Abdulaziz TANTİK

Abdulaziz TANTİK


İnsana Dönüş, İmana Dönüş

23 Mayıs 2024 - 18:06

İnsana Dönüş, İmana Dönüş
Modern düşünce, insanı kutsayarak yol almaya çalıştı. İnsanı kutsallaştırarak onu putlaştırdı ve somut bir heykele/cenazeye dönüştürdü. Gelinen noktada insan artık tarihe yazılmış bir dipnot olarak kayıtlarda kalmıştır. Sekiz milyar insanın öldürülen çocuk, kadın, erkek, sivil silahsız insanları katlederken seyirci kalması Niçe’nin ‘Tanrı Öldü’ sözünü ‘İnsan Öldü’ olarak değiştirmekte yarar var. 

Evet, insan ölmüştür, cenazesi daha kaldırılmamıştır. Ölmemiş de sanki sonsuzluğa açılmış gibi bir serap hali yaşanmaktadır. Ölümsüzlüğünün içinde ölümü tadarken kendini ölümsüz addetmenin derin kaygısını yaşamaktadır. Hâlbuki tarihi baştan sona dokusanız, insanlığın karşı karşıya kaldığı bu son hali göremezsiniz… Canlı yayında katledilen insanları seyirci olarak izleyen milyarlar. Burada artık bir insanlıktan söz etmenin imkânsızlığı kendisini belirgin kılmaktadır. 

Modern düşünce, insanı doğa ile ilgilenmeye ve tasarımlamaya davet etmiştir. Doğayı kendi egemenliği altına almayı başaran insan, artık insan doğasını da kendi egemenliği altına almanın teknik düzlemini inşa etmede büyük bir sıçrama yaşamıştır. İnsan, egemen bir kültürün inşa ettiği kalıplar içinde düşünmekte, yaşamakta, eylem yapmakta ve hayatını idame etmektedir. Artık, bu insan, insan olarak varlığını sürdürme becerisini kaybetmiş ve kendisine dikte edilmiş bir yaşamın içinde varlığını sürdürür hale dönüştürülmüştür. Bu konuda farklı düşünce ve inanç kümelerinin bir farkı kalmamıştır. 

Müslüman zihin bu tuzağın içinde debelenip durmaktadır. Müslümanlığın ilk ve temel kuralı, kişinin kendisini dini emir ve nehiylerle mukayyet kılması ve önceliği kendisine vererek kendisinin bu duruma uygun davranış sergilemesidir. Ama modern müslüman zihin, kendi Müslümanlığının ne olduğuna bakmaksızın başkalarının Müslümanlığını düzeltme arayışı içinde yer almaktadır. Kendisi dışında hiç kimseyi beğenmemekte ama kendisi de tam olarak müslüman ahlakını temsil liyakati kazanamamaktadır. Bu durum insanlığın umudu olan İslam gibi temel bir dinin işlevini yitirme ile karşı karşıya kalışını işaret eder. İlahi inayet, elbette ki yeni nesiller aracılığı ile kendi dini olan İslam’ı yeniden işlevsel kılacaktır. Burada bir şüpheden de söz edilemez zaten! Son yaşanan Aksa Tufanı ve Gazze halkı bu örnekliği düşünen insan için açıkça göstermektedir.

Biçimlendirilmiş insanın kendi durumunu görebilmesi adına bu biçimi reddeden bir insanın varlığının izhar olması şarttır. İşte yeniden insan olmaya dönüş, bu biçimlendirilmiş insan olmayı dışlayan, reddeden ve ondan kurtularak kendi donanımı içinde yeniden insan olarak Allah ile bağ kuracak özelliğe sahip ve onun inayetine açık hale gelen insanın varlığı aslidir.

Burada insan aynı zamanda iman eden kişidir. Çünkü iman onu biçimlendirilmiş insan olmaktan çıkartacak bir özelliğe sahiptir. Bu noktada da imanın öncelikli olarak kendi şahsında mücessem bir karaktere dönüşmesi gereken adımları atması ise insan olmanın kapısını aralamak olacaktır. Dünyayı değiştirmek, iktidarları değiştirmek, çok güçlü küresel sermayeyi değiştirmek adına küresel adımlar atmak yerine bu küresel egemenlerin seni biçimlendirmelerini reddederek kendini kendin olarak inşa edeceğin vasatı kurman, onların egemenliğini/ küresel egemenliği yerle yeksan etmen anlamına gelecektir.

Bütün peygamberlerin ortak tutumu: “Ben teslim olanların ilkiyim” demeleridir. O yüzden her insan, ben müslüman olanların ilkiyim, teslim olanların ilkiyim, emir ve nehiylere uyanların ilkiyim, Allah’a yakın olanların ilkiyim, sabırlı kulların ilkiyim, değişimin başlatıcısı olanların ilkiyim, kötülüklerden sakınanların ilkiyim, iyiliklerin başlatıcısının ilkiyim diyerek yola çıktığı zaman biçimlendirilmiş insan olmaktan çıkar ve yeniden dünyanın insan ile buluşmasına zemin oluşturur. 

Egemen bir gücü yok etmenin başlangıç adımı, onun biçimlendirmesine izin vermeden kendin olarak var olmayı ve varlığını sürdürmeyi başarmandır. Bu var olma biçimi yeni insanlar tarafından gözlemlenir ve bu tanıklık onları da bu insan olma biçimi ile buluşturarak egemen güçleri zaafa uğratmaya başlar. İnsanlar kendilerine döndükçe ve yeniden dirildikçe, kendileri olarak ilahi rıza dışında başka arayışları terk ettikçe zaten egemenliğin sonu da görünecektir. 

Burada dikkat edilmesi gereken şey; biçimlendirilmiş insana dair her ne var ise onu terk etmeyi başarmaktır. O biçimlendirmeye dair ne varsa onu bırakacaksın ki din ile sahih ve sahici bir bağ kurma imkânı bulasın… Dine yöneltilmiş biçimlendirilmiş insan zihninin kategorik olarak yanlış olduğu idraki yeniden insana dönüşün olmazsa olmaz kuralıdır. Her şeyini elde ettiği bu modern zihnin ayartıcı boyutunu dikkate almalı, şeytanın mücessem hali olarak öne çıkan bu olgunun behemehâl kurtulunması gereken bir düşman olduğunun idraki ise zorunludur. 

Bu noktada iki temel farkındalık asli unsur olarak önümüzde durmaktadır. Birincisi, modern zihin tarafından tasallut altına alındığımız kültürel dokunun ve yaşam pratiğinin bizi biçimlendirdiğinin idraki ve farkındalığıdır. İkincisi ise, biçimlendirilmiş insan olmanın farkındalığı ile yeniden insan olmaya yönelik bir arayışı temellendirerek din ile yeniden bağ kurmayı denemek olmalıdır. Müslüman zihin için ise, sahip olduğu dini bakışın modern zihin tarafından biçimlendirildiğinin farkındalığına sahip olma şartı aranmalıdır. Çünkü bu farkındalık oluşmadan sahih ve sahici bir din bağı kurulamaz! Müslüman olmanın temel şartı, Müslümanlığın temel ilkeleri üzerine kuruludur. Müslümanlığın temel ilkeleri ise müslüman olmanın bizatihi kendisi tarafından belirtilmiş bir bilgi ve biliş süreci üzerinden sağlanır. Yani Kuran ve Sünnet eşliğinde oluşmuş tarihsel müktesebat üzerinden sağlanan müslüman zihniyetin varlığıdır. Tarihsel müktesebatı ise ilmi bir usul üzerinden değerlendirmek asli bir zemindir. Çağdaş düşünce üzerinden tarihsel müktesebata yöneltilmiş eleştirilerin kıymeti harbiyesinin olmadığını açıkça beyan etmekte yarar var. İslam, kendi bilgi kaynakları ve kendi usulü üzerinden anlamı açıklığa kavuşturulabilir ve yorumlanabilir. Başka kaynaklar üzerinden yapılacak her hamlenin fesada kapı aralamaktan öte bir işleve sahip olmadığını da yaşadığımız iki yüz yılın serencamı göstermektedir.

Muhammed (sav) son insana kadar insanlar için bir üsvei hasene/güzel örnekliktir. Yeniden insana dönüşün örnekliğine insanlar tanıktır. Bu tanıklık insana yeniden insan olma hüviyeti kazandırabilir. Meselemiz ise bu tanıklığı kendi zamanımızda yeniden ihya etmek ve Müslümanların kendilerini ıslah etmeleridir.

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum