Abdulaziz TANTİK

Abdulaziz TANTİK


Kulluk mu, Özgürlük mü?

20 Ağustos 2024 - 17:47

​​​​​​

Kulluğu özgürlüğün karşıtı olarak yorumlayan modern düşünce ve modern düşüncenin etkisinde kalan yarım Müslümanlar ile sekülerleşmiş insanlar, özgürleşince her şeyin yeniden başlayacağını hayal ederek varlıklarını idame ediyorlar. Ama büyük bir yanılsamanın içinde olduklarını ancak kendi hayal dünyalarından ayılınca fark ettiklerinde ise iş işten geçmiş olmaktadır.
 
Kulluk, Mutlak Kudretin insanı muhatap alarak ona bildirdiği vahiyde peygamberi aracılığı ile öğrendiği ilkeleri ve uygulamaları yapmaktır. Her kulluk kendi içinde bir özgürlüğü taşımaktadır. Şeytan ve nefsine karşı özgürleşmeden kulluğunu yerine getirme şartları olgunlaştırılamaz zaten! Mevcut şartların dışına çıkma arayışına çıkmadan kulluğun özgürlük üreten ortamına ulaşması da beklenmemelidir. Sanıldığı gibi kulluk, kul olmak, köle olmak anlamını taşımaz, bilakis, insanı şeytani ve nefsanî tutkularından özgürleştiren bir vasat inşa eder. O zaman kulluk, kendi içinde özgürlüğü kendinde taşıyarak özünü gürleştirmeye davetiyedir.
 
Burada temel soru: öz nedir? Öz, Rabbin insanı yaratırken ona üflenen ruhtur. Bu ruhun sadece insan, vahiy ve Cebrail için kullanıldığını bilerek düşünmekte yarar var.
 
Bu soru aynı zamanda insanın neliği sorusunu da beraberinde taşımaktadır. Beraberinde ise insanın yeryüzü macerasının niteliğini ve nedenini sorgulamayı da içermelidir. Özgürlük ve kulluk ancak bu sorulara doğru cevaplar verildiği zaman hakikatine dair bir anlama ulaştırır. Din/vahyin verdiği cevaplar ile modern düşüncenin verdiği cevapları mukayese yapmak ise artık okuyucunun inisiyatifine kalsın…
 
Yaratma eylemini reddeden, doğal süreç diyerek evrim teorisini kabul eden birinin bu sorulara vereceği inkâr dışında bir cevabı olamayacaktır. Özgürlüğü Tanrı ve Kutsal olandan bir kurtuluş muştusu gibi kabul eden bir zihnin de bu sorulara vereceği makul ve mantıklı bir cevabı olmayacaktır. Verilen cevapların ise kendi içinde bir aldanışı beraberinde taşıyacağı bedihidir. Örneğin, din ve dine dair bilginin bilinemeyeceğine dair bilgiyi kabul eden bir zihnin varlığın ve insanın başlangıcı açısından söylediklerinin bir karşılığı oluşmaz! Çünkü her iki durumda kendileri açısından bir gaybi durumdur. O zaman olan ile sınırlı bir gerçekliğe mahkûm olmaya yazgılı olacaklardır. Ki bu yazgı zaten belirgin bir şekilde şu anda onların kaderini biçimlendirmektedir.
 
Özgürlük, sanıldığı gibi her istenileni yapabilme imkânı değildir. O sadece bir tercih ve her tercih bir sorumluluk inşa eder. O zaman her sorumluluk zaten belirlenen özgürlüğü ortadan kaldırır. Yani özgürlük ve sorumluluk olgularını aynı düzlemde kabul ettiğinizde özgür olduğunuzu beyan etmeniz yanıltır ve modern bağlamda özgür olmanız mümkün değildir.
 
Özgürlük, ilahi emirleri yok saymak, ahireti göz ardı etmek ve nefsinin arzularını bitimsiz bir şekilde yaşamak arzusu, yaşamda tam bir kaotik zemini inşa etmek anlamını taşıyacaktır. O yüzden modern özgürlük tanımında kişinin özgürlüğünün bir başkasının özgürlük alanına kadar olduğu savı genel bir kabule mazhar olmuştur. O zamanda özgürlüğün adının sadece bir aldatma aracı olarak kullanıldığını gösterir.
 
Hâlbuki kulluğun sunduğu özgürlük alanı seni büyük bir alana taşır. Kişinin sadece ilahi rızaya mebni bir kararlılığı kendisini diğer bütün isteklerden azade, özgürleşmesini sağlayan temel bir vasattır. En büyük Güç’e bağlılık, sahte bütün güçlerden azade kılar insanı… Bu çerçevede özgürlük kişiyi sınırlandırırken, aynı zamanda geleceğini ipotek altına almayı beraberinde taşır. Din reddedildiğinde ise ahlak kaybolmaktadır. Özgürlük, ahlaksızlık ile birlikte anıldığı zaman başlı başına bir sorun alanı olarak öne çıkar. Bu yüzden, ilişkiler ağının doğru bir zeminde kurulabilmesi her isteğin kendisini öne çıkarması yerine bir tek isteği/ilahi rızayı istemek bütün istekleri tek bir noktada ahlaki bir zemine taşımayı öne çıkartır. Bu da kişinin aynı zamanda geleceğini de garanti altına almayı mümkün kılar.
 
Kulluğa yöneltilmiş her eleştiri, özgürlüğün sahici tanımından bağımsız olumsuz bir tanım üzerinden yapıldığını işaret eder. Köle kavramını yeniden tanımlayan modern düşünce, farkında veya değil, Tanrı dışında her şeye köle olmayı özgürlük olarak tanımlamaktadır.
 
İnsan, yeryüzü macerasını bir imtihan olarak betimliyorsa, o zaman yeryüzünün kendine ait geçici değerlerinden kurtulmadan veya onların geçici tabiatını doğru idrak etmeden bir kurtuluşa yönelmesi mümkün görülmemektedir. Ama Allah’a yönelmiş bir kulluğun, geçici olan yerine baki/kalıcı olana yönelik ilgisi, bağlılığı ve arzusu onu geçici olanın tutkusundan, bağımlılığından azade kılar ve böylece kendisini kurtuluşa taşıyacak bir zemine sıçratır…
 
Hakikat bağlamında modern tanımları dışarıda tuttuğumuz zaman kulluk ve özgürlük birbirinin tamamlayıcısı olarak öne çıkar ve birbirini bütünler. Kulluk, kendi içinde özgürlüğü taşırken, özgürlük ise kulluğun hakikatini ifşa edecek bir vasatı inşa eder. Özgürleşmeden kulluk olmaz, kulluğu gerçekleştirmeden de özgürleşme sağlanamaz!
 
O zaman bize sunulan kavramların içeriğini ve bizi taşıyacağı mekân ve makamı anlamadan kabul etmek yanlış olacaktır. Her kavram taşıdığı anlam itibarı ile bizi bir dünya görüşüne taşımaktadır. O yüzden hiçbir kavram bu anlamda masum sayılamaz! Özellikle de modern düşüncenin ürettiği kavramların masumiyet perdesi altında saklanmasının açığa çıkartılması elzem olmuştur. Yoksa insanlığın yok oluşuna tanıklık eden insan neslinin içindeki yeri almaya mahkûm kalırız.
 
Algılar, imgeler, şartlanmalar ile kavramların taşıdığı anlamı dikkatten kaçırmak büyük bir yıkıma neden olabilir. Özgürlük, modern batıda da ipi pazara çıkarılmış bir kavrama dönüşmüş durumdadır. Zaten, ontik zeminde özgürlüğün esamesinin okunmadığını da artık akleden her insan bilmektedir. Neredeyse istisnasız dışımızdan belirlendiğimiz bir zeminde, yeni teknolojik gelişmeleri de dikkate aldığımızda neredeyse aldığımız nefes bile verili iken özgür olduğumuz düşünmek ve kabul ederek buna göre yaşamaya çalışmak, sunulmuş sosyal mühendislik içinde bize biçilen konumu kabullenmek anlamına gelecektir. Aslında şimdi tam olarak özgürleşmenin vaktidir. Bir şartla; mevcut insanı biçimlendirme arayışına dönüşmüş bütün teknik ve kültürel yapılara karşı özgürleşme çağrısıdır. Bu davetiye aynı zamanda kaybolan insanlığın yeniden insan ile buluşmasına bir davetiyedir.
 
Tanrıdan kopartılmış insanın teknoloji tanrısının boyunduruğuna teslim edilmesinin yanında, üretilmiş yeni yapay zekâ/tanrısallığın boyunduruğuna davet edilen insanın kölelikten kurtuluşu bizatihi yeniden insan olmaya çalışması ve insan olarak Yüce Yaratıcı olan Tanrıya/Allah’a dönüşe davet edilmesi şarttır. Başka türlü insanın köleleştirilmesini durduracak bir şey yoktur ki ‘Kıyamet’ kopuşu sonrası her şey asli hüviyetine dönüşeceği için insan açısından büyük ve acı bir son olacaktır. Çünkü orada artık geri dönüş imkânı da kaldırılmaktadır. Ve özgürlük adına yaşadığı köleliğin bedelini büyük bir azap olarak yaşamaya devam edecektir. Artık tercih insanın bizatihi kendi uhdesindedir.
 
Hadi özgürleş ve kendi tercihini kendin yap, en azından seni belirleyen şartlara teslim olmadan kararını ver. Ya Allah’a teslim olup özgürleşeceksin, ya da Allah’ı inkâr ederek köleleşmeye devam edeceksin.
 
İnsan bu yüzden alışkanlıklarını yeniden gözden geçirmeli ve kendisine sunulan yaşam biçiminin ürettiği ilişkiler ağının değer yargılarını da yeniden gözden geçirerek anlamını idrak etmelidir.
 
Yaşadığın hayat seni nereye davet etmektedir?
 
Abdulaziz Tantik
 

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum