Hakkında yazılan yazılar;
Vedat Kahyalar
Bir Adana Markası: Bekir Fevzi Yıldırım
Gerçekten güzel adamdı Bekir Fevzi Yıldırım. Candı, ciğerdi, ailemizin bir üyesiydi adeta.
Tam bir yıl geçti aramızdan ayrılalı.
Ne çok severdi yetim güldürmesini, dul sevindirmesini, yaşlı doyurmasını.
Hastane önlerinde bekleyenlerin yüzü gülerdi onu görünce "Güzel adam geldi, karnımız doyar artık " diye.
Gecekondu mahalleleri yolunu gözlerdi...
Kürtler, Zazalar, göçmenler, Türkler, Alevîler, sünniler...
Hiç fark etmezdi onun için.
"Mazlumun, mağdurun kimliği/mezhebi sorulmaz!" derdi.
Keşke bir köprüye adı verilebilirseydi, çok daha anlamli olurdu. Çünkü Bekir Fevzi Yıldırım'ın misyonu mağdurlar, yetimler, kimsesizlerle, varlıklılar arasında köprüydü. Zaten "Köprü Yardımlaşma Derneği"nin kurucusu ve hizmetkarıydı. Misyonu,yaşam tarzı buydu.
Yüreğir'de adını STK hizmetleri yapılan bir birime verdi belediye. Ne iyi etti!
Bekir, bu şehrin marka isimlerinden biriydi. Bir çok siyasiden, varlıklı kişiden daha fazla iz bırakmış, gönüllere girmiş çelebi ruhlu bir gönül eriydi.
Gazeteciliği, yoksullara sahip çıkması, hastalara ve hasta yakınlarına destekleri hiçbir zaman unutulmayacak.
Bekir'im; gidişinle sen kimleri yetim bıraktın bir bilsen!
Cenazene katılanların, pandemiye rağmen kalabalığı, gönülden helâllık vermeleri, duaları, sosyal medyanın senin gidişine kilitlenmesi görülmeye değerdi!
Seni unutmadık, unutmayacağız kardeşim.
Rabbimin rahmeti yağmur gibi yağsın üzerine canım kardeşim.
Peygamber yoldaşın olsun, yetimlerin babaları karşılasın seni.
Kardeşin Vedat Kahyalar
Ramazan Yüksel
Dernek kurduğunu derneğin kuruluşuna ilham veren hikâyeyi anlattı. Hikâye küs kardeşler arasında geçen olaylara dayanıyor. Hikâyeyi aşağıda okuyabilirsiniz.
Bekir Fevzi Yıldırım’ı benim için başka arkadaşlarımdan farklı kılan tarafı, Bekir, hayatını “istikrarlı, iyi insan” olmaya adamıştı. Samimiyeti tanıyan herkesi sarıveriyordu. Öyle ki –kulaklarımla duydum- bir insan bu kadar iyi olamaz, kendine rağmen bu kadar çok hassas yaşayamaz, rol yapıyor! Diyenleri gördüm. Talihsiz adam, Bekir kardeşin yaşadığı hayal edecek müktesebata sahip olmayınca, öyle düşünmesi de normal diyebiliyorsun ancak! Kendi bedeninde kiloların da verdiği rahatsızlıklar ve rahatsızlıklarına rağmen, sıcak soğuk demeden, kapı kapı dolaşıp ne ihtiyacınız var diye sorması, onlara bizzat elleriyle ihtiyaç malzemelerini kesintisiz götürmesi, fedakârlığı mecalinin sonuna kadar yaşaması elbette aklın alacağı şey değildi. Yakınında duranlar bilir, hayatının merkezinde hayır vardı, günü haftası ona göre programlı, çift telefonla gezmesi, hiçbir çağrıyı kaçırmak istememesi, O’nu benim yanımda “Marka İnsan Bekir Fevzi YILDIRIM” yapmış, telefonumda da bu şekilde kaydetmiştim.
Şimdi ondan kalan hoş bir sâdâ; “Güzel İnsan”
Mekanın Cennet Olsun Azizim
Köprü Yardımlaşma Derneğine temel teşkil eden hikaye
Büyük kardeş, küçük kardeşini artık görmek istemiyordu. Ama sabah-akşam evden dışarıya adım attığı gibi küçük kardeşini görüyordu ve bu durum onu kahrediyordu. Kardeşini görmemek için ne yapmalıydı acaba? Bunu düşünürken bir gün adamın biri çıkageldi ve iş aradığını söyledi. Büyük kardeş, Ne iş yaparsın? dedi. Adam, Yapı ustasıyım; bina yaparım ve her türlü yapı işinden anlarım dedi. Büyük kardeş, Nehrin öbür tarafındaki evi görüyor musun? O benim kardeşimin evidir. Bana çok büyük kötülüğü dokunmuştur ve artık ben o adamı görmek istemiyorum. Lütfen evimin önündeki bu taşlarla yüksek bir duvar yap da, bir daha onun yüzünü görmeyeyim. Duvarı yapman için bir ay seni evde yalnız bırakacağız. Böylece burada rahat çalışabilirsiniz dedi.
Yapı ustası, Efendim ne demek istediğinizi anladım. Sizi merak buyurmayın. Dediğinizi yapacağım dedi. Büyük kardeş ve ailesi evden ayrılır ayrılmaz yapı ustası işe girişti. Onun dediği taşlardan nehrin bir tarafından diğer tarafına bir köprü inşa etti. Küçük kardeş Neden bu köprüyü yapıyorsun? diye sorduğunda yapı ustası, Ağabeyin uzun zamandır sizinle konuşmuyormuş. Bunun doğru olmadığını anladı ve daha sık görüşebilmeniz için bir köprü yapmamı istedi. dedi.
Bir ay sonra büyük kardeş eve döndüğünde evin önünde bir duvar değil, nehrin iki yakasını bir araya getiren bir körünün yapılmış olduğunu gördü. Küçük kardeş de, ağabeyinin eve döndüğünü görünce hemen yanına gelerek, Ağabey, sana çok teşekkür ederim. Gerçekten seninle iftihar ediyorum. Sana yaptığım bunca eziyete rağmen, daha sık görüşelim diye kalkmış bir köprü yaptırmışsın. Sen büyük insansın dedi.
Ağabey de bu sözlerin etkisinde kalarak işi bozuntuya vermeden Eh ne yapalım, sonuçta aynı kanı taşıyoruz. Kardeş kardeşe düşman olur mu? demek zorunda kaldı. İki kardeş kucaklaşıp öpüşürken yapı ustasının malzemelerini topladığını gördüler. Her iki kardeş de bir ağızdan, Usta hiçbir yere gidemezsin. Sen de burada bizimle birlikte kalacaksın. Madem bize kardeşliğimizi hatırlattın, o halde gel sen de bizim kardeşimiz ol dediler.
Yapı ustası onların bu samimi ve içten teklifleri karşısında çok manidar bir söz söyledi: Doğru söylersiniz. Sizin bir kardeşiniz olarak yanınızda kalmak isterdim, lakin başka yerlerde de işlerim vardır. Daha çoook köprüler yapmak gerekiyor.