Ramazan Ayı, insan için bir duraklama, nefes alma ve ne olup bittiği konusunda bir tefekkür edebilme zamanı sunar. Ramazan Ayı, yeni bir başlangıç ve zamanı yeniden inşa etme imkânı bahşeder. Ramazan Ayı, geçmişten ders çıkarma ve tecrübeleri artırarak devam ettirmeyi sağlayarak insanın tecrübeler ışığında varlığının anlamını düşünme yetisini geliştirir. Ramazan Ayı, Kuran ayı olarak zikir ayı olma vasfını sürdürdüğü gibi insana hafızayı yeniden tazeleme imkânı kazandırır. Ramazan Ayı, rutin dışı bir hayatın mümkünlüğünü ispat ederek, rutini tepetaklak ederek yeni bir durumun, olgunun ve olayın varlığını kesinleyerek insan tecrübesine değişimin niteliğini ekler…
Hafızasını kaybeden milletler yönetilmeye mahkûm olurlar. Çünkü ancak taklit üzerinden hayatlarını idame ederler. Bu da onların millet vasfını kaybetmelerine neden olur. Kendi yalnızlığı içinde debelenen bireyler, toplumsallaşma vasfı kazanamadıkları gibi toplumsallığın olumsuz etkileşimine muhatap olurlar. Hafıza, sürü olmadan kurtulan insanın ne ile iştigal etmesi gerektiğini kendisine hatırlatan ve idrake sunan bir özelliğidir.
Hafıza nasıl kaybolur?
İnsanın Tarihle olan bağı koptuğunda hafıza kaybolur. İster insanın kendisi içerden, ister dışarıdan bir baskı şeklinde tarihle bağı koptuğunda hafızayı da kaybedersin. İşte son iki yüzyıldır Müslümanlar, tarihle olan bağlarını kopartarak hafızasız kaldılar. Böylece her türlü mühendislik faaliyetlerine açık hale geldiler… Müslümanların modernleşme süreçleri bu tarihsel kopuşun izlerini taşıdığı için bugün Müslümanlar kendileri olma yolunda tökezlemeye devam etmektedirler. Ramazan Ayı, bu hatırlatmayı sağlayarak yeniden bir düşünme zemini kurulmasına aracılık eder. Müslümanların Ramazan Ayına borçları çok fazla, ama bunun farkındalığına sahip müslüman bulmak ise giderek zorlaşmaktadır. Her gün daha da kötüye giden bir gidişat ve yönelim söz konusudur. Bu durumun değişmesi ise hatırlamaya dayalı yeni bir vasata ihtiyaç hisseder. Ramazan Ayının bu fırsatı sunması bakımından Müslümanların daha dikkatli bir şekilde vahye muhatap olmalarını, hafızayı yeniden diriltmeye çalışmalarını, zikir ile de hatırlatıcı fonksiyonunu hayata geri döndürmelerini elzem kılmıştır.
Tarihsel kopuş, bir milletin geleceğini ipotek altına alır. Bu tarihsel kopuşun derinliğine göre o milletin geleceği de dışsal faktörler tarafından belirlenir hale gelir. İslam coğrafyasında irili ufaklı şiddet sarmalının meydana gelmesindeki en büyük mesele bu tarihsel kopuşun derinliğidir. Başka türlü aynı milletin evlatları toplu bir şekilde bir birini öldürmeyi göze almazlar… Gazze topraklarında soykırıma tabi kılınmış müslüman kardeşlerinin ölümlerini seyreden bir ümmetin varlığı başlı başına bir musibet olarak kayıtlara geçeceğini bilmek elzemdir. Bu soykırıma karşı çıkmayarak ona seyirci kalmanın günahı bugün yaşayan bütün Müslümanların boyunlarını bükecek bir ağırlığa sahip olduğu tartışılmaz bir gerçekliktir. Kendi mümin kardeşi, sürekli öldürülürken, boykot ve protesto gibi küçük ve zararsız işlemleri bile yapmaktan aciz bir ümmet haline dönüştüysek bu ümmetin tarihsel kopuşunun ne kadar derinlik kazandığını gösterir. Elbette ki küçük çaplı tepkiler söz konusu; ama sonuç alıcı bir durum hala ortada görülmemektedir. Ki iki milyar nüfusa sahip bir ümmetten söz ediyorsak eğer, düşman ise bütün yekûnu ile yirmi milyonu geçmiyorsa, bu zillet yeterince boyun bükücü bir özellik kazanmış demektir. Kurtuluş ise umudu diriltmekte geçer. Umudu diriltmek ise ancak bir değişim in vuku bulmasıyla zemin kazanır. İşte Ramazan Ayı, Kuran ayı, bu zemini sunmaktadır. Müslüman bu fırsatı kaybetmemek üzere kullanmaya başlamalıdır.
İnsan geleceğe dönük umudu, anlamı ve dirimi ile insan olur. Yani gelecek yoksa insan da olmaz… Bu temel gerçekliği dikkate almadığımızda insanın kıyametini kopartmış oluruz…
İnsanın mevcut şartları aşmasının yegâne yolu da geleceğe dair umudu ve beklentisidir. Bu yüzden mevcut şartlara takılmadan geleceğe dair vizyoner bir bakış ancak tarihsel olanla kuracağı sağlam bir köprü üzerinden gerçekleşir.
Ramazan Ayı, tarihle bağ kurmada yeterli veriyi sunar. Kuran ile uyarır, hatırlatır ve yeni bir eyleme yöneltir. Vahiy, insanın umudunun diriltildiği bir mekândır. Kuran, bu mekânı şenlendirir. İnsan, Kuran üzerinden umudunu dirilterek tarihle sahici bir bağ kurar. Geleceğin inşasında nelere dikkat kesilmesi gerektiğini ve neler yapması gerektiği konusunda ilkeler, uygulamalar, tecrübeler ve duygusal gelişim dinamikleri sunar. Ramazan Ayı,her zaman bir başlangıç imkanı sunar. Bu yeni başlangıç, rutin gidişatı yeniden değerlendirme fırsatı açar. Böylece insan, hatalarından sıyrılarak doğruya, iyiye, güzele ve eylemin hakikat ile buluşmasına zemin oluşturur.
Alzheimer/ hafıza yokluğu yaşayan hastalar, bir geçmişleri olmadığı için bir gelecekleri de yoktur ve hep bir başkasının yol göstericiliğine ve hatta bakımına muhtaç halde olurlar….
Eğer yeniden dirilmek ve bir gelecek inşa etmek istiyorsak dünümüzü/geçmişizi yeniden hatırlamalıyız…
Hatırlamanın en güzel demleri ise Ramazan günleridir. Modern soykırım günlerinde tarihsel bir vakte sahip olmanın koşulunu oluşturan Ramazan Ayının günlerinin ışığında zikir üzerinden hafızamızı canlandırmalı, uyandırmalı, yeni bir adımın atılmasına yönelik bir iradenin varlığını kesinleyerek yola revan olunmalıdır. Ramazan günlerinin kıymetini bilelim ve orucun değişim için sunduğu güzelliği yeterli düzeyde gerçekleştirme azmini taşıyalım…
Bugününü kurtaramayan ahretini de kurtaramaz! Bugünü kurtarmak için günün kötülüğün mücessem biçimi halini alışının durdurulmasına dayandığını bilmeliyiz… Korkmadan, yola çıkmalı ve orucun verdiği itminan ile değişime başlamalıyız… Vahyin soluğunu soluğumuz kılarak dirilmeliyiz ki, başkalarının diriltilmesine de aracılık edelim…
Bir kurtuluş yolunu fırsat olarak sunan Ramazan Ayı olan Kuran ayını sahih ve sahici bir şekilde yaşayalım ki hem bugünümüzü ve hem de geleceğimizi kurtuluşa taşıyalım…
Okuyucularımın Ramazan Ayını tebrik eder ve hayra, berekete ve uyanışa vesile olmasını temenni ederim, kurtuluşumuzun beratı olmasını Yüce Rabbimden niyaz ederim…
YORUMLAR