Siyasal Algılar Üzerinden Siyasal Olguları Değerlendirmek…
Siyasal bir değişimin gerçekleşmesi için algılardan olgulara ve oradan da bilgi ve stratejiye yönelmek esasa taalluk eder. Ama son elli yılın siyasal olguları genel itibarı ile siyasal algılar üzerinden değerlendirmeye tabi kılındıkları için bir değişimin işareti olarak hayat bulmakta zorlanmaktadırlar. İran İslam devrimi, Rusya’da başlayan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğini bitiren perestroyka ve glasnost, Afganistan’dan önce Rusya’nın sonra ABD’nin çıkması, Cezayir FİS yönetimi, Arap Baharı ve benzeri birçok örnek sunulabilir.
Klişe hale getirilmiş eski soğuk savaş dönemi siyasal algıların hala geçerliliğini koruma konusundaki inanç dini inanç ile eşdeğer halde genel bir kabule mazhar olabilmektedir. Bu da Dünya Sistemini elinde tutan ekâbirlerin elini güçlendirmekten öteye geçmemektedir. Aksa Tufanı başladığı zaman daha ne olduğu belli olmayan ve herkesi şaşkına çevirmişken, bunu İsrail kendisi yapmıştır, eline fırsat geçti ve katliam yapacaktır. Sonuçta beklenen oldu. Ama gerçekten görüntü ile gerçeklik uyuşuyor mu? Bu soruya aklı başında bir cevap verebilmek için; bir, ABD İsrail koalisyonunun Ortadoğu üzerindeki planlarını tam bilmek gerekir, iki, Aksa Tufanı hareketini başlatanların ne istediklerini ve beklentilerini bilmek şarttır, üç, bölge ülkelerinin ne istedikleri ve ucu kendilerine dokunduğunda ne tepki vereceklerine dair kesin verilere ve bir bilgiye ihtiyaç vardır, dört, ABD İsrail koalisyonu dışında kalan güçlerin bu noktada gösterecekleri tepkinin niteliği neye tekabül edecektir.
Şimdi yukarıdaki sorulara cevap vermeden konuya siyasal algılar üzerinden yürüdüğünüz zaman her şeyi müstekbir gücün lehine yorumlarsınız. Şirk koşarsınız ama farkında değilsinizdir. Nasıl mı? ABD ve İsrail olmadan hiçbir şeyin yapılamayacağına inanıyorsanız bu büyük bir şirk değil mi? Şartlar vesaire ile kendinizi kurtaramazsınız. Tıpkı son Suriye’de başlayan değişim içinde hemen ABD ve İsrail etkisini gündem yapmaya çalışanlar gibi… Hâlbuki tam tersi adamlar dışarıda kalmalarına rağmen, oluşan durumdan istifade etmek için hemen harekete geçerek klişe algıyı canlı tutmaya yardımcı olmaya çalışmaktadırlar. Ama süreç uzadıkça ve gerçekler gün yüzüne çıktıkça bu durum biraz daha netleşecektir.
Asıl soru dünya bir noktaya doğru akış halinde sürüklenmektedir. Durumdan rahatsız olan insanlar süreç içinde birlikte bir şeyler yapmanın iradesine doğru bir hareket haline yönelmektedir. Gazze direnişi ve ortaya çıkan halkın tepkiselliği bunu açık bir şekilde göstermektedir. Şu an baskı altında olan halkların, günün birinde yeter dediğinde neler olabileceğini kestirmek mümkün mü? İş biraz o noktaya doğru taşınmaktadır. Küçük örgütlenmeler, doğru hamleler, doğru stratejiler ile harekete geçtiği zaman küresel güçleri yenilgiye razı edebilirler. Bunun tipik örnekleri tarih boyunca gerçekleşmiştir. Bugün de gerçekleşecektir. Gazze direnişi bir yılı aşkın yapılan bütün şiddetli saldırılar ve katliamlara, insanlık dışı vahşete rağmen dimdik ayakta durması da bunun tipik örneğidir. Aynı şekilde Suriye muhalefetinin de beklenmedik bir şekilde başarılı olmasını mevcut güç odaklarının içinin boşaldığına delalet eder. Önceden ilan edilen olayların bir tanesi, ABD, Rusya ve Türkiye’de iç kargaşanın çıkmasıdır. Manşete çekilen bu haber, prestijli bir strateji dergisi tarafından yayınlandı. İlk kargaşanın Türkiye’de başlayacağını da öngörerek…
Durum tam tersine dönerse, Donald Trump iktidarı döneminde ABD iç çatışmalar yaşayabilir mi? Bu mümkün bir gelişme olabilir. Çünkü Donald Trump ve temsil ettiği ulusal güçler dünya iktidarından uzaklaşarak kendi ülkelerinin refahı için çalışmayı önceliyor. Ama küresel güçler, İsrail yanlışı lobi ise tam tersi bir noktada, bu çatışma ABD’de federasyonlar arasında bir özgürleşme ateşi yakarsa, sen seyreyle gümbürtüyü…
O yüzden klişe haline dönüşmüş algılardan kurtulmanın yollarını bularak sağlıklı bir siyasi yoruma ulaşma imkânı bulunabilir. Bu yüzden de bize yutturulmuş siyasal algılardan kurtulmamız şarttır. İkili güç devri bitti. Soğuk savaş dönemi siyaseti tükendi. Yeni post modern bir siyaset öne çıkmakta iken yeni bir siyasal arayışın da önü açılmaya çalışılmaktadır. O da dijital diktatörlük. Buna karşı çıkanların ise sığınacakları tek liman İslam ve Müslümanlar olacaktır. İşte bu yüzden Gazze cihadı ve direnişi bir ateşi yakmıştır. Suriye direnişi ve dirilişi de inşallah bu ateşi harlayarak yeni dirilişlere ve direnişlere kapı aralayacaktır. Ondan sonra halkların kendi kaderlerini ellerine alma mücadelesi başlayacaktır. Avrupa siyasal alanda ciddi bir kargaşa yaşamaktadır. Aşırı Sağ iktidar olma yolunda emin adımlarla yürümektedir. Amerika kendi içine çekilecek gibi görünüyor ama içerde buna karşı çıkanlar ile bir çatışma yaşanması olası olandır.
Ama her halükarda Müslümanlar, dünyada yeniden barışın tesisi ve özgürleşmenin kendi doğal hali üzere gerçekleştirilmesi için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Soğuk savaş dönemi ideolojik arka planlara dayalı dine yaklaşım biçimleri yerine kuşatıcı ve kapsayıcı bir yaklaşım ile ahlaki ve doğal bir zemini kurma ve yaşatma arayışını temellendirerek ve buna öncülük ederek yeni bir iktidar alanını oluşturma zorunluluğu kendisini dayatmaktadır. Suriye muhalefetinin bazı adımlarının yine algılar üzerinden eleştiriye tabi kılınması bir haksızlık olacaktır. Tabi ki Suriye’de yaşayan her etnik ırk ve inancın kendini yaşatmasının yasal dayanakları oluşturulmalıdır. Şiddet ve parçalanma hariç her türlü siyasal hakların verilmesi elzemdir. Suriye’de inşa edilecek doğru bir iktidar ve siyasal hayat, daha sonraki ülkeler içinde bir örneklik teşkil edecektir. Bu noktada müslüman entelektüellerin yaşadıkları bu kadar tecrübe, acı ve deneyime karşı artık çıtayı yükseğe taşıması, sadece Müslümanların rahat edeceği bir dünya değil, bütün insanların rahata ereceği bir dünyanın kurulmasına öncülük etmeleri sorumluluklarındandır. İnsanlar, kendi hür iradeleri ile bir şeyi kabul ve ret etmelidirler. Ama bunu bir çatışma zeminine taşımaya ihtiyaç hissetmeden birlikte yaşamaya yanaşmalıdırlar. Modern düşüncenin başaramadığını Müslümanlar kendi iman ve ilkeleri üzerinden bunu başarmaları mümkündür.
Şunu kafamıza kazıyalım; her olan biteni muktedirlerin izni ile yapıldığı tezinden kurtularak ancak bağımsızlığımızı inşa edebiliriz. O yüzden Gazze ve Suriye yarın başka bir yerde başka bir hareket kendi isteği, iradesi ile kendi düşüncesine bina edilmiş bir siyasal sisteme ulaşabilir. Müstekbir güçler istemese de bu mümkündür. Çünkü onlar tanrı değiller. Allah dilerse, nice azınlıkların nice çoğunluklara galebe geleceklerine bütün dünya şahit olacaktır. İsrail kendi içine çekilmeye başladığı zaman, o hoyrat, hovarda ve şımarık tutumunun cezasını aldığında görülecek ki, dünya öyle bizim bildiğimiz gibi değilmiş yargısı keskinleşecektir.
Dünya çok küçüldü. İnsanlar bir köy gibi yerde yaşamaya başladılar. İnternet üzerinden dünyanın bir ucu bir tık ötede durmaktadır. Bu etkileşimin ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. Bu etkileşim, daha çok insanların bağımlılığını artırmaya matuf kullanıldığı bilinmektedir. İşte, bu etkileşimi bu iktidarın ve bağımlılığın yerine artık özgürlüğün almasına matuf bir etkileşime bırakması zamanı gelmiştir.
Yazar, hayal âleminde yaşıyor diyebilirsiniz. Gazze hayalleri parçaladı. Suriye bu hayalin bir gerçekliğe sahip olmadığını beyan etti. Türkiye kendi bağımsız siyasetini uygulamakta kararlılık gösteriyor. Bu başka ülkelerin de gözünü açmasına vesile olabilir. Ardı ardına sıralanan bu adımların yeni bir başlangıç ve yeni bir tarihe uyanmaya neden olmasının önünde bir engel görünmemektedir. İnsanların sadece bu farkındalığa sahip olması yeterli olacaktır.
Abdulaziz Tantik
YORUMLAR