İslam Dünyası Neden Bu Kadar Etkisiz?
İslam coğrafyası neden bu kadar etkisiz?
Üretim ve hukuku önemsemiyorlar.
Eğitim, üretim, liyakat, adil paylaşım bu yüzden gelişmiyor.
Bencilce zenginlik ve güç devşirme arzularını "siyaset, dava, parti, din " diyerek perdeliyorlar. Çoğu siyonist finans kuruluşlarından ölçüsüz paralar alıyorlar, yüksek faizlerle. Bu paralar çoğunlukla kişisel veya az sayıda bir grubun kullanımına sunuluyor. Yapılan harcamalar “bunların çoğu inşaat" 4-5 misli maliyetle yaptırılıyor. Faiz bağımlılığı hiçbir taviz vermeden sürüp gidiyor. Ne din, ne millet ne vata, zerre etkilemiyor hedeflerini.
Ondan sonra gelsin Gazze, gelsin pkk, gelsin Işid, gelsin enflasyon, gelsin ölçüsüz göçmen yığınları.
Şehir hastaneleri, havalimanları, yeni üniversiteler, yeniden inşaat ...inşaat...inşaat...inşaat.
SİYASAL/sayısal İSLAMIN İFLASI!
Oliver Roy, ''siyasal islamın iflası'' isimli bir kitap yazmıştı. Ortadoğunun bir çok ülkesinde islamcıların iş başına geldigi bir dönemde. Roy özetle bırakın gelsinler, geldikleri gibi giderler diyordu kitabında. Gerekçesini de şöyle açıklıyordu. Ellerinde bir İslami toplumsal projeleri yok. Sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel.
Roy bu sözleri söyleyeli otuz yıl oldu ve gerçekten haklı çıktı ne yazık ki. Tüm Ortadoğu’daki siyasal İslamcıların halkın heyecanından başka topluma sunacakları bir alternatif İslami projeleri olmadığı, sorunlara İslami çözümler üretemedikleri görüldü.
Çünkü ortaya koyacakları siyasal İslami proje, sermayenin, güç odaklarının, hakim sınıfların, derin devletin, mafya gruplarının güç ve iktidarlarını alaşagı etmek anlamına geliyordu. İşte Muhammed peygamberin yapıp siyasal İslamcıların yapamadığı buydu. Muhammed peygamber as. tüm bu otoriteleri (Mekke oligarşisini) alaşağı eder iken siyasal İslamcılar bunlara hizmet etti . Servetlerine servet kattı, güç ve hakimiyetlerini perçinledi. Siyasal İslam adı altında ortaya koydukları dindar gençlik hayalleri, TRT’de cenk dizileri, başörtüsü, iftar davetleri ve bolca mescid açma, cami yapma dışına çıkmadığı, toplumsal, sınıfsal, iktisadi ve içtimai hayatı düzenleyecek İslami eşitlikçi ve sosyal adaletçi bir projeleri olmadığı gibi ekonomide nas var diyerek faizin kalkmayacağı gerçeğini acı bir şekilde tecrübe etti.
Kısaca Oliver Roy," bozuk düzenlerini tamir edecek bir İSLAMİ projeleri yok. O bozuk düzen, onları da bozacak, geldikleri gibi gidecekler, bunların gelmesinden korkmayın, endişeye yer yok" diyordu. Uluslararası güçlere, oyun kuruculara.
Çok üzgün ve şaşkınım ki Oliver Roy haklı çıktı.
Değer üretemeyen değersiz kalır...
Katma değeri, ton bazında 100 bin doların üzerinde üretim yapamıyorsanız gelişmiş ülke değilsiniz. Yani 1 kg ürün üretip, 100 dolara satabiliyor musunuz?
Ülkemizin ihracat kg fiyatı 1 doların altında.
Mermer, tekstil, plastik, fındık, incir, domates, limon, ihraç ederek gelişmiş ülkeler ligine çıkılmıyor .
İş bu kadar basit...
Tarım ve hayvancılık önemli bir değerimizdi. Özellikle bu ürünleri işleyip, paketleyip, markalaştırılmış olabilseydik çok şey farklı olabilirdi. Dünyaya satabildiğimiz ne et ürünümüz, ne süt ürünümüz ne fındık, incir türevleri sanayi markalarımız olabildi.
Ailesel, dinsel, endüstriyel, bitkisel, hayvansal, çevresel, kentsel değerleri zayıflatanlar, değersiz bir toplum yaratır ve olan da bundan ibaret...
Toplumların bozulması, yozlaşması, çürümesi ve çöküşü iç içe geçmiş birçok nedenle bağlantılıdır. Ancak bu nedenlerin en önemlisi adalet ve liyakatin terk edilmesi, emanetin artık ehline verilmemesidir. Çünkü liyakatsizlik bir toplumun adalete, emeğe, gayrete olan inancını yok eder.
Hz.Muhammed AS. yaşadığı ve yönettiği dönemde, şımarık zenginlerle, haramzadelerle, mafya ile ve ırkçılarla mücadele etti. En önemli mesajı ; Ahlak, eşitlik ve adalet üzerindeydi. Servetin belli aile ve gruplarda toplanmasını uygun görmedi ve adil dağıtılması için büyük gayret gösterdi.
Günümüz siyasal İslamcıları bunların hiçbirine gereken önemi vermedi.
İtibardan tasarruf olmaz garabeti bizim coğrafyalardan silinmedikçe, " eğitim ve üretim " vizyonu yönetimlerin birincil hedefi olarak benimsenmedikçe, gelişme ve gelişmiş ülkeleri yakalama boş bir hayal olarak kalır.
Üniversiteler, öğrencileriyle, öğretim üyeleriyle, araştırmalarıyla, yayınlarıyla, geliştirdikleri fikir ve ürünleriyle ülkelerinin gelişmişlik seviyelerini ortaya koyarlar.
İslam coğrafyasındaki üniversiteler, bilimsel çalışmaları, araştırmaları ve yayınları gibi Gazze soykırımını tepkide bile batıdakilerden geride kaldı.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Dinler Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Şinasi Gündüz'e kulak verelim:
“Gazze’deki soykırımı telin eden bir toplantı yapalım dedik. Cübbelerimizi giydik ve gittik oraya. Tüm İstanbul'da kaç kişiydik biliyor musunuz?: 200 kişi. Sadece İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde 180 akademisyen var. Bugün Yale’den Harvard'a birçok akademisyen ve öğrenci kendi kariyerini ortaya koyarak zulme hayır diyorsa bu çok onurlu bir şeydir. Üniversite insana gerçekten onurlu bir duruş kazandırmalı.”
Üniversiteleriyle, öğrencileriyle, siyasal kurumlarıyla, STK’larıyla, medyasıyla, ordularıyla, iş dünyalarıyla İslam coğrafyası ve yöneticileri iyi bir sınav veremedi.
Durum Türkiye’de böyle idi. Diğer İslam coğrafyalarındaki üniversiteler ve STK lar benzer tavırlar göstererek ülkelerinin; eğitim, özgürlükler, hukuk standartları, yönetim kaliteleri hakkında benzerlikleri sergilediler.