İkinci tur seçimde geride kaldı ve Tayyip Erdoğan yeniden seçildi. Elbetteki onu seçenler büyük bir sevinç yaşadı. Kaybedenler ise üzüntülerini gidermek için kendilerine göre mazeretler ürettiler. Bu her zafer ve mağlubiyette ortaya çıkan olgusal gerçekliklerdir.
Ama müslüman farklı davranmayı başarabildiği oranda Müslümanlığının hakkını verebilecektir. Kuran açık bir buyruk veriyor: “Allah’ın yardımı ve fetih gelipte, İnsanları Allah’ın dinine bölük, bölük girerken gördüğünde, Artık Rabbini hamd ile tesbih et ve mağfiretini dile, Muhakkak ki O, Tövbeleri kabul edicidir. ’(Nasr suresi/110)
Müslüman her halükarda müslüman olmakla yükümlü ve ona göre davranışlar sergilemek zorundadır. Bu onun Müslümanlığının temelini inşa eder. Bir seçim geride kaldı. Geride kalan seçim ise her türlü şartlara rağmen zaferle neticelendi. Bu seçimde birden fazla etkenin varlığı tartışılmaz. Buna rağmen, insanlar kendilerine göre bir tercihte bulunarak Erdoğan’ı yeniden başkan seçtiler. İşte burada artık seçim geride kaldığına göre iki şeyi yapmakta yarar var: Nasr Suresinin ifade ettiği yapılması gereken birinci temel şey hamd etmektir.
Hamd etmek neye tekabül eder?
Hamd etmek, başarıyı kendine mal etmemektir. Çabaladım, çalıştım elde ettim değil! Ben çalıştım, çabaladım, Allah yardım etti ve bu başarı nasibim oldu, demektir. Başarıyı kendine mal etmenin doğal sonucu kibirdir. Kibir ise, insanı azgınlığa taşır. Bu yüzden bir başarı sonrası elde edilen sonucu Allah’a tevdi etmek, kibirden kaçınmak ve hamd ederek, kendini kendi sınırlılığı içinde anlayarak böbürlenmeye meydan vermemektir. Bu aynı zamanda yenilgiye uğrayanlarla doğru ve sahici bir bağ kurmanın imkânını da verir. Onları ezmek, kahretmek için sözler sarf etmek değil, bilakis onların kalbini kazanmanın bir zeminini sunar.
Hamd ile hareket etmek, kişinin kendisini kontrol altında tutmanın güçlü alt yapısını sağlar. Elde ettiği zafer ile başkalarını kıskandırmak, onları hüzne ve acıya sevk etmeyi aklından bile geçirmez! İşte hamd etmek, barışında temelini inşa eder. Çünkü müslüman, varlığın bütün katmanları ile barış/selam üzere yaşamayı bir temel ilke olarak kabul ederek uygulamaya çalışır. Varlık ile barış üzere yaşamak aynı zamanda müslüman açısından bir hedef ve sorumluluğun idrakini de işaret eder.
İstiğfar ise, kişinin, kendi eksiğini, gediğini görme kabiliyeti sunar. Yaptığı hataların neler olduğunu idrak edebilmenin zeminini kurar ve böylece kişi, kendi özeleştirisini kendisinin yapabileceği bir vasata ulaşır. İstiğfar etmek aynı zamanda kibirden uzak durmayı, Allah ile bağını daha da güçlendirerek yeni başarılar için kendini hazır etmeye yönelik bir ilgiyi ve ikrarı da işaret eder.
İstiğfar, bir zafer elde edilirken, kırılan kalplerin tamiri için gereklidir. Her zafer kendi iç bünyesinde bazı zaaflar ve hataları da işaret eder. Yani zafer kazanma adına atılan adımlar ve yapılan hamlelerin muhatapta meydana getirdiği olumsuzluğun giderilmesine yönelik bir ıslah ve tedavi için istiğfar şarttır. İstiğfar aynı zamanda bir öz eleştirinin makul ve vicdani zeminde gerçekleştirilmesini sağlar. Suçlamak yerine, takdir ederek düzeltme yapmayı mümkün kılar. Kazandıktan sonra en kolay olanı; nasıl, gördün mü? İşte bu, yenilgiyi tattın vs. demektir. Böylece kendinden biraz daha uzaklaştırmış olursun muhataplarını… Seçim ise zaten bütün insanları kapsadığı için onlardan kendine yakınlıklar kurarak kendi zeminini koruyabilirsin, yaptığın hatalardan dolayı sürekli senden uzaklaşanların varlığı açıktır. İşte bu açığı kapatmanın bir yöntemi, hem uzaklaşanları geri getirmek, hem de sana destek olmayanları desteğe razı etmenin yöntemi, kibir değil, tevazu içinde, yapılması gerekenleri, genişleterek paylaşmayı sağlamaya yönelik adımlar olacaktır.
Hamd ve istiğfar, insanı yaşatmayı, devleti ise insanı yaşatmanın bir zemini kılmanın adıdır. Bu söylem iktidar tarafından ve Reis tarafından sürekli gündeme taşınmaktadır. Ama son on yılın panoramasına bakıldığı zaman, eskiye göre ekonomi halk kesimi açısından sorunlu hale gelmiştir. Orta sınıf ile üst sınıf arasındaki mesafe açılmıştır. Orta sınıf neredeyse yok edilmiştir. Yeni bir sınıf üretilmiştir. Bu sınıf ise halk ile ilişkisi bakımından sorunludur. Ayrıca iktidar süreci içindeki erimeden kaynaklı gayri ahlaki tutumlar veya buna teşne hareketler, halkın ve gençlerin dinden uzaklaşmalarına neden olmaktadır. Sosyolojik bir değişim yaşanırken bunu makulleştirmek mümkün ama müslüman olarak sorumluluğumuz, bize düşen hataları gidermek, gerekiyorsa, sosyolojiyi yeniden düzenleme adımları atmaktır. Burada da güvenlik kaygısının ürettiği sorunları yeniden ele alarak, liyakat ve ehliyet ağırlıklı yapıya yeniden dönüşün adımları atılmalıdır.
Devletin yaşaması için insana yüklenmek ve onu mahrum kılmak müslüman bir insana yakışmaz! Devletin yaşaması için gerektiğinde bu halk canını vermekten sakınmamaktadır. Ama devletin elde ettiği imkânları halk ile adil bir şekilde paylaşımını sağlamakta iktidar sahibi erkin sorumluluğundadır. Bu noktada seçim sürecinde atılan adımların, seçim sonrasında da devamını beklemek halkın en temel hakkıdır. Çünkü gerçekten, marketlerde, pazarlarda ve alışveriş merkezlerindeki fiyat artışları, hayatı yaşanmaz kılmaktadır. Evet, oralar dolmaktadır. Ama oralara uğramaya güç getiremeyen ve en az ile yetinmeye çalışanların varlığı diğerlerinden daha fazladır. Bu gerçeğin görülmesi elzemdir.
Eğer Ak Parti bir sonraki seçimde kazanma arzusu taşıyorsa, halk ile yeniden bir barış imzalaması bağlamında halkın sorunlarının çözümüne yönelik ilk sekiz aylık süreci çok iyi kullanmalıdır. Belediye seçimlerinde büyük bir yenilgi yaşamamak için şimdiden halka yönelik olumlu adımların atılması ve onların hayatlarını derinden etkileyen kira, geçim standardı, sabit gelirli maaş sahipleri vesaireye yönelik ciddi adımları atmalıdır.
Halk üzerine düşeni yapmıştır. Şimdi sıra Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve seçeceği iktidar elitlerindedir. Bekleyip göreceğiz… Seçimin ikinci tura kalmasının nedenlerini ve daha yüksek bir oy alabilme potansiyeline rağmen, elli ikide kalmasının sebeplerini de iyi düşünmelidirler. Hamd etmeliler, istiğfar etmeliler ki hamd ettiklerinin delili olsun… Ben bir müslüman ve entelektüel olarak bu durumu izlemeye devam edeceğim. Eleştiri hakkımızı rahatlıkla kullanacağız. Hayatı müslüman kılmanın gereği olan ise halk ve sistem içinde barışın ikamesidir. Bu barışın ise ilahi rızaya uygunluğu temel şartlardandır. Giderek ulusal milliyetçilik yerine millet/din/müslüman olmaya yönelmek barışın teminatıdır.
Türkiye’nin yeni yüzyılını gerçekleştirirken, dar, sınırlı bir yaklaşım yerine geniş, kapsayıcı bir yaklaşım için ulusalcılık yerine Müslümanlığın değerlerini temel eksen kılmak zorunlu görünmektedir. İslam büyük bir coğrafya için temel değerdir. Bu temel değeri sahici ve sahih bir zeminde değerlendirmek ise müslüman olmanın keyfiyetinde ve sorumluluğundadır.
YORUMLAR