Abdulaziz TANTİK

Abdulaziz TANTİK


İnsanlığın Geleceğini Katletmek

10 Ocak 2024 - 00:32

Yeryüzünde ilk kez bu kadar taammüden çocuk katlederek insanlığın geleceğine dair bir tasavvur geliştirilmektedir. Her ne kadar Firavun benzer bir durumu İsrail oğullarına yönelik uygulamaya yönelmişse de bu durum sınırlı bir zeminde gerçekleşmekteydi. Ve bir ırka yönelik bir olguyu işaret etmekteydi. Bugün ise bütün insanlık aynı durumla karşı karşıya kalmaktadır.

Aksa Tufanı vesilesi ile İsrail terör örgütü Filistinli çocukları bilerek öldürmeye başladığı yerden devam edince bu sefer kendilerine yapılmış tarihsel bir soykırımı çağdaş bir dönemde yeniden başka bir ırkı yok etmeye yönelik olarak planlamaktadır. Bu meşruiyeti de kendi kutsal kitaplarından hareketle sağladıklarını düşünmektedirler.

Gazze örneği son örnek değil tabi, ilk örnek de değil! Modern dünya, nüfus planlaması adı altında buna yönelik ciddi bir planlama yapmaktadır… Örneğin, kadının korunması, doğum kontrol hapları, hamileliği engelleyen operasyonlar vesaire çocuk doğumunu kontrol altına alma ve onu yeterli seviyede tutmanın arayışları gibi…
Uzun zamandır, dünya nüfusunun giderek çoğaldığını ve dünyadaki gıdanın yetersiz kalacağına dair görüşler duymaktayız. Buna yönelik bir nüfus azalmasına gidilmesi konusunda ciddi görüşler ortaya konmakta. Ve bunu yapanlar da dünya nüfusunu sömüren sermaye sahipleridir. Böylece kafalarına göre bir yeni nüfus planlaması yaparak kendi iktidar alanlarını geliştirerek mutlaklaştırma arzusunu taşımaktadırlar. Sağlık sektörünün kapitalist bir unsura dönüşmesi, bu seviyede sürekli insanları diledikleri şekilde yönlendirme yapmaya meyilli hale getirme çabaları, bilimin kutsallığını ileri sürerek diğer kutsallıkları yok sayarak yeni adımların kalıcı hale dönüştürülmesini sağlamaya yönelik ciddi paralar harcanmaktadır.

Nüfus azaltılması projesinin birden fazla seçeneği devreye sokarak yapılmasına yönelik geniş bir mutabakat söz konusu olduğu izlenimi verilmektedir.
Örneğin, ötenazi gibi temel insan haklarına aykırı bir şeyi insan hakları içine dahil ederek insanın kendisini öldürmesine meşru bir zemin oluşturulmaktadır. Hukuki bir zemine sahip ötenazinin şimdilik az olarak uygulanmasının yarın daha fazla uygulama imkânı bulamayacağı anlamına gelmeyecektir. Kadının doğum hakkının kendisine ait kılınması, istemediği sürece kadını zorla doğuma zorlanmayacağı gibi temel tutumlar yanında, gayri meşru ilişkileri çoğaltarak ve bunu koruma duvarı adı altında gerçekleştirerek nüfusu daraltmaya bir başka açıdan yaklaşılmaktadır.

Benzer bir durum ise son zamanlarda gündeme taşınan toplumsal cinsiyet masalıdır. Bu masal ile eş cinselliğin her türüne yönelterek cinsiyeti erkek ve dişi olmaktan çıkararak bir başka açıdan nüfusu daraltma eylemi gerçekleştirilmektedir. Bir adım ötesi ise yapay zekâ üzerinden yapay rahimler aracılığı ile doğumu tamamen kontrol altına alma projesi yanında yapay rahim üzerinden insanın geleceğini belirleme ve istenilen özelliklere sahip bebekler üretilerek insanlığı yeni bir döneme hazırlamaktır.

Bütün bu istekler Küresel Çete denilen bir yapının ısrarlı bir şekilde bilimi de kullanarak hazırlık yapmasının sonuçları ile karşılaşmaya hazırlık zeminidir. Bugün pek ortada görünmese bile yarın ‘çip’ meselesi üzerinden insanların kendilerini öldürme emrini verme konusunda bir tereddüt yaşanabileceğine inanan var mı? Tek bir tıkla milyonlarca insanın kendisini öldürebileceği bir dünyaya doğru yöneliyoruz.

Bu söylenenleri komplo adı altında algı operasyonları ile gündemden uzak tutarak istedikleri politikaları uluslar arası düzeyde kabule mazhar kılmaya çalışmaktadırlar. Çok güçlü bir akıl ve para sahipleri bu projeyi adım- adım uygulamaya devam etmektedir. İsrail terör devletinin yaptıkları da bundan bağımsız olarak düşünülemez!

Mesele açık değil mi?
Yeryüzünün başka bir yerinde bu durum gerçekleşse idi kıyamet kopartılırdı. Ama hiç kimse sesini çıkarmıyor. Vicdanını yitirmemiş bir kesim protesto etmeye devam ederken, kahır ekseriyet ve güç hiyerarşisindeki yerini alanların kılı kıpırdamıyor. Bu nasıl bir vicdansızlıktır diye haykırası gelenler… Yarın, biz size ‘çip’ takalım, hastasınız, anında müdahale ederek sizi kalp krizinden kurtaracağız, şekerinizi düzene sokacağız, Alzheimer hastalığına düşmeyeceksiniz vesaire derseler, kim bu çipi takmaktan imtina eder? Pandemi sürecinde aşı meselesinde de biraz korku verildiğinde insanlar gönüllü olarak giderek aşıyı vurdular. Şimdi ise bu aşının ne kadar kötü sonuçlar doğurduğu bilimsel verilerle ortaya çıktı. Avrupa dışındaki kullanıcıların bir hata karşısında hukuki haklarını ellerinden almak için onlara aşı öncesi imza atma zorunluluğu sağladılar. Ama bugün Almanya da insanlar haklarını arayarak aşı sahiplerini mahkemeye vermektedirler. Bu ve benzeri durumlar hep var olacaktır.

Burada asıl dikkat çekilmesi gereken şey; sosyal mühendislik faaliyetlerinin neye tekabül ettiği konusunda bir azınlık dışında kimsenin gündemine girmemesidir. Medya ve sosyal medya aracılığı ile bir sürü herze normalleştirilerek gündemleştirilmekte ve insanların buna meyyal hale gelmesi sağlanmaktadır. İşte ilk kez, Gazze ve Aksa Tufanı bu sosyal mühendisliği de tarumar eyledi. İsrail ve destekçilerinin bütün çabalarına rağmen, yapılanların dünya gündemine taşınması sağlandı ve gereken tepkiselliği inşa etmede faydalı bir işleve sahip oldu. Bu yüzden İsrail terör devleti kaybettiğini anlayınca başka yollara tevessül etmektedir. Son bir hafta içinde gerçekleşen tedhiş eylemlerini de bu düzlemde okumakta yarar var.

Vicdan sahibi insanlar için temel bir sorun var: kendileri adına üretilen gelecek tasavvurlarına karşı bilgiye dayalı bir direnç oluşturmak ve istenilen kıvama gelmekten özenle kaçınmaktır.
Yapılan yanlışlara karşı topluca karşılık üretmek ve birlikte hareket etme kabiliyeti kazanmaktır. Kendi aleyhlerine olan bir tekniği kendi lehlerine çevirerek birlikte var olmanın yöntem ve yollarını aramalarıdır. Korkmadan ve bir beklenti içinde olmadan kendilerine dayatılan bu yeni dünya düzenini yerle yeksan etmenin tek yolunun bütün vicdanlı insanların birlikte hareket etmesidir. Irk, renk, dil, din ve benzeri ayrımların karşı karşıya kalınan tehdit karşısında bir kıymeti harbiyesi yoktur. Zaten bu ayrımları da kendi yeni dünya tasarımları için kullanmaktan kaçınmayan bir akıl ve irade var karşımızda…

Müslümanlar, kıyametin yakın olduğunu hatırlamalılar. Vicdanlarını harekete geçirmeliler. Diğer insanların vicdanlı kesimi ile birlikte var olmanın yollarını hatırlamalılar ve bunu hayata geçirecek eylemlere başlamaları elzemdir. Yarın çok geç kalınmış olabilir. Karşımızdakiler bizimle birlikte gibi davranarak bizim ayağımızı çelmede çok fazla gelişmiş birileridir. İktisadi, siyasi, bilimsel güç merkezleri kendi tekellerinde bulunmaktadır. İşte bu zeminde biz de birer Musa, birer Davut ve birer İsa gibi olmalıyız… Muhammed olarak yeniden hayata anlamını atfetmeli ve dünyayı bu şeytani pagan kültürden ve iktidarlardan kurtarmalıyız. Filistin meselesi bu konuyu yeniden düşünmeye vesile olmalı… Filistin’in kurtuluşu dünyanın kurtuluşudur. Eğer bir gelecek olacaksa insan için bu Filistin halkının kurtuluşuna bağlı bir özellik taşımaktadır. İşte insan olan ve insaf ile vicdan sahibi her insanın öğrenmesi gereken temel kural budur…

İyi ile kötü Filistin’de karşı karşıya gelmektedir. Kimin kazanacağı ile birlikte dünyanın geleceği de belirlenmiş olacaktır.

O zaman buyurun direnişe ve mücadeleye…

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum