Kimlik, bir insanın olmazsa olmazı olarak işlevsel bir özelliğe sahip olduğu gibi kişinin durduğu yeri, karakterini ve davranış kalıplarını da belirler. İnsanlar, kimlikleri ile tanınırlar… Alt kimlikler de ana kimliğin yanında belirleyici bir fonksiyon icra ederler. Hatta çoğu kez, alt kimlikler, üst kimliği belirlemeye çalışarak kişinin patolojik konumunu belirginleştirir.
Mevcut dünyada kimlikler alt kimlikler tarafından belirlenir olmaktadır. Özgürlük bağlamında dile getirilen propaganda gücü ile üst kimliği belirleyen alt kimlikler öne çıkmaktadır. Cinsiyetsizlikten tutunda tarafsızlık bağlamında sessizliği bir kimlik olarak öne çıkarmak gibi…
İsrail dünyanın gözü önünde bir soykırım uygulamaktadır. Bunu açıkça ilan etmekte ve sürdüreceğini de beyan etmektedir. Buna rağmen, sınırlı bir tepki dışında özellikle de iktidarlar nezdinde bir tepki oluşmamaktadır. Oluşan tepkilerin etkisi ise sınırlı kalmakta ve çocuk ölümleri dünyanın gözü önünde sürdürülmeye devam etmektedir. Alt kimlik, seni Filistinliyi Arap, Müslüman, terörist dedirterek sessizliğe gömülmeni sağlamaktadır. Bu sessizliği ise eğlence, spor, oyunları ile gidermeye çalışma adına önüne sürülen fırsatları değerlendirmeye devam ederken arada yüreğin burkulsa da hemen önüne dönüp yoluna devam etmektesin. Hâlbuki milyonlar değil milyarlarca insanın bu soykırıma dur demesi gerekmektedir. Yarın onunda bir soykırıma uğramamasını sağlayacak olan şey ne ki?
Herkesin kendisine sorması gereken soru; ben kimim? Kim olduğunu doğru bir şekilde idrak edebilirsen kendini değiştirme imkânı kazanırsın. Ama senin kim olduğunu başkaları; bu başkaları, medya, sosyal medya mecraları, ünlü bilim adamları, sanatçılar, felsefeciler veya demagoglar/laf ebeleri mi belirliyor? İşte bu soru can yakan bir soru ve cevabı senin nerede durduğunu, kim olduğunu, neler yapabileceğini de belirleyecek kıvamdadır.
Seni bir şeye düşman kılan şeyin kendisine dikkat kesil! Bu senin aldanmanı sağlayan şeyin bizatihi kendisi olabilir. Senin tepki vermeni engelleyen şeyin kendisine bir bak! Bu senin alt kimlik tarafından üst kimliğini ele geçirme operasyonu olabilir. Seni bir şeye yönlendiren, bir şeyi istemeni sağlayan şeyin kendisine bir bak. Belki de bu seni kendi oyuncağı yapmak isteyenlerin bir tuzağıdır! Çünkü yaşadığımız dünya insanı kendisine köle kılmak isteyenlerin cirit attığı bir dünya olmuş…
Televizyonlarda Filistin katliamı ile ilgili haberler izlerken yüreğin acı ile sarsılıyor. Ama biraz sonra, iyide diye başlayan cümleler kuruyorsan, öncelikle bu sana o cümleleri kurduran şeyin ne olduğunu öğrenmen gerekir ki kendi özgürleşmeni garantiye alabilesin. Her tepki gösterisi sonrası, unutuyorsan o katliamı ve bir daha aklına düşmüyorsa, benim çocuğum, benim eşim, ben kendim aynı durumda olsaydım, neler yapılmasını isterdim, diye bir soru sor kendine… Ondan sonra verdiğin tepkilerin mahiyetini ve kaynağını daha berrak bir şekilde öğrenebilirsin…
Modern dünya, aldanışın ve aldatışın her türlü envai çeşitlerini ortaya koyan ve bunu teknik bir yöntemle ama büyüleyerek yapma sanatını uygulayan bir karaktere sahiptir. Bu yüzden aldanmamak neredeyse imkânsıza yakındır. Bu yüzden uyanık olmak, yakaza halinde mevcut durumu değerlendirme kabiliyeti geliştirmek ve her an aldatılacak bir pozisyona düşmemek için gereken idraki ve duyarlılığı geliştirmekle yükümlüdür insanlar. Çünkü aldatan kadar aldanan da suçludur. Bu suçu ortadan kaldırmadan sorumluluk da ortadan kalkmaz!
İnsan, kendisini ve yaşadığı şeyin anlamını düşünmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğü asla ortadan kaldırılamaz! Eğer, bir yerde zulüm varsa, insana düşen şey, o zulme ortak olmamak, zulme engel oluşturacak davranışlar ortaya koymak, eliyle, diliyle ve kalbiyle de onaylamamaktır.
İnsanların meşguliyetleri olacaktır ve olmalıdır da… Mesele, meşguliyet meselesi değil, ne ile meşgul olduğumuz veya olmamızın sağlandığı meselesidir. Bugüne kadar yirmi bini geçen insan haksız yere katledilmişse, altmış bine yaklaşan yaralı varken, en az ölen kadar toprak altında insanların kaldığı tahmin edilirken ve bir daha o kişilerin bir mezarı bile olmayacak ise, sen hala hiçbir şey olmamış gibi normal hayatına devam ediyorsan, bu sen olamazsın! Sen dediğin şey, senden başka her şeye dönüşmüş durumdadır. Yarın sana yönelik bir kötülük söz konusu olduğunda ise sende yalnız kalacaksın, bunu göze alabilecek misin? Düşün, düşünmeyen insanın kendini fark etmesi, kimliğini öğrenmesi, alt kimlik, üst kimlik meselesini idrak etmesi beklenemez! O yüzden bir düşün! Düşün ki kimsin sorusuna sen muhatap ol, başkaları senin kim olduğunu beyan etmesinler!
Yetmiş yıldır, Filistin’de bu zulüm devam etmektedir. Nice insanlar ölmüştür orada! Adı sanı belli olmayan binler, milyonlar belki de… Ama onlar her zaman kendi kimliklerinin farkındalığına sahip oldular. Bugün ise bu kimliği dünyanın gözüne, gözüne sokarak yaşamaya devam etmektedirler. Bu kimliğin aynı zamanda bir dava olduğunu, bir bayrak olduğunu, bir sorumluluk olduğunu en yüksek tonda haykırmaktadırlar. Filistin toprakları bir cephe toprağıdır. İnsanlığın cephesi… Özgürlüğün cephesi… Direnişin cephesi… Yokluğun girdabında yok olurken, en zenginlerin yaptığı hamleleri boşa çıkaranların cephesi… Yokluk, varlık ve benzeri kavramlar ile ilişkisi kalmayanların cephesi… Şan, şeref, makam, mevki, maddi güç, zenginlik, iktidar gibi dünyevi bütün makamları reddedenlerin cephesi…
Ey insan! Söyle şimdi bana, sen kimsin?
Hangi cephedesin? Kiminle takılıyorsun, kimin yanında yer alıyorsun, kimin yandaşısın, dünyadaki kaygın ne? Bu sorulara verdiğin her cevap senin kimliğini açığa çıkartır ve böylece kendini tanıma zemini kazanırsın…
YORUMLAR