Klişe Algılar Ve Etkileri…
Hayatımızı belirleyen klişe algılar, yaşamımızın bir parçası olarak yanlışlarımızın ve yanlış giden bir şeylerin devamını sağlaması bakımından önemli bir işlevselliğe sahiptir.
Nedir, Klişe algılar?
Klişe algılar, popüler kültür ve gündemi belirleyen bilimsel ve felsefi yaklaşımların sorgulanmadan kabulünü sağlayan, her kesin konuştuğu, düşündüğü ve inandığı yargıların genel kabulünü sağlayan şeyin bizatihi kendisidir.
Örneğin, Müslümanlara yönelik yapılan eleştirilerin temelinde de bu klişe algılar vardır. Bir Müslüman’ın asla yapmayacağı bir şeyi genelleştirerek ‘Müslümanlar nasıl böyle bir şey yapar’ diyerek o genel kabule yaslanarak Müslümanlara demediğini bırakmamaktır. Müslümanlar ahmaktır, Müslümanlar, yozlaşmıştır, Müslümanlar, sözünde durmaz vesaire diyerek Müslümanları genel itibarı ile töhmet altında tutmasını İslam’ın kendisine doğru bir eleştiriye yönelterek, dinin insan yaşamında bir karşılığının olmadığı görüşünü genelleştirerek genel kabule dönüştürme isteği gerçekleşmiştir. Bugün müslüman olduğunu söyleyen entelektüeller bile istem dışı bakıyorsun; din, bugüne hitap etmiyor, diyebiliyor.
Buraya nasıl geldik?
İslam ile ilgili ilkokul seviyesinde bir bilgiye sahip olduğumuz halde, müçtehit gibi içtihat etmeye başlayarak geldik. Önümüze sunulan bilginin doğruluğunu ve yanlışlığını kontrol etmeden, üzerine düşünmeden, bizi nereye taşıyacağını idrak etmeden, kabul ederek hayatımızın mottosu haline dönüştürmek yüzünden geldik. Özgürlük ve eleştiri dedik, ama bize sunulan şeye karşı bir özgürleşme ve eleştirel tutum yerine; kendi kültürel yapımıza ve dini düşüncemize yönelik bir özgürleşme faaliyetini ve eleştirel tutumunu marifet addettik.
Müslüman elbette günah işleyebilir, fasık olabilir, zulmedebilir, başkasının hakkını gasbedebilir. Ama bütün bu yaptıklarını müslüman olmaklığı yüzünden yapmış olmamaktadır. Bilakis, İslam, Müslümanların bu yaptığı çirkin işleri baştan itibaren yanlışlamakta ve yasak kılmaktadır. Yapanları da cehennem ateşi ile tehdit etmektedir. Buna rağmen, Müslümanların günahları üzerinden bütün Müslümanları töhmet altında bırakacak bir söylemi rahatlıkla kullanmaktan geri durmamak, bunu İslam/dine yöneltilecek bir zemine taşımak klişe algılara yenik düşmekten başka bir şeyi işaret etmez.
Şu an itibarı ile müslüman entelektüel ve aydınlarının yazılarını ele alın ve gördüğünüz şey üzerine derinlemesine bir düşünün…
Bu gidiş nereye?
Sanki bütün kötülükler, bütün olumsuzluklar ve bütün yanlışlar Müslümanların yüzünden meydana geliyor ve bütün bir insanlığa bu Müslümanlar yanlış yapmaktadırlar. Bu yargı bile düşünülmeden kolayca kabullenilmiş bir psiko-nevrotik durumu işaret eder. Aşağılık kompleksinin dışa vurumudur.
Soruyorum şimdi: iktidar kimin elinde? -Burada iktidar kimin elinde sorusunu genel dünya ölçeğinde ve belirleyici bir gücü elinde bulunduran kimdir olarak alalım…-
Modern iktidar elitleri, son iki yüz yılın muktedirleri, felsefi sistemleri, eğitim modelleri ile neredeyse bütün bir dünyada etkin bir konumdadırlar. Kültürel iktidarları, eğlence kültürleri ile dünyaya moda rüzgârları estirmektedirler. Ama modernliğe yönelik en küçük bir eleştiride müslüman aydın ve entelektüeller hemen karşı saldırıya geçerler.
Peki, niçin, Müslümanlara yöneltilmiş haksız eleştirilere yönelik bir savunma refleksi göstermiyorsun da batıya yönelik bir eleştiri olduğunda hemen savunmaya geçiyorsun?
Bunu bir düşün istersen…
Bugün yapılması gereken şey; eleştiri ile sınırlamadan, doğruyu da gerçeklik zeminine taşıyarak örneklik olacak bir durumu inşa etmektir. Sürekli eleştiri, belli bir süre sonra, olumsuzluğu ve umutsuzluğu kesinleyerek kişinin anlam dünyasını boşaltarak onu hiçliğe yöneltmektedir. Bugün Müslümanların kahır ekseriyeti bu hiçliğin girdabında debelenmeye maruz ve mahkûm kalmaktadırlar. Bunun müsebbibi ise Müslümanlara hak etmedikleri halde, eleştirel tutum ile sürekli tahkir edenlerdir. Müslüman olmayan birilerinin, Müslümanları tahkir etmeleri, anlaşılabilir bir şey, başka bir inanca sahip dersin, düşmanlığından dersin vesaire, ama müslüman biri bunu yapınca, birde öncü, önde olan, aydın, entelektüel olunca, karamsarlığı ve beraberinde kötümserliği zorunlu bir hal olarak dayatmaya başlamaktadır.
O zaman tez elden aklımızı başımıza almalıyız… Müslümanlara yönelik yapacağımız eleştiri, yapıcı bir eleştiri olmalı, doğrusunu ortaya koymalı ve kendimiz bu doğruyu yaşamımızda göstermeliyiz ki örneklik müessesesini yeniden inşa edebilelim…
Hayatımızdaki klişe algıları gözden geçirelim, o algılara yenik düşmeden onları hayatımızdan çıkaralım… Bunu sağlayacak olan şey ise; algı olarak dayatılan şeyleri eleştirel bir tutum ile gözden geçirmek ve doğruluğu ile yanlışlığını tam olarak ortaya koymadan hayata tekabül ettirmemeyi öğrenmektir. O zaman klişe yargılar hayatımızdan çıkar ve böylece biz sağlam, dayanıklı, doğru, iyiye ve güzele davet eden algıları yaşamın ontolojisi yapabiliriz.
Kurtuluşta bu ontolojinin varlık kazanmasındadır…
YORUMLAR