‘Aldatan Bizden Değildir' Nebevi ‘söz’ olarak hayatımızda bir düstur olarak var olması gereken temel ilkedir: Aldatan bizden değildir. Aldatma, salt muhatabını aldatma ile sınırlı bir durumu işaret etmez! Topyekûn bir yaşamı yanlış yöne kanalize eden bir bakışın ipuçlarını sergiler aldatma… Aldatma nerede duracağı belli olmayan bir kişilik sapmasıdır. Azı ve çoğu da sorunlu olan aldatma, aynı zamanda ulûhiyet ile bağını kurmada da ciddi sorunlar yumağına neden olur. Kişi bir kere aldatmaya başladığı zaman nerede duracağı belli olmayan bir yola girmiş demektir. Bu yüzden aldatmaya yönelik en küçük bir ilgi bile hemen yok edilmesi gereken bir olguyu işaret eder. Aldatmanın birden fazla katmanı vardır: kişinin kendini aldatması ki bu çok masum görülür. Hâlbuki kişinin kendisini aldatması ile başlayan süreç başkalarını da aldatmaya dönüşür ve en önemlisi ise Allah’ı kendince aldatabileceği varsayımına kadar taşınır. Yani aldatma ucu bucağı olmayan bir şey olarak öne çıkmaktadır. Bu yüzden kesin bir yargı ile konumlandırılmıştır: Aldatan bizden değildir… Bu bizden değil, önemli bir ayrımdır. Müslüman bir insan, müslüman bir kardeşini aldattığı zaman o artık o müslüman kardeşinden değil! Buna dikkat kesilelim… Müslüman bir topluluğu aldattığı zaman ise o aldatan kişi artık o müslüman topluluktan değildir. Kişi, ailesini aldattığı zaman o artık ailesinden değildir vesaire çoğaltılabilir… Ama en önemlisi, metafizik bir ilke olarak asla herhangi bir varlığın Allah’ı aldatamayacağı hakikatine rağmen kişinin, Allah’ı aldatacağını düşünmesi, istismar ederek, yalan söyleyerek dindarlığını çıkarları için öne çıkarması ve bunu bir çıkar malzemesi kılmasıdır. Buradaki kötülük, diğer kötülüklerin anası mesabesindedir. Ve maalesef, içinde yaşadığımız toplumun en bariz özelliği aldatmak olmuştur. Aldatmanın aracı olarak da yalan söylemeyi bir karaktere dönüştürmek olmaktadır. Yalanın birden fazla anlam katmanı olmakla birlikte, her katmanının kendine mahsus zararları olmaktadır. Bu yüzden yalanı devre dışı bırakan bir yapıya bürünmekten başka seçenek kalmamaktadır. Aldatma, yalanı kurumsallaştırmaktadır. Allah’a rağmen yalan söyleyen birinin aidiyetini kaybetmesinden daha doğal bir şey olamaz! O yüzden bu nebevi düsturu hayatımızın mihenk taşına dönüştürme konusunda ciddi bir çabanın içinde olmalıyız… Allah’a rağmen ve Allah’a karşı yalan söyleyen birinin başkalarını aldatmaya yönelik istekliliğini kim yok edebilir ki… Dindar kisvesi altında Müslümanları aldatan birinin, aynı zamanda Allah’ı da aldatmaya yönelik bir eylemlilik içinde olduğunu belirtmekte yarar var. Müslüman bir toplumu aldatmaya matuf kişiler, kurumlar, iktidarlar ise hem Allah’ı aldatmaktadırlar ve hem de müslüman kardeşlerini aldattıkları için onlardan olmadıklarını da ilan etmiş olmaktadırlar. Bu yüzden hukuki bir sorun ortaya çıkmaktadır. Yalan söylediği açık olan birinin şahitliği kabul edilmemektedir. Şahitliği kabul edilmeyenin ilişki ağına yönelik şüphe açıktır. Bu şüphe ile onun yaptığı her iş gözlem altında olacaktır. Bu da sürekli yeni yalanlara ve yeni aldatmalara alan açmak anlamına gelecektir. Aldatma, yanıltma, gerçeği gizleme, bir şeyi saklama ve bütün bunları gerçekleştirirken yalana başvurma zeminini işaret eder. Aldatma ile yalanın birlikte oluşunun temelini de bu kurar. Bu durum, oluşturduğu şüphe ile sosyolojiyi de kişiliği de zedeler. Aldatma başladığı zaman birden fazla aldatma devreye girer. Örneğin; Bir kişi, bir başka kişiye yapmadığı bir şeyi yaptığını söylediği zaman, muhatabını aldatır, muhatabını aldattığı gibi kendisini de aldatmış olur. Kendisini aldatan kişi aynı zamanda Allah’ı da aldatmış olur. Buraya bir parantez açalım: Allah’ı kimse veya herhangi bir şey aldatamaz! Kişi sadece kendisini aldatabilir ve muhatabı olan kendisi gibi birini aldatabilir. Ama aldatma, bir başkasını aldatma ile başladığı için, Allah’ın emrini çiğnediği için Allah ile aldatmayı gerçekleştirdiği için Allah’ı aldatır diyoruz. Yoksa ontolojik olarak Allah aldanmaz! Çünkü O her şeyi bilen ve kuşatandır. O’nun bilgisi dışında bir şey kalmaz! Kastedilen şey burada epistemik bir unsurdur. Aldatmanın her türü sorunlu ve kişilik zedeleyici bir unsuru çağrıştırır. Kişi, asla yalan söylememeli, unutkanlığından mütevellit bir yalan söylediğinde ise tövbe etmelidir. Karşı tarafı gözeten ve sadece gerçeğin kısmi boyutunu gizleyen yalanların yine kısmi bir süresi içinde ibahası söz konusu olsa da müslüman bu konuda çok dikkatli olmalıdır. Kişisel hayatında samimiyet, toplumsal hayatında samimiyet, dini hayatında samimiyet ancak aldatan olmamakla sağlanabilecek bir olgudur. |
YORUMLAR