Hayalimdeki Okul
Sesli Makale Dinle Değerli okurumuz, browser'ınız maalesef ses dosyasını desteklemiyor
Öğrenciler okula gelir. İstiklal Marşı ile okul açılır. Herkes sınıflarına gider. Sınıflarda sıralar yoktur. Öğrencilere yeni eğitim sistemi hakkında bilgiler verilir: “Bugünden itibaren beceri temelli bir yaklaşımla dersler işlenecektir. Öğretmenleriniz, kız öğrencilere ve erkek öğrencilere özel dersler verecektir. Örneğin, erkek öğrenciler çekiç, tornavida, matkap gibi aletleri kullanmayı öğrenecek; kız öğrenciler ise dikiş dikmeyi, yemek yapmayı, pazar alışverişini öğreneceklerdir. Bu gibi derslerle hayata daha iyi hazırlanmanıza zemin oluşturmaya çalışacağız. Bununla birlikte, bu yılın sonuna geldiğinizde 2 yabancı dili akıcı bir şekilde konuşabileceksiniz. Ayrıca spor ve sanat dallarında da çalışmalar yapılacak, uygun olan arkadaşlarınız bu etkinliklere seçilerek katılacaktır. Bu yıl, okulumuzdaki 40 kişiye enstrüman çalmayı öğretmeyi hedefliyoruz. Evet gençler, hazır mısınız?”
Bir lisede öğrenim gören öğrencilerin, evden çıkıp akşama kadar kaldıkları bir yerde — ki biz ona okul diyoruz — bu bilgileri öğrenmeleri güzel olmaz mıydı? Okula çantasını alıp gelen öğrenci akşama kadar neyle meşgul oluyor? Ona ne verebiliyoruz? Pek bir şey verilemediğini düşünüyorum. Verilmek isteniyor ama bu mümkün olmuyor.
Üstelik, 50 kişiyi 20 kişilik sınıflara sığdırarak kötü bir ortam oluşturuyoruz. Nefes almak imkânsız hale geliyor. Ter kokuları, derse dikkatini veremeyen öğrenciler vs.
Ergenlik döneminin sancıları içinde kıvranan gençler okulu pek sevmiyor. Tahtada anlatılanlara ilgisizler. Pek çok okulda akademik başarı ne yazık ki yok. Bu durumu ve buna benzer durumları gören öğretmen ve idareciler, sadece mesailerini yerine getirmekle yetiniyorlar.
Ağır hasarlı okul binalarında eğitim olur mu? İşte, oluyor. Bile bile oluyor. Kimse de bir ses çıkarmıyor/çıkaramıyor.
Öğretmenler idealistliklerini kaybediyor. Öğretmenler düz memur haline geliyor. Tabii, kimse bunları konuşmuyor.
Beceri temelli eğitim isteyen MEB, bu durumları nasıl düzelteceğinden emin değil. Ortak sınav adı altında bir sınav yapılıyor ama ne yazık ki amacına ulaşmıyor. Okullar aynı seviyede değil.
İdareciler çok gergin çalışıyor. Öğretmenler bir tarafta, öğrenciler bir tarafta, veliler bir tarafta, hizmetlilerle ilgili konular bir tarafta, yönetmelikler bir tarafta…
Okullarımızdan bazıları akademik başarıyı yakaladığında iyi okul sayılıyor. Bence onlar iyi okul değil; iyi dershane!
Dershaneler, etüt merkezi oldu. Kimi KPSS kursu adıyla iş yapıyor, kimi Kişisel Gelişim Merkezi adıyla iş yapıyor. Sonuçta, üniversite sınavına hazırlık profesyonel bir öğretim gerektiriyor. Onları yaşatan da bu. Kimse var olmalarını istemiyor. Onlarsız da olmuyor.
Hayat ne garip! Eğitim bakanı değişince uygulamalar değişiyor. Eğitim bakanı değişmeli mi gerçekten? Kale gibi sağlam bir bakanlık olmalı değil mi? Öyle kolay kolay değişmeyen bir bakanlık olmalı, değil mi? Ama olmuyor, değişiyor.
Anneler, babalar, size sözüm yok. Siz çocukları okula gönderiyorsunuz, okusunlar adam olsunlar diye. Ama biz pek bir şey yapamıyoruz. Boğazımızı yırtarcasına bağırarak sükûneti sağlamaya çalışıp ardından bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz. Mecalimiz kalmıyor. Kusura bakmayın.