Abdulaziz TANTİK

Abdulaziz TANTİK


İslam Allah'a Aittir!

04 Nisan 2023 - 15:09


İslam, din olarak Allah’ındır. İnsan elinin değdiği bir alanı söz konusu edilemez! O bütünüyle Allah’ındır. Elçinin dokunduğu yerde ilahi olana aittir. Elçi kendi yanından bir şey eklemez, eklediği şey ise ilahi olanın otoritesine dayanır. Bu çerçeve içinde ed Din olan İslam Allah’a aidiyetinde bir şüphe bulunmayan yegâne dindir. Bu yüzden tarih boyunca dine dair insani yorumların etkisi değişime açıktır. Beşeri olan dinin yorumudur. Bu da din ile yorumu arasındaki farkı görmek ve beşeri hiçbir müdahaleyi ne dün ve ne de bugün için makbul görmemeyi beraberinde taşır. Her beşeri yorum eleştiriye açıktır. Ama İslam eleştiriye açık değil, bilakis insanı anlamaya matuf bir açıklığa davettir.

Son dönemde İslam/dinin bugüne hitap etmekten çıktığına dair algı üretimine dair parlak yargılar ortaya saçılıyor. Din yetmemekte, peki ne yapılmalı sorusunun ardından da ‘dini bugüne uyarlamalı veya biraz insaflı olanlar ise din yeni sorunlara çözüm bulmalı ama klasik otoriter değil de anlayışlı ‘ olsun diyorlar. Aslında bu algıyı pompalayanlar şu kasıtla yapıyorlar: dini bugünün koşulları içinde yeniden tanımlamak ve Protestanlığı dine uyarlamak…

Modernleşmenin diğer inanç kümelerine ve İslam dinine yönelik geliştirdiği en büyük algı, eğer sizde batılı modern bir insan olmak istiyorsanız, tıpkı Katolik Hıristiyanlığı gibi Protestanlaşmanız gerekir. Bütün kültürler Protestanlaştırılmaya maruz bırakıldılar. İslam dininin de Protestanlaştırılması için olağanüstü bir çaba gösterildiğini gözlemleyebiliyoruz. Bu aralar yine atağa geçtiler. Şöhret bulmuş kişileri, dinin yetersizliğine delil göstermek için onların eleştirel tutumlarını öne çıkartarak köpürtüyorlar. Biz artık dinin anlayışının yetersizliğine kani olduk vesaire diyerek uzaklaştıklarını ilan ediyorlar. Kibarca dinden çıkarken Müslümanların aklını çelme konusunda da atak davranıyorlar.

İşin kötü tarafı entelektüel kesimde de bu çırpınma bir saflık içinde öne sürülmekte. İtiraz edenleri ise çağın sorunlarından habersiz olduğu suçlamasına muhatap kılmaktadırlar. Felsefe ve bilim okumaları, müslüman zihni iğdiş etmiş durumda. Özellikle modern epistemenin/bilgi yönteminin kendisinden hareketle dinin yeniden yorumlanması gerektiğini bugünün sorunlarını işaret ederek dile getirmektedirler. Gençlerin deist olduklarını, ateizmin gençler arasında çoğaldığını vesaire söyleyerek dine yönelik bir değişim ve bugüne aidiyetini içerecek yeni bir yaklaşım geliştirmeyi dikte etmekten çekinmemektedirler.

Meselenin modernleşmenin bizatihi kendi sorunu olduğu konusu ise gözlerden ırak tutulmaktadır. Hâlbuki sekülerlik aynı zamanda bir deist proje olduğu savı gözlerden saklanıyor. Şu açık ki, eğer bir yerde deizm varsa orada sekülerleşme artık yerleşik hale gelmiştir.  Modernleşme hamlesi bir sekülerleşme hamlesidir. Teknolojik gelişmeler ise ancak seküler bir bilim ve bilgi üzerinden gerçekleşebilirdi. Bu yüzden eğer siz batılı teknolojiye dayalı bir yaşamı arzularsanız, onların sahip olduğu seküler bakışa inanmak ve seküler kültür ile modernleşmeyi itmam etmek ve deist bir inanca da sahip çıkmak zorundasınız…

İslam’ın tamlığını idrak etmek yerine, onu parçalara ayırarak yorumlamaya çalışmak, mevcut epistemenin baskın karakterine yenik düşmeyi de ilzam eder. Bu yüzden İslam, tamlığı işaret eder. O parçalanarak yeniden toparlayarak yorumlanamaz, bunu yapan kişi, kendi öznel yaklaşımını öne çıkartacağı için din ve dini yorumu kabul edilemez olandır.

Bu temel gerçeği dikkate almayan her yaklaşım eksik ve kendi içinde zaaf taşıyacaktır. Çok masumane bir yaklaşımla, ama bugünün şartlarını gözetmeliyiz denildiği zaman, zoka yutulmuş olmaktadır zaten…

Ya hu el insaf…

Din, üzerinde oynanacak bir oyun ve makine değil ki düzeltme yapasın… Allah’a ait bir dine beşeri bir müdahale söz konusu olamaz! Müdahale olduğunda ise o artık Allah’a aidiyetini kaybedecektir. Mekanik bir şey değil ki şartlara uyumlu olması için gereken müdahaleler yapılabilsin. Bu dinin mekanik değil dinamik bir süreç olduğunu, bu dinamik süreçte her insanın sürekli bir imtihan üzere oluşunun dikkate alınması gerektiği, tercihler ile insan kendi geleceğini belirlediğini açık bir şekilde anlaması şarttır.

Din şartlara uymaz çünkü o şartları değiştirir. Oyun kurucudur. Sınır çizer. O yapar ve bozar. Her aklın üstünde ve her otoritenin fevkindedir. Belirlenmez, belirleyicidir.

Her peygamber gönderildiği kavme onun şartlarını gözeterek değil, mevcut şartların değiştirilmesi teklifi ile gönderilmiştir. Şartlar değişmediği zaman ise peygamber ve ona tabi olan insanlar oradan ayrılmışlar, geride kalanlar azaba duçar kalmış ve hicret edenlere yeni şartları inşa etmek için yeni bir yurt ihsan edilmiştir. Muhammed aleyhisselam da aynı şartlarda Mekke ve ahalisine gönderilmiştir. Onlara şartlarınızı değiştirin demiştir. Onlar şartlarını muhafaza etmeye devam ettikleri için Medine’ye hicret etmiştir. Medine de ise kendi şartlarını olgunlaştırarak Mekke’yi fethetmiş ve oradaki şartları da değişime uğratmıştır. İslam, ilk günden bu güne ve kıyamete kadarda kendi şartlarını oluşturacak müminler için varlığını sürdürecektir. Yoksa şartlara mahkûm bir din, ilahi bir din olma vasfı kazanamaz!

İnsanlık birikimi gibi yalın ve nötr bir kavram üzerinden mevcut bilgi ve birikimi dikkate alarak dinin yenide yorumlanmasını isteyen safdil entelektüel zemin ise sorunlu bir alanda var olmaya çalıştığının farkındalığına sahip değildir. Mesele bu kadar yalın değil! Her istenilen adımın atılması, yeni bir adımın atılmasına da teşne hale getirir. Zaten son iki yüz yılın hikâyesi de buna işarettir. Müslüman, İslam gibi bir ilahi din ile şereflenerek mevcut bilgi, birikim ve kültürü reddederek varlığını izhar etmekle yükümlüdür. Bu yükümlülük onun ilahi g/azaptan kurtuluşu da garanti eder.

Kimse tanrıcılık oynamaya kalkmasın sonu hüsrandır…

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum