Sesli Makale Dinle
Müslüman İçin Yol Haritası…
Müslüman, an’ını müslümanca yaşamanın gayretini hiç eksik etmeden yaşaması gerekendir. An’ın müslümanca olması için gereken bir şuurun hayata geçirilmesi ise elzemdir. Müslüman, an’da geçmiş ve geleceği aynı anda yaşamanın sırrını bilen olmalıdır. Bu yüzdende müslüman, kendisine gönderilmiş vahiy/Kuran ve O’nun uygulaması ve beyanı açıklayıcı olan Allah Resulü ile irtibatını sürekli diri tutan olmalıdır.
Müslüman, algı ile hareket eden değil, bilgi ile hareket ederek hep daha doğrusuna dair bir arayışın içinde kendisini bulmalıdır. Duygusal zeminini korurken, stratejik zeminde bilgiye ve doğru habere dayalı bir duruşun sahibi olmalıdır. Müslüman, geçmişten ders alan ve geleceği yeniden inşa edecek bir potansiyeli kendisinde bulunduran olmalıdır. Bu yüzdende mevcut bilgi ve birikimin etkisinde değil, ama neye taalluk ettiği konusunda derin bir bakışa ve basiret üzere oluşa ihtiyacı vardır.’ Hikmet müminin yitiğidir’, ilkesini hayatının bütününde unutmayan ve ona göre hareket eden olmalıdır.
Müslüman, bilgi ile ilim arasındaki farkı bilmesi gerektiği gibi algı ile basiret arasındaki farkı da kavraması elzemdir. Müslüman, olgu üzerinden inşa edeceği bir idrak ile şuur üzerine bina edilmiş bir hayatı yaşamın nirengi noktası kılmalıdır. Geçmişte meydana gelen bilgiye bigâne kalmayan ve onun esaretine girmeden, kendisine gerekli olan her birikimi alan ve bugüne ihtiyacı olan bakışı inşa için gereken iradeyi gösteren olmalıdır. Geçmişteki ilmi birikimin usul düzeyinde talibi olmalıdır. İçtihat seviyesindeki ilmi birikimin ise idrakine ve tecrübesine sahip çıkmalıdır. Müslüman, İslam ve İslami ilimler için sahih ve sahici bir zemine sahip olmaya çalışmayı yaşamının hedefi kılmalı, ilahi rızayı ise nihai hedefi kılarak yaşamını hep bir diriliş ve direniş üzere geçirmeye hazır bir irade üzerinden yaşamalıdır.
Müslüman, modern bilginin ayartıcı boyutuna dikkat kesilirken, olgusal zeminde bu bilginin önünü açması gereken boyutuna dikkat kesilmelidir. Modern bilgiye verilen yaklaşımın sakıncalarını yaşadığı tecrübeler ışığında ifadeye kavuşturmalı, ama modern bilgi diyerek bir kenara atarak kendini mahrum kılmamalıdır. Her bilgi, ilahi bilginin bir yansıması olarak öne çıkar. Modern bilgi, bütün ayartıcılığına rağmen, bir bilgi olarak varlık kazanabileceğini dikkate alarak, yorum yapılırken öznel boyutunu dikkatten uzak tutmayarak onu daha nesnel bir zeminde ele alarak varlığını ikame etmelidir.
Müslüman reel ile ideal olan arasında sıkışıp kalan değil, reel olanı gözeterek ideal olana yönelik bir arayışın temsilcisi olmalıdır. Reel ile ideal olan arasındaki derin gerilimi basiret üzere görerek reel olanın inşa edilecek boyutunu gözlerden kaçırmadan ideal olanın reel olanı inşa edici boyutunu da dikkate alarak ilişki zeminini kurmalıdır. Bu müslüman bir insanın, şuur ve idrak seviyesini her düzeyde daha yukarıya doğru çıkışına sebepler bulmasının nedeni olacaktır. Her arayış, bir sıçramayı içermelidir. Her sıçrama ise hakikate dair bir yakınlaşmayı içerecektir. Bu da müslüman insanın hakikat üzere olmayı sebebi yaşam olarak vasıflandırmasına imkân tanımalıdır.
Müslüman, ilişkilerinde ahlaki olanı önceleyendir. İlişkilerdeki şiddeti reddeder, adalet ve merhamet üzere bir ilişki kurmayı önceler. Kendisine yapılan hataları affetmeyi, affedilmemesi gerekenler var ise onların gereği ne ise ahlak ve adalet üzere yapmayı ahlak edinir. Müslüman içinde var olduğu toplumun temel dinamiklerini önce doğru bir zeminde öğrenir, sonra yanlışlar var ise o yanlışları yine ikna sürecini harekete geçirerek değişime doğru yöneltmeyi tercih eder. Farklılıkları mümkün görür. Farklı düşündüğü için kimseyi kötücül bir vasıfla vasıflandırmaz! Açık şirk ve nifak görülen her hususta kesinlik arz eden bir tutumu icra eder. Bu noktada mubah alan ile emir ve nehiy alanları arasındaki ayrımı dikkate alarak insanları bir şeye zorlamak yerine onlara doğru eylemlere yöneltmeyi tercih eder. Mubah alanda ise insanları serbest bırakarak kimin Allah katında daha değerli olacağına kendisinin özgür iradesi ile karar vermesinin yolunu açık tutar.
Müslüman insan, doğumdan ölüme kadar ilim ile iştigal edilmesi gerektiğini bilir. Bunu gerçekleştiren her insana imrenir, kendisini de bu şekilde hazırlamaya çalışır. İlim meselesini bir kibir meselesi kılmadan ahlaki büyüklüğün/bütünlüğün zemini kılar. Yumuşak, sevecen, affedici, merhametli, şefkatli, adaletli, kurbiyyet kesbeden bir haleti ruhiyeyi toplumsallaştırmaya çalışır. Ahlak, en temel vasfıdır müslüman insanın, ilim ise vazgeçilmezidir. Şova dayalı bir pratik yerine ahlaka dayalı bir dirayetin varlığı müslüman için vazgeçilmez olmalıdır. Her şeyi her yerde konuşma yerine bir şeyi yerli yerinde konuşmayı önceleyerek sınırlar içinde var olmanın güzelliğini keşfeder.
Müslüman, yalan üzere bir hayatı asla tasvip etmez! Toplumsal yozlaşmaya karşı tavır takınır. Her türlü şiddeti reddeder. Çatışmayı eksene almaz! Müslüman, bugüne kadar şiddet ile ilişkisi bakımından Müslümanların yaşadığı sorunları ve İslam ile gayrı Müslimlerin ilişkisini olumsuz etkilemesini de dikkate alarak, selam/silm/barış üzere bir yaşamı önceler. Kendisi asla kötülükten yana tavır almaz! Her insanın rabbi ile ilişkisinin iradesi ile gerçekleştirilmesi gereken bir boyut taşıdığını görerek, özgür iradesi ile başkasına zarar vermediği sürece kendi ilişkisini kendisinin kurmasının gerektiğini peşinen kabul ederek, en büyük davet/tebliğin ise o ahlaki davranışa sahip olması ve o güzelliği yaşaması gerektiğini bilir. İslam’ın temel ilkeleri üzere ortak bir idrake sahip olmayı, içtihada açık meselelerde ise her içtihadi çabayı önemsemeyi ahlaki bir umde olarak görür. Bu farklılıklar içinde birliğin imkânlarını inşa etmeye vesile olur.
Müslüman, ailesinin koruyucu ve gözeticisi olmalıdır. Müslüman akrabalarını gözetir ve onlara iyilikler ile yaklaşır. Onlara kötülük yapmayı aklından geçirmez! Müslüman, içinde bulunduğu toplumun güvenilir bir ferdi, dert ortağı olacak bir karakteri, yardıma koşacak bir fedakâr insanı olmalıdır. Yani toplum, ‘bu adam, güvenilir bir adamdır’ diyecek bir yaşamı içselleştirmeli müslüman…
Müslüman, toplumsal zeminde asla emir ve nehiylere aykırı hareket etmemelidir. Kendi manevi arayışlarını açık bir gösteri tadında sunmayı terk etmelidir. Her türlü ahlaki güzelliği kendisine bırakmalı ve kendisi yaşamalıdır. Olumsuz bütün nitelemelerden kendini azade kılan müslüman, kin, buğz, yalan, dolan, kandırmaca, aldatmaca, yönlendirme vesaire gibi kötülüklerden bağımsız bir şahsiyet inşa etmelidir.
Müslüman, ferdi, toplumsal, siyasal ve iktisadi alanda da adalet ve merhameti elden düşürmemeli, ahlaki zemini her zaman korumalıdır. Feragat etmenin kazandırdığı anlamın kişinin yükselişine yapacağı katkıyı idrak ederek hep başkasını düşünen bir kişi olmalıdır. Çünkü ilahi rıza, başkası için yapacağı iyiliğin sonucunda ulaşılacak bir makamdır, bunu bilmelidir.
Müslüman, beklentisiz bir hayatın örnek şahsiyetini inşa ederek toplumsallığın bu örnek şahsiyet üzerine kurulu olmasına matuf çabalara destek olmalıdır. Ben demeyen bir benliğin, başka benliklere sirayet ederek doğruluğun ve hakikatin tezahürü olması beklenen bir sonuçtur. Bu yüzden müslüman, hep başkası için hayatını feda eden bir kahraman olarak hayatını idame eder ve sonuna kadar sürdürür. O ilahi rıza dışında başka bir rızaya talip olmadığı içinde Allah’ın kendisinden razı olduğu bir kul olarak huzura kabul edilir.
Bu çok zor bir yolculuktur diyenler için Allah inşirah suresinde: ”Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır” ayetini tekiden iki kez göndererek bizi uyarmaktadır. Zor denilen şey, kolaylığı içinde taşımaktadır. O yüzden zorluk yoktur, zorluğa göğüs gerekecek yürek bulunmadığında zorluk açığa çıkar…
Abdulaziz Tantik
YORUMLAR