdalısı insanları yanınıza almalısınız. Bakan danışmanlarından, şube müdürlerine kadar sağlam bir ekip kurmalısınız.
Devletimizde görev yapmış liyakat sahibi, genel müdürler, daire başkanları, müşavirler, il ve ilçe müdürleri bakanlığımızı temsil kabiliyeti oluşmuş insanlardır. Bu uzmanlıklar çok uzun zaman ve emek isteyen birikimlerdir. Müşavir kadrolarını, diğer bir tabirle havuz kadrolarını ilgili alanlarında danışmanlık, yurt dışı müşavirlik ve ataşelik gibi temsil kabiliyet isteyen yerlerde istihdam edilmelidir. Okul öncesinden, yükseköğretime, din öğretiminden, mesleki eğitime kadar alanlarında danışmanlık hizmetleri alınmalıdır. Bu insanlar içinde bir genel müdürlüğün yönetmeliklerini yeniden yazacak kadar birikimli insanlar var. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde eğitimde görülen sıkıntılar için geçici görevlendirmeler ile raporlar hazırlamak için görevlendirilebilirler.
Bunların da ötesinde;
Cumhurbaşkanımızın idealize ettiği Türkiye yüzyılı için bu liyakatli ve hassas insanlardan bir ekip oluşturarak sizin önünüze vizyon projeler hazırlanması sağlanmalıdır. Aktif görev yapan danışmanlarınız ile beraber tasarlanacak bir danışma heyeti ile gönül coğrafyamıza, inanç dünyamıza ve küresel meydan okumalara karşı Cumhurbaşkanımızın vizyonuna uygun açılımlar için çalışabilirler.
Unutulmamalıdır ki Türkiye Yüzyılı’nın en kritik bakanı Millî Eğitim Bakanı’dır. Çünkü “neslin ihyası ve medeniyetin inşasını” sağlayacak olan her şahsiyet okullarda yetişiyor. Bu sebeple vicdan ve inanç sahibi milli eğitim bakanım, menfaati için yanına sokulanlara değil, gerçek vatan evlatlarına görev vermelisiniz.
Yusuf Tekin bakanım! Başta adam kayırmacılık sebebiyle görevlerinden alınıp etkisiz hale getirilen il ve ilçe müdürlerinden vatansever ve gayretli olanlara görev vermeli ve Türkiye Yüzyılını inşa etmek için ehliyet, liyakat ve inanç sahibi bürokratlara görev verilmelisiniz. Eğer bunu başarabilirseniz Türkiye Yüzyılının mimarı Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra ikinci mimar siz olabilirsiniz. Aksi halde kaybettiğimiz neslin sebeplerinden sadece biri de siz olacaksınız.
Rabbim yöneticilerimize basiret, feraset, cesaret, ilim, irfan, hikmet ve gayret nasip eylesin. Hak yolda halka hizmet ederken bizleri de onlara yardımcı eylesin.
Rabbim “Nesli İhyâ Medeniyeti İnşâ” mefkûremize bizleri hizmet ettirsin.
YORUMLAR