Abdulaziz TANTİK

Abdulaziz TANTİK


Her Calut'un Karşısına Bir Davut Dikilecektir…

11 Ekim 2023 - 14:38


Her Calut’un Karşısına Bir Davut Dikilecektir…
Hamas, Son saldırısı ‘Aksa Tufanı’ ile İsrail’le birlikte bütün dünyaya şu mesajı verdi: İsrail’in büyüklüğünü öyle gözünüzde büyütmeyin, ileri teknoloji, ileri bilim vesaire kendinizi dev aynasında görmeyin; bir gariban gelir ve senin bütün tekniğini darmadağın ediverir. Hayalini kurduğun yüksek teknolojinin güvenilirliğini çöpe atıverir.

Şaşırtıcı ve bir o kadar da akıllı bir hamle ile yüksek teknolojik koruma duvarı aşıldı ve İsrail’i kendi topraklarında kendi inisiyatifi ile vurdu. Bu olay Hamas için yeni bir başlangıç adımı anlamını taşır. Hamas daha büyük hedeflere yönelik hamlelerini devam ettirecektir.

Meselenin ideolojik karakteri bir tarafa bir insani mesele olarak hak mevzuunun bu kadar yok sayıldığı bir dünyada hala İsrail seviciliğin bulunduğu bir zeminde insan hakları ve bağlamında geliştirilen bütün kavramların ‘piç’ kavramlar olduğu ve sadece üstün olanların işini kolaylaştırdığı kadarı ile işlevsel kılındıkları bir kez daha gözler önüne serilmiştir.

Hamas, bugüne kadar yapılan bütün saldırılara karşı ölçülü bir tepkisellik üzerinden cevap vermiştir. Ama bu sefer, İsrail’e “‘Haddini Bil’ bizi ölmekle, açlıkla, susuzlukla ve hepsinden öte hapis hayatı ile korkutamazsın, eğer biz ayağa kalkarsak sana dünyayı dar ederiz.” demeyi başarmıştır.

Aksa Tufanı başladıktan hemen sonra gündeme düşmesi ile birlikte İsrailli sivil insanların maruz kıldığı belirtilen sahte fotoğrafların gündeme düşmesi ise ne yapılacağının belli olmadığı bir düzlemde sığınılan bir zemin olarak teşekkül etmesi ise İsrail gibi bir korku imparatorluğunun düştüğü komik durumu göstermesi açısından önemli bir veri olarak kayıtlara geçmelidir.

Meseleyi bir değerlendirme ölçütü bakımından ele aldığımız zaman gözlemlediğimiz şey şu olmuştur: İsrail seviciler farklı türevleri ile karşımıza çıkmış ve İsrail’in yaşadığı durum üzerinden Hamas’a yönelik şiddetli eleştiriler yöneltilerek, -bunlar müslüman ise sivil insanlara yönelik şiddeti nasıl kullanırlar- demeye getirmektedirler. İsrail’in yıllarca yaptığı sivil katliamları bir tarafa bugün bile vahşet ölçüsünde yaptığı zulmü ise görmezden gelmeye devam etmektedirler. Bu büyük hilekârlık gözlerden saklanamaz boyuta ulaşmış bulunmaktadır. İkincisi, Hamas’ın, sivil hedeflere yönelik saldırısı kabul edilemez propagandasıdır. Buna birçok liberal müslüman da katılmaktadır. Hâlbuki İsrail meselesine bakıldığı zaman kadın erkek neredeyse hiçbir ferdinin askeri karakterinin olmadığı bir bireyi yoktur. Tabi ki askeri karakteri olmayan kadın ve çocuklara yönelik bir saldırı kabul edilemez! Hamas zaten bu konuda da üzerine düşen açıklamayı yaptı.

Fakat ortada duran temel bir mesele; bir konuyu ele alırken hangi kıstasların kullanılması gerektiği konusunda bir kafa karışıklığının varlığıdır. Bir meselenin haklılık konumu ayrı bir değerlendirme ölçütünü taşır. Bu meselenin stratejisi ayrı bir değerlendirmeye tabi olmalıdır. Bu stratejinin taktiksel şematiği ayrıca değerlendirilir. Bu meselenin yöneldiği olay, olgu ve hedefin varlığı ve sorunsal alanı da ayrıca değerlendirilmelidir. Bu çerçeve içinde Hamas, haklı bir davanın haklı bir temsiliyetini taşımaktadır. Bu konuda Hamas’a yönelik her eleştiri haksız bir ithama dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır. Çünkü kendi topraklarında esir muamelesi gören, hakları gasbedilmiş, uluslar arası hukuk açısından da meşru hakları göz ardı edilerek yok sayılmakta ve her türlü haksızlığa duçar kalmaktadır.

Hamas, üzerine düşeni yapmaya çalışmaktadır. Kendi topraklarında kendi yönetimini kurma ve kendi halkını diğer halklar gibi müreffeh kılma arayışlarını sürdürmektedir. Bunun için öncelikli olarak İsrail’in elini bu topraklardan çekmesini istemektedir. İsrail ise sürekli yeni topraklar elde etmenin arayışı ve histerisi ile sürekli yeni hamleler yaparak Filistinli insanları son açıklamada da ifade ettikleri gibi ‘hayvan’ gibi gördüğünü deklare etmiştir. Bu kabul edilebilir bir ifade kalıbı değildir. Eğer bir hayvanlık benzemesi varsa bu bizatihi İsrail yönetimi ve bu şiddeti benimseyen her vatandaşına daha yakışan bir sıfattır.

Bir eylem haklılık pozisyonunu apaçık bir şekilde taşıyorsa, sonuçları üzerinden o eylemi suçlamak mazur bir tutum değildir. Ayrıca tebrik edilmeye şayan bir hareket olarak yapılan eylemin niteliği, benzemezliği, uygulamadaki başarısı ise geleceğe dair ne olabileceğine dair bir umudu da diri tutmaya yarayacaktır. Korkması gereken ise İsrail olacaktır. İsrail içinde demokrat kimliği ile olup bitene doğru perspektif içinden bakanların varlığı bilinmektedir. Onların içerden tepkileri, dünyada hala iyiliğin varlığına inanan kimselerin dışarıdan desteği ile haklı bir davanın başarılı bir sonuca ulaşması beklenebilir.

Ama en önemlisi, Davut, taşı Calut’un gözüne isabet ettirerek ilk hamleyi yapmıştır. Mukadder olan Calut’un yenilgiyi tatmasıdır. O yüzden hırçın saldırıların bir anlamı olmayacaktır. Zaten ölmeye hazır bir halkın, öldürülerek geri püskürtülmesi beklenemez! Ama ölümden korkan bir halkın ‘İsrail Halkı’nın ölümü tatması ile başlayan süreç devam edecektir. Bu korku onlara bir sürü yanlışı yapmaya taşıyacak ve bu yanlışlar onların sonunu getirecektir.

Sanıldığı gibi İsrail dünya devletleri tarafından tam bir destek bulamamaktadır. Rusya ve Çin açık desteğini geri çekmiştir. ABD ve Avrupa’nın bir kısmı destek verse de İngiltere’nin tavrı açık bir şekilde farklılaşmaktadır. Meseleyi yakından takip edenlerin, İngiltere, Filistin meselesinde İsrail’in 67 öncesi sınırlara geri dönmesi stratejisine sahip olduğunu bilmektedirler.

Davut açığa çıktığı andan itibaren, Calut’un iktidarı sallanmaya başlamıştır. Hedef açıktır. İsrail kendi güvenliğini düşünüyorsa, Filistin devletini kabullenerek kendi 67 sınırlarına geri çekilecektir. Yoksa sürekli bir tehdit altında yaşadığı her günün bir azap içinde geçmesinin önüne geçemeyecektir. Sadece İsrail topraklarında bir tehdit altında olmayacak, dünyanın her yerinde İsrail vatandaşları tehdit altında kalacaktır. Bu istenmeyen durumun gerçekleşmemesi tamamen İsrail devletinin kendi tavrında açığa çıkacaktır.

Zulüm ile abad olunmaz!
Korkunun ecele faydası yoktur. Filistinli her gün öleceğine haklı davası uğruna bugün ölürüm diyebildiği sürece kazanan taraf olacaktır. İlahi yardım günbegün inmeye devam edecektir. Ahiret, adaletin ikame edileceği zemindir. Bu yüzden bu dünyada adalet sağlanmasa da öte âlemde adalet tecelli edecektir. Ezilen cennet ile müjdelenmişken, zalim ise cehenneme sürüklenecektir.

Yüreğimiz, gönlümüz, kalbimiz, Filistinli müslüman kardeşlerimizin yanında atacaktır. Elimizden gelen her ne varsa onu yapmak müslüman olmamızın tabii sorumluluğu olacaktır. Rabbim her iki cihanda da Filistinli Müslümanları muzaffer eylesin… Âmin…

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum