Abdulaziz TANTİK

Abdulaziz TANTİK


İYİYİ SÜREKLİLEŞTİRME, KÖTÜDEN SAKINMA…

28 Ocak 2025 - 12:23

 Yaşadığımız çağ, geçici çağ adını almaya liyakat kesbetmeye devam ediyor. Her şeyin uçucu ve geçici bir özellik kazanarak varlık sahasından silindiğini gözlemlemeye devam ediyoruz. Bu durum işin ilginç yanı bir tepkisellik de üretmemektedir. İnsan, teknoloji üzerinden sürekli yenilenmeye yönelik bir itiyat kazanmakta ve bunu kalıtsal bir zemine yaslandırmaktadır. Bu da insanın sürekli bir değişim anaforunda yaşamaya alışması anlamına gelmektedir.

Değişimin hızı, değerlerin hiçliğini ortaya çıkarmaktadır. İyi ve kötü kavramlarının hiçbir anlam taşımadan yerini yarar ve zarara terk etmesi, sekülerliğin atar damarlara kadar sirayet ettiğini göstermektedir. Bu noktada sürekli bir kötülük vurgusunun kötülüğü çoğaltmaya yarayan bir opsiyonu süreklileştirdiğini gözlemekteyiz. Yapılan bir kötülüğün medya ve sosyal medya üzerinden paylaşılmaya başlandığı andan itibaren arka arkaya aynı kötülüğün farklı versiyonları ile birlikte yeşermeye başladığı görülmektedir.

İyiliğe yapılan vurgu ise büyük bir ustalıkla “ama şu zamanda kim bunu yapmaktadır” diyerek yokluğa tevdi edilmeye çalışıldığı görülmektedir. İyiliğin çoğalması ise; iyiliğin herhangi bir beklenti olmadığının açık bir şekilde görülebileceği bir zemini dikkate alarak yapıldığı zaman bir karşılık ürettiğini ve yenilendiğini söylemek durumundayız. İyiliğin kötülüğe kullanıldığı bir dönemi yaşadığımızı bilerek iyiliği dikkatlere sunmalıyız. ‘İyilik nedir’ sorusu ise hala cevap bekleyen sorular arasında yerini almaya devam etmektedir.

İyi olmayı, insanlara faydalı işler yapmaya dayandırmak bir tanım olarak öne çıkartılabilir. Ancak, iyi kavramının dayandığı kaynağı netleştirerek ortaya koymaya çalışmakta yarar var. İyi ve kötü kavramlarının temellendirilmesi ve bunun bir hukuk kaidesi olarak öne çıkartılmasını sağlayan şeyin kendisi nedir? Ahlaki zeminde iyi ve kötü nedir sorusuna bir cevabımız hangi usul ve bilgi sistemi içinde yer almalıdır? Bu sorulara verilecek cevap kişinin nerede durduğunun işareti olacağı gibi sahip olduğu inancın karakterini de belirleyecektir.

İyi ve kötü kavramının dini içeriğini devre dışı tutan bütün yaklaşımlar, modern dünya görüşünün kazandırdığı seküler bir bakışın dışa vurumu olarak öne çıkmaktadır. Saklı veya açık bir şekilde seküler düşüncenin iyi ve kötü kavramını dikkate alarak yaşam üzerine bir ahlaki yeti kazandırma imkânları giderek kendini yokluğa tevdi etmektedir. Modern düşüncenin ürettiği kavramların bugün bir karşılığının oluşmadığını söylemek artık kesinlik kazanan bir yargıya göndermedir. Eşitlik kavramının tam bir eşitsizliği işaret ettiği açıkça görülebilinmektedir. Gazze olayı, iyi ve kötü kavramının yeniden düşünülmesi açısından önemli bir kaynak olma hüviyetini kazanmıştır.

Şunu açık bir şekilde belirtmeliyiz ki, iyi ve kötü kavramları dini kavramlardır. Dinin kazandırdığı içerikten bağımsız ele alındığı zaman iyi ve kötü kavramı kendi doğal anlamını yitirmekte ve yanlış mecralara kapı aralamaya başlamaktadır. Hakikat ile bağı açısından iyi ve kötünün yeniden tanımlanmasına olan ihtiyaç açıktır. Bu yeniden tanım ise mevcut zihni yapıyı dikkate alarak kadim bir tanımın çağdaş bir ifadeye kavuşturulması anlamını taşımaktan öte bir anlamı olmayacaktır.

İyi, ilahi emir ve nehiylere tabi olan mümin bir kulun eylemlerinde açığa çıkan takvaya dair bir ahlaki zemini muhafaza eden bir bağlamda inşa olandır. Rabbinin sürekli kendisini gözetlediğinin şuuru içinde hareketlerine istikamet tayin eden kişinin ahlaki yapısını belirten şeyin kendisi iyidir. İyi, bu anlamı ile metafizik bir kavramın kişide mücessem hale gelmesi ile birlikte yaşamın temelini kuran bir kavram olarak doğuşudur.

Bu noktada iyinin ne olduğunu söylemek yerine iyinin tabiatını ve dayandığı kaynağı belirgin kılan bir dilin varlığı esasa taalluk eder. Bir şeyin iyi olduğunu söylerken, onu yapmanın kişinin ilahi rızaya erişmesini sağlayan bir otoriteye dayandığını da işaret edebilmelidir. Yani iyi, insanı aşkın/müteal bir karaktere taşıdığını da beyan ederek ifadeye kavuşturulmalıdır. İnsanı beşeri statüsünün ötesine taşıyarak onun ilahi emanetin bir taşıyıcısı olduğunu da içerecek düzlemi inşa ederek konu edinilmelidir.

Çağdaş zamanda kötülük yaygınlaştırılarak anlatıma kavuşturulduğu için süreklileştirilerek yaşamın en büyük parçası haline dönüştürülmüştür. Sabah kuşağı programları, dedektif olma hüviyeti kazanan öğleden sonrası programlar, kötülüğün her türlüsünü propaganda malzemesi kılarak başkalarına da kötü örnek teşkil edecek şekilde gündemleştirilmektedir. Bugün bütün dünyada kötülüğün yaygın bir şekil kazanmasındaki iletişim ve bilişim aygıtlarının varlığı tartışılmaz bir gerçekliğe dönüşmüştür. Bir ölüm haberini ve öldürme biçimini aylarca tartışmanın toplumsal psikolojiye katkısı üzerine pek düşünülmez! Kötü bir örneğin sürekli kılınarak medyada ve iletişim aygıtlarında konuşulması, gündeme dönüşmesi ve hep çoğalarak söz konusu edilmesi, psikolojik vasatı kötü etkilemektedir. Kötü, baskın karaktere dönüşerek iyiyi de kötüye dönüştürme becerisi kazanmaktadır. Bugün yaşadığımız gerçeklik bunu bize açıklıkla göstermektedir.

 Ne yapılmalıdır?

Yapılması gereken şey belli: bir kötülük yapıldığı zaman, hukuk gereğini yapacak ve sadece haber olma hüviyetini aşmayacak düzeyde konu edinilerek o kötülüğü yapanın olumsuz niteliği belirgin kılınarak iyiye olan ihtiyaç gündemleştirilmelidir. İyi, daha fazla hayatımızı belirlemeli, gündem kılınmalı ve insanlara, iyi bir tavır geliştirdiği zaman kazandığı kıymeti hatırlatmalı ve örneklendirilmelidir. Böylece iyiye yönelik bir ilgiyi ve kıymet kazanmaya yönelik bir beklentiyi kişinin kazanacağı şahsiyetin bir temeli kılarak öğretilmelidir.

Bu öğretme ise, süreklileştirilen bir iyiliğin içinde var olmayı sağlayacak koşulların varlığını hazırlayacak bir toplumsallığın varlığını hazırlamak en temel ödev ve sorumluluk alanı olarak belirlenerek gerçekleştirilmelidir. İyi olanın toplumsal ağırlığının belirgin kılındığı bir topluma veya cemaate kavuşturulmuş insanın iyiye yönelmesinden daha doğal bir tutum gelişemez!

Kötüden uzak durmak, iyiye yönelmek ve sürekli iyiyi önceleyen bir tutumu dışsallaştırarak varlık kazandırmak bir insanın sahip olduğu şahsiyetinin temel damarını oluşturmalıdır. Kötü dendiğinde iğrenilen bir şeyin varlığının açığa çıkışını sağlamak, iyi dendiğinde ise ona yakınlık sağlayan bir vasatın ve psikolojinin varlığını güvence altına almayı sağlayacak bir ilişki ve iletişim dilini kurmak temeldir.

İnsan, hayırlı ise konuşsun, yoksa sussun… Bu ilke söz, kötülüğü yok sayan, onu gizleyen ve ona bir değer biçmeyen bir yaklaşımı öne çıkartır. Kötülük, yokmuş gibi davranılmayı hak eden bir tutumun kendisidir. İyilik ise yapılır ve gündemleştirilmez, ona tanıklık edilir, şahit kılınır. Bir insan iyi bir davranış sergilediği için bir beklentisi olmaz! Çünkü iyilik, beklentisizliği içermektedir.

Abdulaziz Tantik

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum