İyiliğin ve Kötülüğün Savaşı…
İsrail, İsrail’i Aşan Bir Olgudur, Tıpkı Gazze’nin Gazze’den Müteşekkil Kalmadığı Gibi…
İsrail, kurulduğu günden beri Ortadoğu için bir sorun alanı olarak öne çıkmaktadır. İsrail, salt kendi adına değil, ABD ve Avrupa adına da Ortadoğu politikalarına uygun adımlar atmakta ve bu yüzden her ne yaparsa yapsın, ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından desteklenmektedir. Avrupa devletleri derken, emperyal vizyonunu sürdüren ve hala kendilerini ‘Beyaz Adam’ görerek Doğu, Asya ve Afrika ile Latin Amerika ülkelerini barbar gören veya insanımsı kabul eden görüşe atıf yapıyorum…
İsrail, Aksa Tufanı ile birlikte yeniden çok şiddetli ve güçlü bir şekilde soykırım uygulamaya başladı. Çocuk, kadın ve sivillerin ağırlıkta olduğu bir katliam ve bu konuda sınır tanımayan bir saldırı başlattı ve devam ettiriyor. Dünya ise bu zulme sessizce seyirci kalıyor. ABD ve bazı Avrupa ülkeleri fiili destek vermeye devam ediyorlar. Ortadoğu ülkeleri üzerine güçlü bir baskı üretmeye ve İran ile bölge ülkeleri üzerine kurulan egemenliğini ortadan kaldırmaya yönelik saldırılar ve baskılar devam etmektedir. Son İsmail Haniye suikastı, daha önce Reisi, cumhurbaşkanının düşen helikopteri ve Kasım Süleymani’nin öldürülüşünün yıldönümünde patlatılan bombalar bunu göstermektedir.
Küresel bir gücün kuyruğuna basıldığı belli… Küresel güç ise İsrail üzerinden bu durumu cezalandırmaktadır. Lübnan üzerine kurulan baskı ve saldırılar ile arada bir Suriye saldırıları ve bölge ülkelerine yönelik yapılan tehditler bunu işaret etmektedir. İran ise Direniş hattı üzerinden kendisine yöneltilmiş bu saldırıları geri püskürtme ve kendi iktidar alanını koruma bakımından gereken adımları atma konusunda itidalli bir politik tutum sergilemektedir. İran’a yöneltilmiş bu baskının ana nedenlerinden biri ise; İran’ın Rusya ve Çin ile ilişkileri ve onlarla kurduğu ittifaka ve batılı ülkelerden uzak duruşu olduğu kabule şayandır.
Türkiye ise, Filistin halkının yanında yer aldığını açıkça beyan etmekle birlikte meseleye dâhil olma konusunda bir teenni ile hareket etmekte ve söylemden eyleme geçiş için zaman kollamaya başladığı ifade edilebilir. İran ve Türkiye Ortadoğu ülkelerinin yeniden emperyal bir gücün kontrolüne girmemesi için birlikte hareket etmeleri gerekirken, bunu engelleme adına karşılıklı kamuoyu nezdinde olumsuz propagandalar yapıla gelmektedir. Bu durumu dikkate alan bir bakış üzerinden olup bitene yeniden bakmakta yarar var…
İsrail, hem kendi politik çıkarlarını öne çıkarmakta ve arz-e mevud diye tanımladığı tanrının kendisine verdiği topraklarda yeniden iktidar olma hayalini gerçekleştirme azmini beyan etmekte, hem de Gazze sahilinde bulunan dünyanın en büyük ikinci gaz kaynağını kendisinin kullanımına almak için Gazze üzerinde de kendi egemenliğini sağlama ve orada kendisine muhalif olabilecek bütün muhalif unsurları, ama özellikle Hamas hareketini yok etmek istemektedir. Çünkü Gazze ele geçirilmeden, başka ülkelerde egemenlik kurma bir hayal olarak önlerinde durmaktadır.
İsrail, kendi başına bütün bu kavga ve gürültüden sağlam çıkmak için ABD ve Onun destekleyicileri olan Avrupa ülkelerine ihtiyacı kaçınılmazdır. Hem küresel sermaye üzerinde oluşturduğu iktidar, hem ABD ve Avrupa ülkelerinde bulunan Yahudi sermayenin ürettiği baskı ile yeterli desteği almaya devam etmektedir. Halkların karşı çıkmalarına rağmen iktidarların desteği sürdüğü sürece İsrail yapmak istediklerini yapmaya devam edecektir.
Ama aynı zamanda İsrail, Küresel Sermayenin istediğini de sağlama konusunda elinden geleni yapmaya kendini zorunlu hissedecektir. İşte bu noktada tam bir kaotik zemin doğmaktadır. İsrail ve Küresel sistemin bir arada tutan ortak çıkar eğer zaafa uğrarsa sorun derinleşir ve İsrail büyük bir darbe alabilir. Bunun nedeni ise İsrail’in giriştiği bu büyük kavgada tek başına hareket etme kabiliyetinin olmaması ve başka desteklere olan ihtiyacıdır.
İşte bu yüzden İsrail, İsrail olmaktan fazla bir olguya tekabül etmektedir. Karşısında yer alan Gazze ve onun temsilcisi Hamas ise on aydır dışarıdan herhangi bir yardım almadan ve sürekli ölen çocuklarının, kadınlarının, evlatlarının, kocalarının yasını tutmasına rağmen, büyük bir özgüven ile direnişi sürdürmekte, ölen liderlerine rağmen, geri adım atmadan, psikolojilerini düşürmeden direnişe devam ederek insanlığın vicdanını ayağa kaldırmakta ve böylece iktidarlara rağmen, halkların vicdanlı olanlarının desteğini yanına alabilmekte ve buna dayanarak daha fazla direnme gücü elde etmektedir. Bu çatışma tek taraflı ve büyük bir güç dengesizliği içinde sürmektedir. Ama iktidarlara rağmen, dünyanın geleceğini değişime uğratma potansiyeli taşımakta ve vicdanlı insanların ayağa kalkarak kendi iktidarlarını alaşağı edecek bir potansiyeli harekete geçirmeye başladığı zaman durum farklı bir mecraya kayacaktır.
Konumu doğru okumak ve şartların değişim süreçlerini doğru çözümlemek meseleyi doğru anlamakla birebir ilişkili bir durumu işaret eder. Dünya insansız bir dünyaya doğru sürüklenmektedir. Bu yüzden, öldürülen insanların bir değeri görülmemektedir. Uluslar arası adalet divanının verdiği hüküm iktidarlar tarafından bir hiç mesabesinde görülmekte ve Netanyahu ABD kongresinde ayakta defalarca alkışlanabilinmektedir. Tam bu noktada Kuran’da aktarılanTalut ve Calut hikâyesinde azınlığın çoğunluğa galebe geldiği bir olguyu hatırlamakta yarar var. Bugün İsrail yenilmez sanılmaktan çıkmıştır. On aydır askeri bir başarı gösterememiştir. Savaşı genişleterek kendini daha da zora sokmaktadır. Dünya halkları ise gözleri önünde öldürülen masum çocukları, kadınlar ve sivillerin ürettiği kanamayı yaşayarak kendi vicdanlarını ayağa kaldırmakta gecikmediler. Çünkü yarın aynı son ile kendileri de karşı karşıya kalabilir duygusu onları harekete geçirmekte ve insanlığını yeniden keşfetmektedir. Dünya egemenleri insansız bir dünya beklerken, insan ile dolu yeni bir dünyaya uyanmaları işten bile değildir. İlahi takdirin ne olacağını bilmek insanı aşan bir şeydir. Ama kötülük yapanların kötülük bulacağına olan inanç, bize bu zulmü yapan ve destek veren güçlerin büyük bir hüsran ile karşı karşıya kalacağını öngördürmesi yanlış olmasa gerek!
Gazze halkı, Filistinli direnişçiler, insanlığa ve kendilerine büyük bir ders vermektedirler. İnsanlığın yaşayabileceği bütün işkence ve acılara dayanarak yeni bir dünyanın ve yeni bir zamanın varlığını açığa çıkarmaktadırlar. Bu yüzden bütün dünya insanları Filistinli direnişçilere çok şey borçlu olacaklardır. Bu temel gerçekliği dikkate aldığımızda başka mekân ve zamanlarda bu direniş büyüyerek devam ettiğinde şeytanın ayak takımı yenilgiyi tatmaya hazır olmalıdır. Bunu engellemek için her türlü hile ve tekniği kullanmaya devam edeceklerdir. Ama bilinmelidir ki, hesap yapanın bir hesabı varsa, Allah’ın da bir hesabı mutlaka vardır ve Allah en büyük hesap görücüdür. O’nun mutlak kudreti karşısında bütün güçler yerle yeksan olurlar. Bunun ne şekilde olacağını ise yaşayanlar görebilir…
Abdulaziz Tantik
YORUMLAR