Toplumun refahını artıracak kalıcı ve sürdürülebilir çabalar

Vedat KAHYALAR

Sesli Makale Dinle
Değerli okurumuz, browser'ınız maalesef ses dosyasını desteklemiyor
Günümüzde büyük servetlere sahip birçok sivil toplum kuruluşu (STK) ve cemaat, insanlığın gelişimine katkı sağlamak adına ne ölçüde çaba gösteriyor?

Bilimsel araştırmalara, sağlık hizmetlerine veya girişimciliği destekleyen projelere ne kadar yatırım yapıyorlar? Ücretsiz hastaneler, bilim merkezleri, yetenek değerlendirme merkezleri gibi topluma doğrudan fayda sağlayan girişimler ne kadar yaygın?

Elbette ki ülkemizde ve dünyada hayırlı faaliyetler yürüten kurumlar var. Ancak burada söz konusu olan, bireysel ya da yerel çabalar değil; ülke ve dünya çapında etki yaratan hizmetler. Tarih boyunca gerçekten faydalı işlere imza atan cemaatler ve ilim adamları oldu. Ancak bu, Türkiye’nin geleceği için yeterli mi?

Ne yazık ki birçok yapı, insan yetiştirmek, bilimsel araştırmalar yapmak, topluma kalıcı eserler bırakmak yerine, daha çok siyasete yakın durmaya, bina inşa etmeye ve güç toplamaya odaklanıyor. Oysa asıl ihtiyaç duyulan şey, toplumun refahını artıracak kalıcı ve sürdürülebilir yatırımlardır.

Öte yandan, sabah akşam eleştirilen misyoner grupların tüm dünyada okullar, hastaneler, yurtlar, sığınma evleri ve bilimsel araştırma merkezleri kurduğunu görüyoruz. Peki biz, toplum olarak, insanlığa ne bırakıyoruz?

Emperyal Güçlerin Başarısının Sırrı
Bugün küresel güce sahip ülkeler, iki temel kaynaktan besleniyor:

Endüstri Devrimine Sahip Olmaları:
Bu ülkeler; demokrasi, özgürlükler, üretim, eğitim, Ar-Ge, markalaşma ve ihracat gibi alanlarda sürekli ilerleme sağlıyor. Zenginliği toplumlarıyla adil bir şekilde paylaşarak refah seviyesini artırıyorlar.

Sömürdükleri Ülkelerin Geri Kalmışlığı:
Sömürülen ülkeler ise hala; cehalet, yolsuzluk, kayırmacılık, ırkçılık, mezhepçilik, israf ve adaletsizlik gibi sorunlarla boğuşuyor. Üretim yerine tüketime odaklanan bu yapılar, doğal olarak halklarını mutsuz, umutsuz ve yoksul bırakıyor.

Bir bireyin mükemmel olması, ancak iyi bir toplum içinde mümkün olabilir. Çünkü bireyin eğitimi, değerleri ve ahlaki gelişimi, içinde bulunduğu toplumun yapısıyla doğrudan ilişkilidir. Peki, bireysel başarı tek başına yeterli midir?

Bencilce Çaba Bireyi Eksik Bırakır
Bir kişi yalnızca kendi başarısına odaklanarak bilimde, sanatta veya düşün dünyasında büyük işler başarabilir. Ancak insan, sadece bireysel kazanımlarıyla mükemmel sayılmaz. Gerçek mükemmellik, bireyin yalnızca kendisi için değil, başkaları için de fayda sağlamasıyla ilgilidir.

Tarih, Toplum İçin Çalışanları Yüceltir
Tarihte iz bırakan büyük şahsiyetlere baktığımızda, yalnızca kendi çıkarlarını değil, toplumun ve insanlığın ortak iyiliğini gözetmiş kişiler olduğunu görüyoruz. Toplum yararına çalışanlar, kalıcı bir etki bırakır ve tarih onları yücelterek hatırlar.

Gerçek Mutluluk, Başkalarını Mutlu Etmekle Mümkündür
En mutlu insan, en çok insanın mutluluğuna katkıda bulunan kişidir. Yalnızca bireysel başarıya odaklanan bir yaşam, insanı gerçek anlamda tatmin etmez. Topluma fayda sağlayan, başkalarının hayatına dokunan bireyler, daha anlamlı ve huzurlu bir yaşam sürer.

Sonuç olarak, bireysel başarıyı küçümsemeden, insanın ancak toplum için çalışarak gerçek bir bütünlüğe ve mutluluğa ulaşabileceği açıktır. Bu yüzden, topluma değer katacak projelere, eğitime ve bilimsel çalışmalara daha fazla yatırım yapmak zorundayız. Çünkü kalıcı başarı, ancak toplumun genel refahını artırarak mümkündür.