Gazze’deki son olaylar, bize modern dünyanın ürettiği bütün değerlerin tepetaklak yerle yeksan olduğu ve o değerler sadece ‘modern batılı’ için geçerli olduğudur. Evrensel değerler yalanı bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır. Bir değer üretildiği yerin temel özelliğini taşır. Adalet ve hakkaniyet namına batı düşüncesinin içine düştüğü gayya kuyusu bütün açıklığı ile kendisini ilan etmektedir.
Filistin direnişi, son Gazze olayları ile Hamas üzerinden bir kez daha göstermiştir ki modernleşen Müslümanların İslam’a nispetleri sahte ve Müslümanları su götürür cinsinden bir yaklaşımı içermektedir. Saf su katılmamış bir Müslümanlık ancak modern düşüncenin köleleştirdiği zihnin tasallutundan kurtulduğu andan itibaren öne çıkabilecektir.
Müslümanların dünyevi karakteri son Hamas saldırısı sonrası ortaya çıkan İsrail saldırısı ile meydana gelen zulme sessiz kalmaları ile açıkça kendisini göstermiştir. Müslümanları temsil liyakati kesbedecek bir kurumun varlığı ise yok mesabesindedir. Uluslar arası ilişkiler, reel gerçeklikler, güç temerküzleri vesaire ile Müslümanların, mazlum ve her taraftan kapatılmış mazlum Filistinli Müslümanların öldürülmelerine sadece seyirci kalındığı için iki yüzlülük açıkça kendini göstermektedir. Sıradan halk olan Müslümanların da kendi sorunlarına gömülüp boğulduğunu ve orada öldürülen mazlum halkı seyrederken duydukları acının anlık bir karakter taşıyarak orada saklı kaldığı gerçeği bir kez daha yürekleri yakmaya devam ediyor. Hamas üzerinden mazlum Filistin halkı yok edilirken, gözyaşları ve iki kuru sıkı slogan eşliğinde yapılan eylemlerin ürettiği hal ile kendini masum gösterme güvenilirliği vicdan mahkemesinde yokluğa tevdi edilmektedir.
Son Hamas saldırısı ve üzerine gelişen olaylar bize ‘İslam Dünyası’ diye bir yerin sadece isim olarak var olduğu gerçeğini yüzümüze çarpmıştır. Müslüman kurumlar ve onları temsil eden liderler, ülkeler ve İslam ülkelerinin liderliğini oynama gayretini gösteren Başkanlar, yine hep bir ‘Arafta’ olma rolünü oynamakta pek başarılı olurken, on gündür Mazlum bir halkın korumasız bir şekilde yok edilmesini seyrederek liderlik oyunu oynamakta oldukları gözlenmektedir. Evet, bir mazlumun yok oluşu bütün insanlığın yok oluşunu işaret eder. Eğer tek bir mazlum insan öldürülecekse bu bütün insanlığın katledilmesi anlamına gelecektir ki buna sessiz kalmak bütün anlam dünyasını yerle yeksan edecek bir olguyu inşa eder.
Filistin mazlum halkı ve Gazze topraklarında yaşayan mazlum insanların ekmeği, suyu, elektriği ve sağlık hakkı elinden alındığı halde hala zalim bir ülke ve Zalim bir halk olarak İsrail ve Yahudiler hala istedikleri gibi davranma hakkını ve imtiyazını kullanıyorlarsa buna seyirci kalan her insan mazlum kanını dökmekten sorumludur. Yaklaşık iki milyar müslüman var diye nara atan müslüman, on milyon Yahudi seni öldürürken ne yapıyorsun, Allah’a bunun hesabını nasıl vereceksin?
Evet, bu son Gazze saldırısı diğer saldırılarla benzerlik gösterse de bir ilktir. Bu kadar rahat ve pervasız bir halkı yok etmeye yeltenirken, diğer bütün halklar seyirci kalmaktadır. Bu ilk, kıyametin kopuşunun da habercisidir. Her ölen mazlum Filistinli ve Gazzeli halk elbette ki inancımıza gereği cennette ağırlanacaktır. Bu zalim dünyanın kahrını çekmektense cennette ağırlanması onun için güzel bir durumu da işaret eder. Ancak geride kalan Müslümanların halleri ve onların Allah katındaki sorumlulukları ne olacaktır.
Hiç kimse -ama benim etim budum nedir ki, ne yapabilirim ki- söyleminin arkasına sığınmaya kalkmasın… Dünya sekiz buçuk milyar ve bunun yaklaşık iki milyarı müslüman olma iddiasını taşıyor. Bu iki milyar eğer gerçekten bir azınlık olan Yahudileri sadece ekonomik olarak protesto etseler, birçok şey kendiliğinden değişir. Hatta İsrail ve onun destekçisi şirketlerin varlığı bilinen bir gerçek, sadece onlara bile mal ve ürünlerine yönelik bir boykot hareketi büyük bir değişimi açığa çıkarır. Yani ezcümle demem o ki; her insanın kendi çapında bu olayda bir tavır geliştirerek doğru bir eylem ile o mazlum halka zulmeden İsrail ve yardakçılarına gereken cevabı verebilmek mümkündür.
Sadece komşu ülkelerdeki müslüman halk, sıradan müslüman insanlar, yeter bu zulüm diyerek ayağa kalkarak Filistin’e doğru bir yürüyüşe geçseler bütün dengeler altüst olur. Her ülke Müslümanları kendi iktidarlarını bu zulme karşı tavır almaları noktasında sıkıştırabilir.
Demem o ki, Müslümanlar, imanlarının kendilerine sunduğu aydınlığı esas alarak olaylar karşısında tavır geliştirmeye başladıklarında Müslümanlıkları müslüman olmalarına zemin oluşturur. Mesele müslüman olma meselesidir. Her adımımız, her hareketimiz, her yönelimimiz, her tavrımız, her davranışımız Müslümanlığımızdan neşet etmelidir ki müslüman olma iddiamız anlamını bulsun…
Son Filistin/Gazze direnişi her müslüman için bir turnusol kâğıdı özelliği gösterdi. Herkes bu aynada kendini görmeli ve kendi durumunu kendisine itiraf etmelidir ki ahirette vereceği hesabı kolaylaştırsın…
YORUMLAR