Abdulaziz TANTİK

Abdulaziz TANTİK


Göz'ün Aldanışı...

23 Temmuz 2024 - 10:42

Göz’ün Aldanışı…

Göz, insanın bilişsel sürecini başlatan ve derinleştirerek varlığını sürdüren, idrakini besleyen ve tecrübesinin alt yapısını oluşturan bir unsur olarak insanın insan olarak varlığını idame etmesini sağlayan temel bir vasatıdır. Modern Dünyanın ‘Görsel’ bir dünya olduğunu dikkate aldığımızda meselenin odağına dair bir bakış elde edebiliriz.
 
Kadim Dünya için ‘İşitsel Dünya’, modern dünya için ise ‘Görsel Dünya’ tabirlerinin kullanılmasının her iki dünya içinde temel bir işlevselliğe gönderme olduğu bedihidir. İşitmek ile görmek arasındaki fark aynı zamanda iki medeniyet arasındaki farkı da işaret eder. İşitmek, kulaktan beyne yönelik bir akış iken, görsellik gözden beyne bir akışı işaret eder. İşitmekte aldanış ancak dışsal bir faktör iken görsellikte hem dışsal ve içsel bir faktörü işaret eder. İşitsel olanda dışsal faktör tespit edildiğinde aldanış ortadan kaldırılabilir. Ama görsel aldanışta içsel faktör ön planda ise aldanışı fark etmek imkânsıza yakındır.
 
O yüzden görsel bakışta aldanış işitsel bakışa göre daha kolay uygulanabilir olmaktadır. İşitsel bakışta bir duyarlılık ve derinlik iş görmekte iken, görsel bakışta ise bir olan ile sınırlı ve bir indirgeme öne çıkmaktadır. Bu iki temel yaklaşım biçimini ifade eden durum aynı zamanda bize Modern Bakışın içinde bulunduğu halin psikososyal vasatını da göstermiş olmaktadır.
 
İşitsel bakışta etkileşim tek boyutla ve insandan olaya yönelik iken, görsel bakışta etkileşim olaydan insana yönelik bir boyutu işaret eder. Bu durum modern bakışın bir aldanışı mutlaklaştırdığı gibi tek yönlü bir etkileşim üzerinden sosyal mühendisliği inşa ettiğini de bize açıklar. Aslında modern bakışın üstlendiği indirgemeci yaklaşım, aynı zamanda yapay ve kurgusal bir zemine de yaslandığı için bir sosyal mühendislik faaliyetine güçlü bir yapı arz eder.
 
İnsan ve anlam arayışı zemininde ortaya çıkan bir durum olarak ‘görelilik’ prensibinin varlığı, anlamın hiçliği ile açığa çıkınca geriye sadece bir tek olgu kalmaktadır: insanların bir kurgu üzerinden onları istenilen bir biçime göre yeniden inşa etmek ve ona göre bir sosyal yaşam alanını oluşturmaktır. Bu prensip gereği de her insan, daha ana okuldan itibaren eğitim ve öğretim üzerinden, yetişkinliğe doğru yürürken de farklı olgular devreye girdirilerek, oyun, eğlence, sanat, spor ve benzeri durumlar üzerinden insanın meşguliyetini artırarak onları yönetebilmenin zemini oluşturulmaktadır. Özellikle kumar, içki, eğlence mekânları, fuhuş ve uyuşturucu üzerinden tam bir aldanış hazırlanmakta ve milyonlar bu şekilde uyutulmaya devam edilmektedir. Ayakta kalanlara da ideoloji bağlamında yeni bir yem sunulmakta ve bu ideolojiler üzerinden yeni bağımlılıklar oluşturarak kendi sosyal yaşam alanlarını güçlendirmenin yeni yollarını açığa çıkarmaktadırlar. Spor müsabakaları ile siyasi miting alanları aynı işleve sahiptirler.
 
Son Gazze olayını dikkate alalım: insanlar nasıl aldatılmaya devam etmektedirler? Görsellik kullanılarak bir hipnoz oluşturulmakta ve insanlar uyutulmaktadırlar. Uyumayanlara yeni oyuncaklar verilerek muhalefet yapmayı öne çıkarmakta ve biraz şiddet uygulamaya ekleyerek onları kendi oyunlarında sarhoş hale getirmeyi başarmaktadırlar. Ama bir yıla yakın bir süredir her gün insanlar öldürülmekte ve iktidarlar, kamuoyu yönlendiricileri bu zulme karşı çıkmakta ve uyarı yapılmakta ama insan kıyımı Filistin topraklarında devam etmektedir. O da yetmiyor, Lübnan ve Yemen, İran ve Suriye veya Türkiye ve Kürt kartı devreye girdirilerek yeni olay alanları oluşturulmakta ve uyuşturma görevi büyük bir başarı ile sürdürülmektedir. Açıklamalar, toplantılar yapılmakta, uluslar arası adalet divanı karar vermekte, ama tek bir adım bile atılmamaktadır. Filistin’deki soykırım ise devam etmektedir.
 
İşte tam olarak bu olgusal durumu doğru okumak için görsel bakışın tam bir idrakini sağlamak ve nasıl aldatıldığımızı doğru kavrayarak ona göre yeni bir hamlenin önünü açmak şart olmaktadır. Bu durumda modern görsel bakışın sunduğu bütün kavramların içinin boş olduğunu, özgürlük, demokrasi, eşitlik, insan hakları gibi temel kavramların bir hiç olduğunu ve batı dışında bir karşılıklarının olmadığını, karşılık bulduğu her yerde ise batılının çıkarlarını taşıdığını görmek asli bir unsura dönüşmüştür. Modern aldatma bütün içindeki parça üzerinden yapılmaktadır. Bütüne yönelik bir eleştiri asla kabul edilmez ve kökten reddedilir. Ama parçaya dair her eleştiri kabule mazhar görülür. Bu bize şunu göstermektedir; parça eleştirisi yeni bir parçanın varlığını açığa çıkartır ve bütünü daha güçlü kılar. Parça üzerinden eleştiri yeni bir parçayı öne çıkartarak aldatmayı kurumsal bir zemine taşır. Böylece hem bütünlüğün dinamikliğini sağlama alırken, aldanışı mutlaklaştırmaya yönelik güçlü bir etken elde edilir. Bu yapboz aynı zamanda bir hipnoz etkisi oluşturmaktadır. Yani parçayı savunan ile parçaya eleştiri getiren arasındaki gerilim bu hipnozu güçlendirmeye yaramaktadır. Ve aldatma ile aldanış büyüyerek devam etmektedir.
 
İnsan, kendisini gördüğü şey ile sınırlandırdığı zaman kullanılmaya müsait hale gelmektedir. Hâlbuki insan yaşadığı yaşam üzerinden elde ettiği tecrübe ile bile görüntünün aldatıcı boyutunu kavrayabilir bir bilgiye sahiptir. Çünkü tecrübe, akıl ve gözlem üzerinden, hatta sezgisel düzlemde görüntü salt göründüğü ile sınırlı değildir. Bunu açıklığa kavuşturmanın felsefi boyutu ise varlığa çıkma ile varoluş arasındaki ayrım ve var oluşun varlığa çıkıştaki önemi ve zorunluluğudur. Her var olan, bir var oluş sürecine mebni olarak var olmaktadır. O zaman her var olan varoluşun varlığı sayesinde varlık kazanmaktadır. Bu da bize görünenin arkasında hep bir derinliğin olduğunu da işaret eder.
 
Bu noktada modern görsel bakışın olanının arkasında ne yatmaktadır? Bu temel bir soru ve cevabı birçok şeyi açıklığa kavuşturacaktır. Modern görsel bakışın altında yatan temel gerçeklik; yeni kurulan modern bakışın iktidar alanlarını inşa etmek ve mutlaklaştırarak ona sağlanacak gücü kırılmaz bir hale dönüştürmenin getirdiği arayıştır. Her kurgusal ve yapay zeminin altında yatan bu iktidar olma arzusu belirginlik kazanır. Sermaye sahiplerinin hem sermayelerini ve hem de ideolojik yaklaşımlarını tek görüş olarak kabulünü sağlamaya matuf arayışların çoğullaşarak varlığını sürdürmeye çalışmasıdır. Bu çoğulluk içinde farklı doğrular ve gerçeklikler üzerinden asli hakikatin varlığının izinin bile görülmesine imkân tanımamak istemeleri anlaşılabilir bir şeydir. Ama buna inanmış bir insanlığın varlığı ise insanlığın bizatihi kendisine olan ihaneti ise yürek parçalayan bir olguyu işaret eder. Şeytanın mücessem biçimi olarak modernleşmenin iktidar oluşunu sağlama almaya çalışan sisteme en çok Müslümanların da bilerek veya bilmeyerek destek vermeleri ise tam bir aymazlık, ahmaklık ve ihanet kokmaktadır.
 
Çıkış yolu ise; parçadan vazgeçerek bütünü görecek bir basirete sahip olmak ve bütünlüğü reddederek kendi bütünlüğünü inşa edecek bir entelektüel zemine sahip olmaktır. Geçici, palyatif çözümler yerine kalıcı bir zemine sahip olmak, anlamı öncelemek ve anlamın ahlaka dönüşmesini sağlayacak bir irade beyanına sahip çıkmak şarttır.
 
Bilgiye cüret et sloganı ile kurulan modern dünya yerine anlama cüret et diyerek yeni bir dünyanın kurulması mümkündür. İman ve anlam ile başlayan her süreç aldanışı yok eder ve yeni bir dirilişi öne çıkartır. Diriliş erleri, diriliş cemaatini kurar ve diriliş öncüleri bu davayı taşıyacak bilgi ve donanımı elde ederek dirilişe öncülük ederler. Ahlak ayaklanması şartı ile her yanılgı paçavra gibi yırtılıp atılabilir.
 
Abdulaziz Tantik

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum